Risale-i Nur nasıl bir tefsirdir?

Bir tefsir olarak Risale-i Nur-1

A. Risale-i Nur nasıl bir tefsirdir?

"Eski Harb-i Umumîden evvel ve evâilinde, bir vakıa-i sadıkada görüyorum ki, Ararat Dağı denilen meşhur Ağrı Dağının altındayım. Birden o dağ müthiş infilâk etti. Dağlar gibi parçaları dünyanın her tarafına dağıttı. O dehşet içinde baktım ki, merhum validem yanımdadır. Dedim: "Ana, korkma. Cenâb-ı Hakkın emridir; O Rahîmdir ve Hakîmdir."

Birden, o halette iken, baktım ki, mühim bir zat bana âmirâne diyor ki: "İ’câz-ı Kur’ân’ı beyan et."

Uyandım, anladım ki, bir büyük infilâk olacak. O infilâk ve inkılâptan sonra, Kur’ân etrafındaki surlar kırılacak. Doğrudan doğruya Kur’ân kendi kendini müdafaa edecek. Ve Kur’ân’a hücum edilecek; i’câzı onun çelik bir zırhı olacak. Ve şu i’câzın bir nev’ini şu zamanda izharına, haddimin fevkinde olarak, benim gibi bir adam namzet olacak. Ve namzet olduğumu anladım.”

Aslında Risale-i Nur eserlerinin mahiyetinin ne olduğunu ve başlangıç serüvenini bu olay anlatıyor.

Kur’an, Hz. Muhammed'in (sav) en büyük mucizesidir. Hz. Muhammned (sav) son peygamber, Kur’an en son Mukaddes kitaptır. Bu yüzden Kur’an'ı insanlığa bir yol gösterici olarak gönderen Yüce Allah, onun mesajlarının, hükümlerinin kıyamete kadar baki kalmasını murat etmiştir diyebiliriz. Bu yüzden her asırda, çağda yaşayan insanlar Kur’an’ın mesaj ve hükümlerinden istifade edebilirler. 

Asırlar değişir, ama Kur’an değişmez. İnsanlar yaşlanır, insanlık yaşlanır ama Kur’an gençliğini ve tazeliğini muhafaza eder. Bir beşer kelamının asırlar boyunca gençliğini ve tazeliğini koruması mümkün değildir. Kur’an, Allah’ın kelamı ve Peygamberimize (sav) verilen en büyük mucize olduğu için hep genç kalır ve kalacaktır.

Bediüzzaman Said Nursi, ömrünü Kur’an’a hizmet için adamıştır. Kur’an’ın tefsiri olarak sünneti ihya etmeye adamıştır. Konumuz Kur’an olduğu için, onun Kur’an’a yaklaşımdan bahsetmek istiyorum.

Bediüzzaman’ın Kur’an ile ilgili ilk verdiği eserler, aslı Arapça olan iki eserdir. Muhakemat ve İşaratu’l-İ’caz. Bunlar Türkçeye de tercüme edilmiştir. Muhakemat isimli eseri yazacağı Kur’an tefsirinin metodolojisini, eski tabirle usulünü ortaya koymaktadır.

Bediüzzüman bu usul ve metodoloji çerçevesinde önce bir ciltlik işaratu’l-İ’caz isimli bir tefsir yazmıştır. Bu Arapça eser Türkçeye tercüme edilmiştir. Bu eser yazılırken yanında herhangi bir tefsir kitabı bulunmuyordu ve  Ruslarla savaş halinde idi. Bir kısmı at sırtında, savaş halinde yazılmış bir eserdir. Bu eserin kıymeti Arapça olmasıdır ve Arapça gramer ve belağat kuralları çerçevesinde yüce Allah’ın muradını anlama ve Kur’an’ın bu asır insanına ne gibi mesajlar verdiğini ortaya koyma çabasıdır. 

Üç senedir kendi sahalarında uzman Arap hocalarımızla Arapçasını okuduğumuz bu eserin, Kur’an'ı tefsir etmede ortaya koyduğu metod, üzerinde ayrıca durulması gereken bir metottur. Ama bu daha çok tefsir ilminin uzmanlarını ilgilendirir. Özellikle Kur’an’ın nazmındaki mucizeliğini, bu konunun uzmanlarını hayrette bırakacak kadar mükemmel bir şekilde izah etmektedir.

Bediüzzaman’ın eserleri 6000 sayfa civarındadır. Eserlerin büyük çoğunluğu Kur’an ayetlerinin günümüze bakan yönlerini ve mesajlarını dile getirmektedir. Said Nursi 14. Şua isimli eserde Risale-i Nurun nasıl bir tefsir olduğunu şöyle açıklamaktadır:

“Tefsir iki kısımdır: Birisi, malum tefsirlerdir ki Kur’an’ın ibaresini, kelime ve cümlelerinin manalarını beyan, izah ve ispat ederler. İkinci kısımtefsir ise, Kur’an’ın imanî hakikatlerini kuvvetli hüccetlerle beyan, ispat ve izah ederler. Bu kısmın pek çok ehemmiyeti var. Zahir malum tefsirler, bu kısmı bazen mücmel (çok kısa) bir tarzda derc ediyorlar. Fakat Risale-i Nur, doğrudan doğruya bu ikinci kısmı esas tutmuş, emsalsiz bir tarzda muannit feylesofları susturan bir manevî tefsirdir.”

Birinci kısım tefsirler, asırlar boyunca kaleme alınan tefsirlerdir. Sayıları yüzbinleri bulmaktadır. Kur’an-ı Kerim’i bir çok açılardan tefsir eden bu eserler elbette çok kıymetlidir. Bu kısım eserlerde müfessirin yaşadığı döneme uygun olarak ayetleri tefsir ettiği, açıkladığı görülmektedir. 

Her müfessir çağının ihtiyaçlarına göre ayetlerin üzerinde durmuştur. Bunların, özellikle iman esasları üzerinde Kur’an'da bildirilen delilleriyle birlikte fazla durmadıkları, o konuları çok kısa geçtikleri ya da hiç izahta bulunmadıkları görülmektedir. Bu bir eksik değildir. Çünkü o zamanda fazla bir açıklamaya gerek olmuyordu. Bazı tefsirlerde sadece mezhepler arasındaki farklılıklar üzerinde durulmuş, ehl-i sünnet üzere olan müfessir, mutezile ve cebriye gibi mezheplerin görüşlerini eserlerinde eleştirmişlerdir.

İkinci tefsir türü ise, Kur’an’ın imani hakikatlerini kuvvetli delillerle beyan, ispat ve izah eden tefsirlerdir. Risale-i Nur bu neviden bir tefsirdir. Buna da manevi tefsir denmektedir. Yani, kelimelerin, gramer özelliklerinin üzerinde duran bir tefsir değil, anlamı üzerinde duran bir tefsirdir. Bunun sebebi de Bediüzzaman yaşadığı zamanın eski zamanlardan çok farklı olmasındadır.

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
YORUM KURALLARI: Risale Haber yayın politikasına uymayan;
Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve BÜYÜK HARFLERLE yazılmış yorumlar
Adınız kısmına uygun olmayan ve saçma rumuzlar onaylanmamaktadır.
Anlayışınız için teşekkür ederiz.