
Prof. Dr. Şadi EREN
Taabbudilik
Asker arkadaşlarımızdan ODTÜ mezunu birinin dini konularda bazı şüpheleri vardı. Bir gün sohbet esnasında bana sordu:
“Allah domuzu niye haram kılmış? Ben yedim, lezzetli geldi.”
Dedim: “Size askerce bir cevap vereyim. ‘Bu bir emirdir, emrin mütalaası yapılmaz.’ Mesela komutan boş kulübeye seni nöbetçi dikebilir. ‘Bu boş kulübede niye boşuna bekliyorum’ diyemezsin. Benzeri bir şekilde, hikmetini bilsek de bilmesek de bize düşen ilahi emir ve yasakların gereğini yapmaktır.
Bu esas bilindikten sonra, ayrıca hikmetleri araştırılabilir. Çok yağlı olması, bazı kurtları bünyesinde taşıması, pisliklerle beslenmesi ve eşini kıskanmamak gibi pis bir tabiata sahip olması bunlardan sadece bazılarıdır. İnsan, yediği gıdalardan etkilenirmiş. Domuz etiyle beslenen insanlarda genelde görülen eşini kıskanmama âdeti, muhtemelen yedikleriyle de alakalıdır.”
Dinin bir kısım hükümlerinin hikmeti bizler tarafından da bilinirken, bir kısım hükümlerinin hikmeti bilinmez. Bunlar tamamıyla Allah’ın emir ve yasaklarına bakar. Bu türden olan hükümlere "taabbüdî" denilir.
Bediüzzaman buna şöyle temas eder:
“Mesail-i şeriattan bir kısmına "taabbüdî" denilir; aklın muhakemesine bağlı değildir; emrolduğu için yapılır. İlleti, emirdir. Bir kısmına "Makul-ül mana" tabir edilir. Yani: Bir hikmet ve bir maslahatı var ki, o hükmün teşriine müreccih olmuş; fakat sebep ve illet değil. Çünkü hakikî illet, emir ve nehy-i İlahîdir. Şeairin taabbüdî kısmı; hikmet ve maslahat onu tağyir edemez, taabbüdîlik ciheti tereccuh ediyor, ona ilişilmez. Yüz bin maslahat gelse onu tağyir edemez. Öyle de: "Şeairin faidesi, yalnız malûm mesalihtir" denilmez ve öyle bilmek hatadır. Belki o maslahatlar ise, çok hikmetlerinden bir faidesi olabilir. Meselâ biri dese: "Ezanın hikmeti, Müslümanları namaza çağırmaktır; şu halde bir tüfenk atmak kâfidir." Hâlbuki o divane bilmez ki, binler maslahat-ı ezaniye içinde o bir maslahattır. Tüfenk sesi, o maslahatı verse; acaba nev'-i beşer namına yahut o şehir ahalisi namına hilkat-ı kâinatın netice-i uzması ve nev'-i beşerin netice-i hilkatı olan ilân-ı tevhid ve rububiyet-i İlahiyeye karşı izhar-ı ubudiyete vasıta olan ezanın yerini nasıl tutacak?”[1]
Taabbudî meseleler aklın muhakemesine bağlı değildir, emredildiği için yapılır. Mesela farz namazların iki, üç ve dört rekâtlı oluşunun bizler tarafından bilinen bir sebebi veya hikmeti yoktur. “Böyle emredilmiş, bundan dolayı böyle kılıyoruz” deriz. Dinin bir kısım meseleleri ise aklen de anlaşılır, hikmetleri bilinir. Mesela içkinin neden haram kılındığını aklen de anlarız. Çünkü içki aklı devre dışı bırakmakta, insanı nice kötülüklere sevketmektedir.
Üstte metinde geçen şeair, “alâmetler” demektir. Mesela namaz, oruç, hac, kurban, minare, ezan… İslam’ın alâmetlerindendir. Şeairin de taabbudî yönü bulunmaktadır. Bunların bir kısmının bazı hikmetlerini ve maslahatlarını bilsek de maslahatı esas alarak bunlarda değişiklik cihetine gitmemiz asla uygun olmaz. Çünkü İslam’da hükümler hikmetlere değil, illetlere bağlıdır. Bazı şeylerin helal, bazı şeylerin haram olmasında esas olan Allah’ın emridir. O emreder, helal olur; yasaklar, haram olur.
Mesela “Niçin ezan okunuyor?” diye hikmetini araştırdığımızda, cevap olarak “Müslümanlar bununla namaza çağrılır” diyebiliriz. Ama bu hikmetten yola çıkarak “Öyleyse her ezan vakti tüfek atarak da bunu sağlayabiliriz” dememiz uygun olmaz. Çünkü ezanın bunun dışında “insan dünyası namına yahut o şehir ahalisi namına âleme tevhidi ilan etmek, Allah’ın rububiyetine mukabil ubudiyet izharına vasıta olmak…” gibi daha nice gayeleri bulunmaktadır.
Bediüzzaman’ın dinin taabbudî cihetine yaptığı vurgu, tek parti döneminin “dinde reform adıyla dini kuşa çevirme” faaliyetlerinin önünü kesmeye matuftur. O dönemde dinin şeairine sistemli bir saldırı olmuş, her ne kadar ezanın Türkçe okutulması gibi bazı uygulamalar cebren gerçekleştirilmişse de bunlar Müslümanların maşeri vicdanında makes bulmamış, din -büyük ölçüde- nasıl gelmişse o şekliyle muhafaza edilebilmiştir.
[1] Nursi, Mektubat, s. 397
Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve BÜYÜK HARFLERLE yazılmış yorumlar
Adınız kısmına uygun olmayan ve saçma rumuzlar onaylanmamaktadır.
Anlayışınız için teşekkür ederiz.