
Muhammed Numan ÖZEL
Risale-i Nur Dersi Olan Günlerde Gayrısız İçtima Var!
Bu bir askeri terimdir. Yani kim nerede ne iş yapıyorsa yapsın bırakıp yoklamaya katılacak demektir.
Evvelâ: bilinmelidir ki, "gayrısız içtima", Nur Talebeleri nezdinde yalnızca bir toplantı vakti değil; bilâkis bir “vazife-i İlâhiye”nin icra edildiği, bir “tefekkür meclisi”nin tesis edildiği, bir “cemaat ruhunun” tecellî ettiği, “şahs-ı manevî”nin tesis edildiği, “akt-i uhuvvet ve muhabbet”in müstesna ubudiyet anıdır.
"Ne vakit bir araya gelsek, Sözler'den birini açıp okuyoruz, tatlı tatlı istifade edip, üstadımızla görüşüyoruz."[1]
Gayrısızlık: Mazeretsiz Katılım, İhlâsın Şa’şaalı Bir Tezahürüdür
“Risale-i Nur Talebeleri... kendilerini Üstadlarıyla içtimaa mecburiyet hissetmiyorlar... Risale-i Nur kitapları onların eline geçmekle, Üstad yerine onlara bir ders verir. Herbir Risale, bir Said hükmüne geçer.”[2]
Bu beyan ile anlaşılıyor ki, mazeretsiz iştirak yalnız fiziken değil, aynı zamanda kalben, fikren ve ruhen bir mevcudiyettir. Ders günü geldiğinde bu mevcudiyeti temin etmek, sadakat ve ihlâsın bir gereğidir. Derste de dersin âdâb-ı muaşeretine uygun bir tarzda yani ya dersi takip etmek için elde kitap ile veya aplikasyon uygulamalardan o metni takip etmeli. Tüm dikkatimizi derse vermeliyiz. Yoksa bir gözü uykuda bir gözü ortama bakan, yarım yamalak kafayla olmamalıdır.
İçtima: Cemaat Şuurunun Tecellîgâhı
“Zaman cemaat zamanıdır. Cemaatin ruhu olan şahs-ı manevî daha metindir ve tenfîz-i ahkâm-ı şer‘iyeye daha ziyade muktedirdir.”[3]
Böyle bir içtima, yalnız bedenlerin değil; fikirlerin, gönüllerin, duaların ve niyetlerin de birleşmesidir. Her bir içtima, “bir şahs-ı manevî”nin ruhuyla nefes alır. Bu nefes ortak bir teşebbüsten hâsıl olduğu için manevi meselelerde insana bir kuvvet olur.
Ders Vakti: Mukaddes Bir Vakit
“Risale-i Nur, Kur'anın hakikî bir tefsiri ve hakikatının bir tercümanı ve mes'elelerinin bürhanıdır.”[4]
Risale-i Nur, Kur’ân’ın bir hakikî tefsiri ve imana dair bir ders-i Kur’ânî olduğu için, o dersi dinlemek bir nevi ibadet gibi olup bir hizmet için gayret etmek, neşretmek ise, bir tebliğ hükmündedir.
Çünkü bu vakitlerde “iman ve Kur’ân hizmeti” icra edilmektedir ki, bu en büyük ubudiyet nev’inden addedilmiştir.
Gayrısız İçtimanın Hikmeti: Nefs-i Emmâre’ye Terbiye
> “Risale-i Nur Talebesi, her dersi bir terakki vesilesi, her içtimayı bir tecdit-i iman, her müşavereyi bir muhasebe bilir.” (Barla Lâhikası, s. 229 - Envar Neşriyat)
Bu hal, şahsî kemâlâtı cemaatle elde etmenin bir yoludur. Nefs-i emmâre, bu istikrarlı içtimâlar vesilesiyle terbiye edilir; sadakat, ihlâs ve metanet kuvvet bulur.
İçtima, Kardeşlik Hukukunun İnşasıdır
> “Nur Şakirdleri... birbirinin ibadetine, duasına, hasenatına hissedardırlar. Yani herbirisi, sair kardeşlerinin yaptığı ibadet ve hizmetten manevî bir hisse alır.” (Sikke-i Tasdik-i Gaybî, s. 186 - Envar Neşriyat)
İşte bu mana, içtimayı sadece bir okuma halkası değil; aynı zamanda bir “manevî hisse ortaklığı” hâline getirir.
Gayrısız içtimanın ifade ettiği manalar; ihlâs, sadakat, hizmet ve cemaat ruhunun birleştiği bir hakikattir. Nur Talebeleri için bu meclisler, dünya meşgalelerinin ötesinde, ahiret pazarı hükmündedir. O gün geldiğinde hiçbir dünyevî meşguliyet, bu içtimaya mâni teşkil etmemelidir.
“Risale-i Nur'daki mukaddes Kur'an hakikatleri bizim kalblerimize işliyor, kalbimizde nurdan muhabbet alevleri yandırıyor, imanımıza kuvvet veriyor, maneviyatta derecatımızı yükseltiyor.
Risale-i Nur bizi fitnelerden uzaklaştırıyor, tarîk-ı müstakime, Kur'an yoluna intisab ettiriyor.
Bizi şeytanların, cinnîlerin ve bizi din perdesi altında aldatıcı, kandırıcı kimselerin şerlerinden emin kılıyor.”[5]
“Bu Risalelere, bizler ekmekten, sudan, havadan ziyade muhtaç olduğumuzu; okudukça idrak ediyoruz, anlıyoruz.
Böyle böyle Nur Risalelerini devrediyoruz.
Nur Risaleleri bizim ruhumuzdur, kalbimizdir, başımızın tacıdır, gönlümüzün nurudur.
Nurları sinemize basıyoruz.
Onları yanımızdan, dilimizden, çantamızdan eksik etmiyoruz…”[6]
“Onun içindir ki; bizi insanlık seviye ve seciyesinde en yüksek mertebelere çıkaran ve her sahadaki terakkiyatımızı sağlayan ve biz gençlere din, vatan ve millet aşkını aşılayarak uğrunda bütün mevcudiyetimizi feda ettirecek hakikî bir dinperver olarak bizleri yetiştiren Risale-i Nur eserlerini okuyoruz ve okuyacağız.”[7]
“Allahü Teâlâ'ya sonsuz şükürler...
Onun nuru bize de yetişti.
Hasta kalbimize merhem olan Nur Risalelerini okuyoruz.. Orada her derde deva bulduk.
Kalbimizdeki ye'si kovdu, bizleri baştan ayağa nura garketti.
Allah bu risalelerin müellifi Bedîüzzaman Said Nursî Hazretlerinden ebediyen razı olsun.”[8]
Cenâb-ı Hak bizleri bu ulvî içtimâlara daimî ve sâdık eylesin. Âmin.
Allah’ım! Bizleri ihlâs, sadâkât ve sebat ehlinden eyle. Ayaklarımızı Kur’ân ve iman hizmetinde sabit kıl. Kalblerimizi muhabbetullahta, muhabbet-i Rasullullata i ve Kitabullah aşkı üzere eyle. Bizleri Nur sofralarında, dua meclislerinde cem edip ibadetlerin en güzeliyle hüsn-ü hatimeye mazhar eyle. Âmin. Âmin. Yâ Rabb’el-âlemîn.
Bârika-yı hakikat şimşekleriyle nurlanmak temennisiyle…
Selâm ve dua.
Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve BÜYÜK HARFLERLE yazılmış yorumlar
Adınız kısmına uygun olmayan ve saçma rumuzlar onaylanmamaktadır.
Anlayışınız için teşekkür ederiz.