Bu defa Küçük Sözleri vermek nasip oldu

Bir önceki yazımın sonunda belirttiğim gibi ikinci küçük hikâyeyi anlatmayı bu yazıma bırakmıştım. O halde dilerseniz hemen anlatmak istiyorum.

Risale-i Nur Enstitüsü Ankara Şubesinin hafta sonları Risale-i Nur eksenli seminerleri oluyor. Yapılan seminerler ilmi seviyede ve gerçekten hazırlanarak sunulduğu için gayet verimli ve başarılı geçmektedir. Haliyle yeterince istifade etmemize neden oluyor. O nedenle de kaçırmamaya çalışıyorum. Düzenleyenlerden Allah razı olsun Âmin.

O gün yine seminere gitmek için Kızılay’a, oradan da Ankaray’a  (yeraltı treni) binmek üzere yeraltına inmiştim.  Merdivenlerin tümünü indiğimde trenin hareket ettiğini fark ettim. Yani, anladığınız üzere treni kaçırmıştım. Bir sonrakini beklemek durumundaydım. Panoda Bir sonraki trenin 7 dakika sonra hareket edeceği yazılıydı.

İçimden şu banklardan birine oturup bekleyeyim dedim. Yolculardan Afrikalı siyahî bir genç benim gibi treni kaçırdığından o da oturmak üzere banka yönelmişti. Onun oturmasını bekledim ve Özellikle onun yanına oturmayı tercih ettim. Tanışmak istiyordum, fırsat bulursam iman hakikatlerinden birkaç cümle de olsa aktarmak istiyordum.

Halinden öğrenci olduğu anlaşılıyordu. Türkiye’de okuduğuna göre mutlaka dilimizi de öğrenmiş olmalıydı. Şansımı deneyeyim dedim. Ve kendisine “merhaba” dedim. Bana “merhaba” ile karşılık verince de sevinmiştim,çünkü, düşündüğüm gibi çıkmıştı.
Tanıştık kendisi Sudanlı imiş ve Gazi Üniversitesinde okuyormuş, üçüncü senesi olduğundan dilimizi gayet iyi konuşuyordu. Arkadaşları ile bir evde kalıyormuş. 

İsmini sordum “Abdurrrahman” deyince..
-Maşallah ne güzel isminiz var “Allah’ın kulu” dedim.
Başını sallamakla yetindi. Sudandan bahsetmesini istedim.

-Orada insanlar dindar mı? Dini yaşantı Türkiye’ye göre nasıl? Diye sordum.
-Biraz farklı ama buradan daha iyi yaşıyorlar. Diye cevap verdi.
Bu kısa konuşma zamanın bir anda tükenmesine neden olmuştu. Trenin istasyona yaklaştığı sesinden anlaşılıyordu ayağa kalktık, tren geldi kapılarını açtı ve binmek üzere kapıya yöneldik. Bu arada Konuşmamız devam ediyordu.  Araca, bindikten sonra biraz ilerlediğimizde
-Ben ilk durakta ineceğim.  Dedi.

Bu durum planlarımı bozmuştu istediğim gibi konuya girememiş ve bir şeyler anlatma fırsatı bulamamıştım. Bunu düşünürken ve de hayıflanırken bir an çantamda daha önce koyduğum küçük sözler aklıma geldi. Hemen elimi çantama soktum Küçük Sözleri çıkardım ve kendisine..
-Dur sana tanışmamızın hatırasına bir kitap vermek istiyorum okursun dedim. 
Aldı ve “Teşekkür ederim” dedi araçtan indi ve gitti.

Arkasından hoşça kal demeye bile fırsat bulamamıştım. Bir daha onu görmem imkânsızdı. Telefonunu alamamıştım. İrtibat kuramazdım. Ama içim rahattı, çünkü ben görevimi yapmıştım. Gerisi Allah’a kalmıştı. Hidayet Allah’tan, Cenab-ı Allah hidayet verirse o kitabı okur ve kitabın asıl kaynağını bulur alır onları da okur.

Bu dünyada tanımadığın bir insana iman hakikatlerinden bir ders anlatmak veya içinde o dersi barındıran bir kitap vermekten daha güzel ne olabilir. Hizmete niyet etmek ve başarmak harika bir duygudur. Rabbimiz hizmetin ücretini peşin olarak hizmetin içine koymuştur. Hem hizmette muvaffak olmak Allah’ın bir lutfudur. Bir ikramı ilahidir, o nedenle bu gibi ikramları anlatmada bir sakınca da yoktur sanırım. Çünkü ikramın izharı caizdir.

O nedenle zaman zaman bu kabil hikayecikleri anlatmaya devam etmeyi düşünüyorum. İsterseniz bu hikâyeciklerden birini daha bir sonraki yazımda aktarayım. Şimdilik Allaha emanet olun…

[email protected]

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
YORUM KURALLARI: Risale Haber yayın politikasına uymayan;
Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve BÜYÜK HARFLERLE yazılmış yorumlar
Adınız kısmına uygun olmayan ve saçma rumuzlar onaylanmamaktadır.
Anlayışınız için teşekkür ederiz.