Mehmet ERDOĞAN

Mehmet ERDOĞAN

Bediüzzaman’ın parti destekleme gerekçeleri-ll

Daha önce belirttiğimiz mektuplarında Bediüzzaman’ın, net olarak açıkladığı hususlarda bir tereddüt ve ihtilaf yoktur. İhtilaf ve tereddüt bu prensiplerin günümüze uyarlamasının nasıl olacağı hususunda ortaya çıkmaktadır. Yani Demokrat Parti, Halk Partisi ve Millet Partisi konumundaki partiler hangileridir? Bediüzzaman’ın, o mektuplarında belirttiği prensipleri günümüz şartlarında nasıl değerlendirmek gerekir? Aynı gerekçeler bugün de geçerli olabilir mi? Ve bu ölçülere göre ‘’ehvenüşşer’’ konumundaki parti hangisidir? Çünkü geçen zaman itibarı ile hem şahsiyetler, hem partilerin isimleri değişmiş hem de adetleri artmıştır. Açıklığa kavuşturulması gereken noktalar, ihtilaflara temel teşkil eden bu hususlarda düğümleniyor. Aslında Bediüzzaman’ın ölçüleri evrensel standartlara dayanan temel kriterler olduğundan, bütün zamanlarda geçerli olan şablon niteliğindedir. Ne var ki bazı çekip uzatmalar ve dolaylı yorumlar bazı kafalarda istifhamlara yol açmaktadır. Benim anladığım kadarıyla bu ölçüler ve gerekçeler, günümüzde aynı tazeliğini korumakta, bütün tereddütleri giderecek kadar açık bulunmaktadır. Yine de bazı noktaları müzakere edelim:

Şunu hemen belirtelim ki, barajın altında kalan ve ve iktidar alternatifi olma şansı şu an için olmayan partileri destekleme noktasını konuşmağa gerek olmadığından, müzakeremizi iktidarda bulunan ve iktidara gelmesi muhtemel olan partiler arasından  yapmağa çalışacağız. Bu; o partileri yok saymak veya küçümsemek olarak değerlendirilmemeli. Tabii ki demokrasi çok sesliliktir. Bunların içerisinde iktidar alternatifi olan partilerden daha ideal ve daha mükemmel partiler olabilir. Ancak bu gün için onlara verilecek reylerin Kur’an, İslamiyet ve vatan hesabına bir maslahatı olamaz. Aksine iktidara gelmesi arzu edilmeyen partilere dolaylı bir destek anlamı taşır. Çünkü ‘’Terazinin iki kefesi’’ bulunmakta ve ‘’birinin hiffeti diğerinin sıkletine’’ geçmektedir.

Evet günümüz siyaset tablosunda, iktidar adayı durumundaki partileri, tabii ki isim olarak değil; zihniyet ve ideoloji bakımından değerlendireceğiz.  Evvela şöyle soralım: Günümüz partileri içinde; eskisi kadar katı olmasa da, dine karşı olan, dinsizliğe sempati duyan ve dine saygısı olmayan Halk Partisi konumunda bir CHP var mı? Var… Evet bugün meydanlarda halka sempatik görünmek için başörtülüye ve dindarlara hoş gelecek ifadeler kullanıyor. Bunun samimi olmasını candan temenni ederiz. Ancak bu parti henüz geçmişi ile ilgili bir yüzleşme yapmamıştır. Yani geçmişte yapılan onca zulüm ve din düşmanlığı ve yanlış icraatlar hususunda redd-i mirasta bulunmamıştır. Aksine geçmişte yapılanları sahiplenmektedir. Öte yandan darbelere karşı da bir rahatsızlığı yoktur. Aksine hep darbelerden medet beklediği için desteklemiştir. Fazla söze ne hacet… Daha yakın zamandaki 27 Nisan muhtırasına karşı Onur Öymen’in açıklaması hafızalarda tazeliğini koruyor. Şu halde Bediüzzaman’ın; ‘’Halk Partisi iktidara gelecek olursa, komünist kuvveti aynı partinin altında bu vatana hâkim olacaktır’’ endişesi aynen devam etmektedir. ’’Dünyada Komünizm mi kaldı?’’ denebilir. Evet devlet rejimi olarak komünizm büyük ölçüde yıkıldı. Ancak fikir ve ideoloji olarak, ateizm ve materyalizm ve dinsizlik şeklinde artarak devam etmektedir. Ne yazık ki bu materyalist zihniyet CHP’nin beyin takımının edeta genlerine işlemiş. Bundan dolayı bugün için de, bu felsefi düşüncelere kapılarını sonuna kadar açmış olan ‘’CHP’nin iktidara getirilmeme’’ gerekçeleri aynen tazeliğini muhafaza etmektedir.

