Ne vakit ehl-i İslâm dine ciddî sahip olmuşlarsa, terakki etmişler

Avrupa bir dükkân ise, Asya bir cami hükmündedir

Türkler sair unsurlar gibi müslim ve gayr-ı müslim olarak iki kısma inkısam etmemiştir

Milliyetinizi Kur'ân'a ve İslâmiyete kal'a yaptınız, bütün dünyayı susturdunuz

O dindaşlara adâvet, İslâmiyete, Kur'ân'a dokunur

Emevîler, fikr-i milliyeti siyasetlerine karıştırdıkları için, âlem-i İslâmı küstürdüler

Heyet-i içtimaiye-i İslâmiye büyük bir ordudur, bin bir bir birler adedince cihet-i vahdetleri var

Sizi millet millet yaratmışım, tâ birbirinizi tanımalısınız, bilesiniz, birbirinize muavenet edesiniz

Cenâb-ı Hak, şahsiyetimi hizmet-i esrar-ı Kur'âniyede istihdam ediyor

Şeytan der: İnsan suretinde çok şeytanlar var, bana yardım ediyorlar

Kur'ân-ı Hakîmde mu'cizâne îcaz o kadar çoktur ehl-i tetkik, karşısında hayrettedir

İhlâsı kırmak hakaik-i imaniyenin kudsiyetine hürmetsizliktir

Ey Şeytan, Kur'an hakkında bunu diyemezsin ve diyemezdin ve diyemeyeceksin

'İnsanlara Kur'ân'ı ve Muhammed'i inkâr ettirdim' diyen Şeytana cevap

Ümmet-i Muhammediyenin (asm) mukaddes bir kumandanı olan Kur'ân

Kur'ân kelâmullah olmazsa, Arştan ferşe düşer gibi sukut eder

Dindar bir adam, din muhabbeti için Allah'ı kendi keyfine konuşturmaz

Şeytan, 'Kur'ân beşer kelâmına benziyor, eğer Allah'ın kelâmı olsaydı...' dedi

Şeytan, 'Kur'an'a ne Allah, ne de beşer kelâmı deme, ortada farz et, bak' dedi

Kur'ân'a kelâm-ı beşer diye bakmak şıkk-ı muhalifi esas tutmaktır, bâtıla tarafgirliktir

Zaman-ı Âdem'den şimdiye kadar hiçbir tarih, onun gibi bir ferdi gösteremiyor

Mevlid-i Nebevî'nin okunması, müstahsen bir âdet-i İslâmiyedir

Cenâb-ı Hak bize gayet karîbdir, biz O'ndan gayet derecede uzağız

Sıfâtı nasıl mahlûkat sıfâtına benzemiyor; muhabbeti dahi benzemez

Resul-i Ekrem (asm) san'at-ı İlâhiyeyi bir velvele-i zikir ve tesbihle teşhir ediyor

Mevlid'de geçen Cenâb-ı Hakkın Resul-i Ekrem'e (asm) 'Sana âşık olmuşum' tabiri

İhlâsı kırmakla hizmet-i Kur'âniyenin hürmetine taarruz etmiş oluruz

O olmasaydı, Cennet şenlenmeyecekti sahipsiz, virane kalacaktı

Dua eden adam duasıyla şunu gösteriyor

Duanın en güzel, en lâtîf, en leziz, en hazır meyvesi, neticesi

Cenâb-ı Hak Hakîmdir, biz O'ndan isteriz, O da bize cevap verir

'Dua kabul olmadı' denilmez, 'daha duanın vakti bitmedi' denilir

O zât (asm) ümmetinin her nevi musibetleriyle endişedardır

Sebeb-i hilkat-i âlemin birisi de duadır

Terakkiyât-ı beşeriyenin kısm-ı âzamı ve keşfiyatları, bir nevi dua neticesidir

Ummadıkları yerden, vakt-i münasipte onlara vermek için, Hâlık-ı Rahîmden bir nevi dua

İçtima-ı esbab bir nevi duadır

Bu yeryüzü bahçelerinde, meyvelerin ziynetiyle gülen çiçeklerin tebessümü

Beş parlak hakikat-i âliye, nur-u Kur'ân ile görünür ve imanın kuvvetiyle sahip olunabilir

Mahlûkat, ehl-i gafletin kulaklarına vâveylâ-yı firaki dağıtmaktadır

Fâni bir vücudun yerine bekàya mazhar binler vücut kalsa 'yazık oldu' denilir mi?

İhlâsı kırmak, bu hizmetteki umum kardeşlerimizin hukukuna tecavüzdür

Dünya bir mezraadır, âhiret pazarına münasip olan mahsulâtı yetiştirir

Yeryüzünün saksısında güzel masnuatla münakkaş olan bahar mevsimi, bir çiçektir

Zâhiren kendisi fenâya gider fakat ifade ettiği mânâlar bâki kalır

Ey insan-ı fâni! Hakikî imanı elde et, yoksa çürüyeceksin

Hâlık-ı Rahîm, bir kuşun tüylü libasını hangi kanunla değiştiriyor, tazelendiriyorsa

Dünyanın ve eşyanın üç tane yüzü var