Selahattin GEZER

Selahattin GEZER

Dost kapısı açık olur ve sıcaktır

Ey hüzün! Hiç sormadan çat kapı geliyorsun, bir sor bakalım yürek müsait mi? Diyemesin ki, çıkar gelir. Bir yaprağın düşüşü, uzaklarda ağlayan bir çocuğun sesi, kuryesiz yerine teslim, can yakan kurşunlara hedef olan mazluma yürek yanar, hüzün hâkim olur. Et yerine yürek taşıyan hangi insan olumsuzluklara, terazisi bozuk vicdansızlıklara, mihenk görmemiş söze nasıl üzülmesin, yanmasın, hüzün çat kapı çıkıp gelmesin?

Ayazın tek söz sahibi olduğu sokakta yuvasız her canlı üşür. Yarensiz, yarsız insanın yüreği temmuz sıcağında bile üşür; duygularındaki buz sarkıtları yüreğini delerde sinsice acıtır. Hele birde halden anlayan yoksa soğuk kucaklar tüm benliğini. Ne fakirliktir sevgisiz yaşamak, tebessüm mağduru olmak. Yığılı servetler sırıtır, lükse kafa tutan malikâneler zindan olur, yüreğinin kapısını çalacağınız dost, sığınılacak sıcak bir yuva yoksa. Gürültülü bir kafa, sessiz geceler varsa, hüzünler yüzsüzce yakanıza yapışır, olmayan dostun yokluğu insanı yalnız saatlerin çarklarına dişlilerine teslim eder. Dostsuz insanın yükü ağırdır. Yorar susmalar, yalnız kalmalar... Bazen eş dost olmaz, kardeş dost olmaz, evlat ya da ana baba. Samimi dost alır bütün ağırlığı, bedel istemeden yüreğini açık tutar, kapısını çalmaya gerek kalmadan.

Dışarıda tipi varmış, dışarıda öfke sırtlan gibi dolaşıyormuş, varsa gerçek dost, sıcacık yüreği ve sohbeti ile ikram edeceği sıcak çayı ne yazar? Ne önemi var sırtında koca yük olan sıkıntının. Sade bir mekânda, sıcak bir çay ve şuurlu dostun sıcak sohbeti ile sıcaklığı alır götürür tüm kederi ve gamı. Toplumsal cinnetlerden uzak tutacak, Bu milleti ayakta tutacak dostluk terapileridir. Büyük acılardan yüreği ezik insanları küçücük şeyler mutlu etmeğe yeter. Dost tarla gibi, bağ gibi ayıklar taşını ve yaban otunu; çapa yapar duygularına, su verir kuruyan yüreğine. Akla kapılar açar, iradene dokunmaz. Zorlamaz balı, içesin gelir elinden bir bardak sirkeyi. Mücevherden kıymetlidir, korumak ister dostluk. Güveniniz çelik kasa olur, doldurursunuz sakınılası şeyleri. Alır bağrına basar, değersiz şeyi altına çevirir. Oysa derin soğuktur dostsuz kalmak.

Ne büyük ikramiyedir, eşiğinden adım atılacak dost. Belki de Mevlana’nın Şems’te; şemsin Mevlana’da olgunlaşıp pişmeleri gerçek dost olan Allah’a kavuşmaları ve değer bilmeleriydi. Ne güzeldir birbirlerinin hamlığını almış, birbirlerine nakış yapmış birbirlerinde Hak aşkına yükselmişler. Gül tarlası olan dost, bülbül eder hakikat konuşturur… Gündüzün karanlığında kalana bile ışık tutar, hakikate giden yolu gösterir. Gözü alan öfkeden, el yordamı ile doğrulara ulaşana bilinçli el olur. Allah’ın her an açık tuttuğu kapıdan ilham alan dostun kapısı da açıktır.

Evet, bu günler çok üşüyoruz, yüzler soğuk, diller soğuk, evler soğuk… Ama derdi ve soğuğu veren Allah, sıcacık mekânı ve sıcacık yüreği ile sıcak çayı bulunan dostları da vermiştir, belki yakınımızda, belki uzağımızda, en önemlisi görmeye çalışmadığımızdır, ya da kim bilir, beklide biz dost olamamışızdır. Gerçek olan şu ki, içimizde üç sıcağa ihtiyacı olan çok insan var, belki de onlar bizi bekliyor. Ne dersiniz Fazla bekletmeyelim.

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
YORUM KURALLARI: Risale Haber yayın politikasına uymayan;
Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve BÜYÜK HARFLERLE yazılmış yorumlar
Adınız kısmına uygun olmayan ve saçma rumuzlar onaylanmamaktadır.
Anlayışınız için teşekkür ederiz.
2 Yorum