Bediüzzaman’ın ‘’Kur’an, İslamiyet, millet ve vatan’’ için endişe duyduğu ve  tehlike olarak gördüğü ‘’ırkçılık zihniyeti’’ ile hareket eden ‘’Millet Partisi’’nin devamı mahiyetindeki siyasi yapının da, bugün MHP olarak devam ettiği görülmektedir. Bu parti de müsbet milliyetçilik olan İslam Milliyetçiliğine henüz adapte olamamıştır. Kapılara ‘’Ne mutlu Türküm Diyene’’yazdırmaktan ve ‘’Andımız’’ı iade etmekten bahsediyor. Halbuki bu ifadeler Türk olmayan vatandaşlarımızla büyük  problemlere yıllarca sebebiyet vermiş her kelimesinde ırkçılık manası bulunan ifadelerdir. Böyle bir zihniyetin topyekûn vatandaş kitlesini kucaklaması mümkün değildir. Şu  halde bu parti için de Bediüzzaman’ın çekince ve endişeleri aynı şekilde devam etmektedir. Bu bakımdan bu partinin de bu zihniyetle iktidara gelmesine engel olmak ‘’Kur’an, İslamiyet, millet ve vatan’’ maslahatı için önemli bir görevdir.

Gelelim Demokrat Parti yani  ‘’ehvenüşşer’’ konumundaki partinin hangi siyasi teşekkül olduğuna… Zira dananın kuyruğunun koptuğu nokta işte burası. Aslında konu gayet açık. Yani CHP ve MHP nin iktidara gelmelerine engel olan ’’ehvenüşşer’’ parti; bu gün Demokrat Parti konumundaki Ak Parti’dir.   Ama nedense demokratlığı tekellerine almış olan ve hayallerinde ‘’Demokrat Parti’’nin, demokrasiyi bütün kurallarıyla uyguladığını tahayyül eden bazı kimseler, Ak Parti’yi bir türlü o çerçeveye oturtamamaktadırlar. Yok ‘’siyasal İslam kökenli’’ oldukları, ‘’yok dini siyasete alet ettikleri’’ bahaneleri ile bu partinin ‘’Demokrat’’ konumunda olamayacağı ileri sürülmekte ve rey verilmesinin Risale-i Nur prensiplerine aykırı olduğunu belirtmektedirler. Bu partinin geldiği köken itibarı ile bu ifadelerde haklılık payı olsa da; daha sonraları yani ‘’Milli Görüş’’ geleneğinden ayrıldıktan sonra, bu parti söylem, uygulama ve davranış olarak,’’dindar, dine ve dindara hürmetkar, muhafazakar ve liberal’’ bir kitle partisine dönüşmüştür. Demokrat Parti de kök itibarı ile Halk Partisi’nden gelmedir. Ancak o zihniyet terk edilmiştir. Demokrat Parti; ezanı aslına iade etmekle, dindarlara serbestiyet tanımakla, İmam Hatip okulları ve Kur’an kursları açmakla dini siyasete alet mi yapmıştır? Bediüzzaman Demokratlara; ‘’daha ziyade maddî ve mânevî cazibedar nokta-i istinad olan hakaik-i İslâmiyeyi nokta-i istinad yapmağa mecbursunuz.’’ (Emirdağ Lahikası:387) demekle onları dini siyasete alet etmeğe mi teşvik etmiştir? Yani idarecilerin dine hizmet etmeleri dini siyasete alet etmek değildir. Bir partinin Demokrat olup olmadığı veya Demokrat Parti’nin konumunda olup olmadığı nasıl tesbit ediliyor? Tübitak’a inceleme mi yaptırılıyor? Gen yapıları teste mi tabi tutuluyor? Pratikte bunun ölçüsü uygulamadaki durumdur. Ve Demokrat Parti ve o konumdaki partilere rey veren vatandaş kitlelerinin toplandığı yerdir. Demokrat Parti’den sonraki bu halk kitlesinin takip ettiği çizgiye bakıldığında bu adres kolayca tesbit edilebilir.

