Sol yanımızdaki gizli dünyamız...

Hani bir yanımız var... Sol yanımız... Kimimiz farkında, kimimiz değil... Bazen oturup düşünmek gerekiyor. Bu yanımız ne halde?

Kalp dediğimiz şey sadece dolaşımı sağlamaktan ibaret mi? Hayır, o kadar basit değil onun görevi. Tüm yükümüzü taşıyor. Hem yiyip içtiklerimizle hem her türlü duygularımızla ona yükleniyoruz. Bazen de öyle oluyor ki onu ihmal ediyoruz, varlığını unutuyoruz, kalbimiz bizimle arasına duvarlar örüyor. Biz öylelerine; ‘kalbi katılaşmış’ diyoruz. Halbuki o kalp belki ihmalin sonucu darılıyor, kırılıyor. Ve sonuçta böyle bir tablo ortaya çıkıyor. Yani ne kadar katı kalpli görünen kişiler olsa da, onların içinde de bir kalp var. Sadece onlar bunu farkında değil, kalplerin sadece vücutlarına kan pompalayan bir et parçası olarak görüyorlar. Oysa ki bir içini görebilseler, içini bir görebilseler… Onda o kadar derin mânâlar var ki…

Sevincimizde, üzüntümüzde, sevmemizde, kırılmamızda, hayır işlerken, günaha girerken, heyecanlandığımızda, şaşırdığımızda kalbimiz farklı atar. Mantığımızdan, aklımızdan öylesine farklı-bağımsız çalışır ki, istediğimiz zaman beynimizi kullanarak onun atışlarını değiştiremeyiz.

Yaşadığımız herşey onda bir iz bırakır. İyi veya kötü herşey. Ve bu izler insanın kişiliğine yansır. Kimse kimsenin kalbini bilemez. Ancak kalbine bakmasını bilenler, bakıp da görebilenler kendini bilir.

Dertler, kederler yüreği yaralar. Sol yanında bir acı hissedersin. Derdini ne kadar çok düşünürsen, yaranı o kadar çok deşersin. Eğer o dertten kurtulmak için bir çıkış yolu aramıyorsan, bir çaba sarfetmiyorsan, yaranın iyileşmesi pek mümkün değildir. Sürekli o sol yanındaki acıyı en taze haliyle ve her geçen gün daha da artarak hissedersin. Bunun sonunda ya hep hüzünlü bir insan olursun, ya da kalbinin etrafına duvarlar örüp onu ulaşılması zor bir yer haline getirirsin.

O nedenledirki ara sıra kalbi yoklamak gerek. Ona iyi mi davranmışız, bizden memnun mu? Yoksa bize küsmüş mü, onda açtığımız yaraları daha derinleştirmememiz için bizimle arasına duvarlar mı örmüş?

Bir kalp ne ister? Sevgi ister, sevilmek ister, ama sevildiğinden hiçbir zaman emin olamaz o nedenle sevmek ister. Canlı-cansız tüm varlıkları sevmek ister. Sevilen herşey kalpte derin mânâlar bulur.

Beynin konuştuğu, anladığı, okuduğu diller çeşit çeşittir. Ama kalbin dili tektir..! Dünyanın neresinde olursanız olun, hangi ırktan olursanız olun, duyguların kalpte bulduğu mânâlar aynıdır.
Peki kalbin ulaşabileceği en yüce sevgi nedir? Yaradan’a olan sevgi…
Aşk güzel birşeyse, aşkların en yücesi de ‘Allah aşkı’dır.
Kalbi, bu güzel duygunun en yücesi ile doldurmak ona yapılabilecek en güzel iyiliktir.

Leyla Leyla derken Mevla’yı bulmak, Mevla’nın aşkıyla yanmak, tutuşmak, kül olmak, güle dönmek...!

Bu öyle kolay birşey değildir. Gayret gerek. Mevla’yı bilmek gerek. Gün be gün O’na aşık olmak gerek. Peki bunun için ne yapmak gerek? Mevla’nın kelâmıyla Mevla’yı tanımak gerek.

Kur’an-ı Kerîm öyle güzel bir kelamdır ki, dünyada bir benzeri daha yoktur. Her haliyle kişiye arkadaş olur, yoldaş olur, sırdaş olur, rehber olur.

Tamam, beynin anlayacağı dilde mânâsını da okumak gerekir. Ama O’nu indiği haliyle okumak, kalpte bambaşka mânâlar bulur. Kalbi içinde kainâtın tüm sırlarını içeren bir kasa gibi düşünecek olursak, Kur’an-ı Kerîm’i de o kasanın kapısını açan şifre gibidir. Kalpte tüm şifreler çözülür, herşey yerli yerine oturur, yaraları temizler, nurlu bir huzur ile doldurur, kalbi gül bahçesine çevirir. Hatta, ne kadar güzel okursak, kalbe o denli iyi gelir. O nedenledir ki, Kur’an-ı Kerîm’i okurken sesi güzelleştirmek gerekir. Kur’an’ın âhengiyle (varsa) duvarları erir, yaraları kapanır. Herşey kalpte mânâ bulur, kalp de Kur’an’da kendini bulur.

Ey kalp; sen öyle değerli bir yersin ki, senin değerini bilmeyen kendi değerini bilemez.
Sen öyle güzel bir dünyasın ki, senin içini göremeyen kendi dünyasını göremez.
Sen içinde öyle sırlar saklayan bir cevhersin ki, Kur’an okumayan sırlarına ulaşamaz.
Sen öyle nârin bir yapıya sahipsin ki, seni kıran bir daha eski haline ulaşamaz.

İnsan, kalbini farkında olduğu kadar insandır, ona verdiği değer kadar değerlidir.

Sol yanınızdaki gizli dünyanızı ihmâl etmeyiniz..!

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
YORUM KURALLARI: Risale Haber yayın politikasına uymayan;
Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve BÜYÜK HARFLERLE yazılmış yorumlar
Adınız kısmına uygun olmayan ve saçma rumuzlar onaylanmamaktadır.
Anlayışınız için teşekkür ederiz.
2 Yorum