Prof. Dr. Şadi EREN

Prof. Dr. Şadi EREN

Kadın ve Ev

Mehmet Akif’le alâkalı şöyle bir anekdot anlatılır: Berlin’de bir bayan yetkili kendisine şöyle der: Kadınlarınızı niye evlere hapsediyorsunuz? Bırakın onlar da dışarıda olsunlar, her alanda çalışsınlar!

Mehmet Akif şöyle cevâb verir: Ah bayan, biz de bir defa böyle dedik, şimdi de onları eve sokamıyoruz!

Allah erkek ve kadını birbirinin eksiklerini tamamlayacak şekilde yaratmıştır. Erkek, kaderden kendisine verilen becerilerle evin masraflarını karşılamak için sosyal hayâtın içinde aktif bir şekilde bulunur, evin maişetini temin eder. Bu yönüyle o, evin dışişleri bakanı gibidir. Kadın ise, kaderden ona verilen meziyetlerle evin iç işlerini tanzîm eder, evde gelecek nesilleri yetiştirir. Bu yönüyle o, evin içişleri bakanı gibidir.

Ancak Batı’da çıkan ve dalga dalga yayılan feminist hareketler kadını da sosyal hayâtın içine çekmiş, onu hayâtın hemen her alanında çalışır hâle getirmiştir.

Aile hayatında kadın, ağırlıklı olarak evin iç işlerini tanzim eder. Bunu, Hz. Peygamberin (asm) hanımlarına yönelik şu ilâhî hitâbta kolaylıkla görebiliriz:

"Ey Peygamber hanımları! Siz diğer kadınlar gibi değilsiniz. Eğer takvâ sâhibi olmak istiyorsanız, yumuşak kelâmda bulunup da kalbinde bir maraz olanı heveslendirmeyin. Maruf söz söyleyin. Evlerinizde oturun ve ilk câhiliyye dönemi gibi açılıp saçılmayın. Namâzı kılın, zekâtı verin. Allah ve Rasulüne itâat edin. Ey peygamber âilesi (Ehl-i beyt)! Allah sizden ancak günâhı gidermek ve sizi tertemiz yapmak istiyor. Evlerinizde okunan Allah'ın âyetlerini ve hikmeti yâd edin. Şüphesiz Allah Latîf'tir, Habîr'dir."[1]

Bu hitâbta, başka hânelerin de bu tarz olmasına zımnî bir teşvik hissedilmektedir. Dikkat edilirse, bu âyetlerde hâne-i saâdetin aynı zamânda bir medrese, bir okul olduğu görülmektedir. Hz. Peygamberin evinde Allah'ın Kitâb'ı okunmakta, hikmetli şeyler konuşulmaktadır. Peygamberimizin zevcelerinden Hz. Aişe'nin en çok hadîs rivâyet eden "müksirundan" biri olması, hâne-i saâdet hakkında bize muhteşem bir ufuk açar.

Bedîüzzaman, Lemaât isimli eserinde konuyla ilgili önemli tesbitlerde ve değerlendirmelerde bulunur:

b1.png

Ana hatlarıyla ve kısmen açıklamalı olarak aşağıda naklediyoruz. Şöyle ki:

O, kendi zamânındaki Batı Medeniyetini “Mimsiz Medeniyet” olarak ele alır. Medeniyetin Osmanlıca yazılışındaki baştaki mim (m) harfi kaldırıldığında geriye “deniyet” kalmaktadır. Deniyet ise “alçaklık demektir.

Onun böyle demeye sevkeden durum, medeniyet düşmanlığı olmayıp medeniyet adı altında yapılan zulümler ve işlenen rezâletlerdir. İşte, kadınların dînin ölçülerini aşar bir tarzda yuvalarından çıkıp hemen her alanda sosyal hayâta karışmaları bu mimsiz medeniyetin bir eseri olmuştur.

Kadının hürmeti evdedir, rahatı oradadır. Fıtrî olarak annelik duygularıyla dopdolu olan kadının dışarıda hemen her alanda çalışır olması, onun bu fıtrî yönüne ve âile hayâtına zarar vermiştir. Hâlbuki, temizlik kadının bir ziyneti, güzel ahlâk onun bir görkemidir. Gerçek güzelliği günâhlardan uzak kalmasındadır. En büyük eğlencesi ise, evlâdıdır.

Günümüzde kadının sosyal hayâtta bu derecede öne çıkmış olması, âile ortamını tercih etmek isteyen kadınlarda önemli bir baskı meydâna getirmekte, imtihânlarını şiddetlendirmektedir.

Kadın, tabîatı gereği güzelliğini göstermeye meyilli, erkek ise güzelliği görmeye müştâktır. Kadının hemen her ortamda bulunması erkeklerin imtihânını daha çetin hâle getirmektedir. Bu cümleden olmak üzere, erkeklerin bulunduğu ortama güzel bir kadın girdiğinde, erkeklerde riyâ ile rekâbet, hased ile hodgâmlık damarlarını depretir. Ayrıca şehevî hevesâtı uyandırabilir.

Bu mânâların tezâhürü toplumda gâyet net bir şekilde görülmekte ve yaşanmaktadır. Özellikle de kadının açık-saçık kıyâfeti kışkırtıcı olmuş, nice su-i istimâllerin önünü açmıştır.

Günümüz erkekleri bu açık-saçıklığın ve müstehcen görüntülerin etkisiyle hırçınlaşmış bir rûha sâhibtir. Aslında bu psikologlarca da incelenmesi gereken bir durumdur.

Ölmüş bir kadının cenâzesine şehvânî ve nefsânî bir bakışla bakmak, o nefsin alçaklığını gösterir. Bunun gibi bir kadının müstehcen resmine veya gösterildiği ekrana şehvetli bir nazarla bakmak rûhun ulvî hislerini söndürür.

[1] Ahzab, 32-34.

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
YORUM KURALLARI: Risale Haber yayın politikasına uymayan;
Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve BÜYÜK HARFLERLE yazılmış yorumlar
Adınız kısmına uygun olmayan ve saçma rumuzlar onaylanmamaktadır.
Anlayışınız için teşekkür ederiz.
3 Yorum