Her şeyden evvel Ak Parti’nin iktidar yapılması ile daha tehlikeli olan diğer oluşumların iktidar olmaları engellenmiştir. Öte yandan demokrasi açısından bu gün hangi temel haklarda kısıtlılık vardır? Gelişmeler neticesi olarak ekonomi ve hürriyetler açısından, Demokrat Parti dönemiyle kıyaslanamayacak ölçüde olumlu adımlar atılmıştır. Yeterli midir? Tabii ki değil! Yapılması gereken elbette ki daha pek çok şey var. Yirmi beş senelik tek parti döneminde bürokratik yapı tamamen felç edilmiş. Bunun birden bire düzeltilmesi elbette ki beklenemez. İdeolojik yapıdaki bürokratik kurumların  demokratik hale getirilmesi zaman alacaktır. İktidar noktasında millet hâkimiyeti sağlanmıştır. Ancak anayasa noktasında bu sağlanamamıştır. Yani milletin seçtikleri tarafından henüz sivil bir anayasa yapılamamıştır. Bundan dolayıdır ki iktidar olanlar hiçbir zaman tam anlamıyla muktedir olamamışlardır. Yapılacak pek çok işin önünde ‘’altmış bir’’ ve ‘’seksen iki’’ anayasalarının koyduğu bariyerler bulunmaktadır. Bu anayasa değişmeden bazı düzeltmelerin yapılması elbette ki kolay değil. ’’Değiştirsinler o zaman bu anayasayı’’ denilebilir. Ancak anayasayı değiştirmenin sayısal kuralları bulunmaktadır. Bu sayıya ulaşmadan bu yapılamaz. Ayrıca darbe anayasasından nemalanan siyasi partiler bu değişime herhangi bir destek vermedikleri gibi daima da engel olmaktadırlar. ‘’Bir şey tamamıyla elde edilemezse; bütün bütün terk edilmez’’ düsturuyla; hiç olmazsa böyle bir ortamda iktidarın, tehlikeli görülen partilere kaptırılmaması gerekmektedir. İşte Bediüzzaman’ın hassasiyet ve önemle üzerinde durduğu husus budur. Referansı ve iştigal sahası Risale-i Nur olan kimselerin parti destekleme hususunda gayet açık olan bu prensiplerden farklı hareket etmeleri mümkün değildir. Bu sarih prensiplerin istişari kararlarla değiştirilmesi de mümkün değildir. Ha, bu konuda farklı karar alanlar olabilir. Ancak bu, Risalelerin prensibiyle bağdaşmayan ayrı bir görüş olur. Ona diyecek bir sözümüz yok. Hele hele, barajın çok çok altındaki partilerden birisine ‘’işte Demokrat Partinin devamı bu partidir reylerimizi buna vermemiz lazım’’ diyerek, şerrin defedilmesine hiçbir katkısı olmayacak bir davranış, Risale-i Nur’un yukarıda belirttiğimiz prensipleriyle asla bağdaşmaz. Kafalarında farklı şablon taşıyanlara bu anlatılanlar ters gelebilir. Farklı görüş beyan eden herkesin fikrini beyan etmesine saygı duyarız. Siyaseten farklı hareket edenler tabii ki dinden çıkmış olmazlar. Sadece yanlışa ve haksızlığa yardım edildiği taktirde yanlışa ve haksızlığa iştirak etmiş olurlar. Haksızlığa, yanlışa, kalben ve fiilen taraftar olmamak ise Kur’ani ve Nebevi bir prensiptir.

Son olarak şunu da ifade edelim ki, şayet Bediüzzaman’ın bu konuda hiçbir açıklaması olmasaydı dahi, yapılacak tahkikat ve müzakereler sonucunda varılacak sonuç aynı olurdu. Çünkü aklın yolu birdir. Sadece bu iktidara hücum eden ve eleştiren güruha bakıldığında dahi, doğru adres bulunabilir. Bütün bu yazılanlardan, hükümetin bütün icraatını tasvip ettiğimiz ve onların eleştirilmemesi anlamı çıkarılmamalı. Ancak eleştiride insaflı olmak, yapıcı ve yol gösterici olmak bizim temel şiarımız olmalı. Hele hele malum güruh ile beraber olmamak için bu hususta ölçülü olmak, önemli bir hakperestlik ölçüsüdür.

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
YORUM KURALLARI: Risale Haber yayın politikasına uymayan;
Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve BÜYÜK HARFLERLE yazılmış yorumlar
Adınız kısmına uygun olmayan ve saçma rumuzlar onaylanmamaktadır.
Anlayışınız için teşekkür ederiz.
7 Yorum