Vehhâbilik az bir fırkadır, koca âlem-i İslâmın havz-ı kebîri içinde ya erir

Şu asırda çok insanlar birer küçük Firavun ve Nemrut hükmüne geçmişler

Enâniyet ve nefs-i emmâre sizi aldatmasın

Şu asırda maddî fikir galebe çalmış, esbâb-ı zâhiriye, hakîki telâkkî ediliyor

Ziyaret-i kubûr ve makberistana hürmet-i şer'iye sû-i istimâl edildi

Vehhâbiler, şu cihette o gibi Ehl-i Sünnete galebe ettiler denilebilir

Bu devirde sû-i istimâlât o dereceye vardı ki bir amele on kuruşluk bir ücret kazanıyor

Bir kısım evliyânın türbelerini tahrip ediyorlar ve kendilerini haklı zannediyorlar

Hâlis Müslüman oldukları halde, ecdatlarının yedikleri darbeyi unutmuyorlar

Şu Vehhâbi meselesinin kökü derindir

İnsanı, ahsen-i takvime çıkarmak vasıtası, şükürdür

İnsan lezzetli bir nimeti yese, eğer şükretse, o nimet o şükür vasıtasıyla bir nur olur

Şükrün en câmii ve fihriste-i umumiyesi, namazdır

Hırs, şükürsüzlük olduğu gibi, hem sebeb-i mahrumiyettir, hem vasıta-i zillettir

Dil, ya şâkir bir müfettiş, ya da bir kapıcı olur!

Rızık, kalen ve fiilen şükre irşad eder ve şükrettirir

Rızık şükürle kaimdir, şükürle oluyor, şükrü yetiştiriyor, şükrü gösteriyor

Yusuf Aleyhisselâm'ın dediği gibi nefs-i emmâreye itimad edilmez

Şu kâinat fabrikasının çıkardığı mahsulâtın en âlâsı şükürdür

Hâlık-ı Rahmân'ın, ibâdından istediği en mühim iş şükürdür

Barla kürsî-i ders olup, Isparta gibi çok yerler medrese hükmüne geçti

En mütemerrid bir dinsizi, birkaç saat zarfında ikna etmezsem de, ilzam etmeye hazırım

Rıza-yı küfür küfür olduğu gibi, zulme rıza da zulümdür

Hıyanet niyetiyle ne vakit bir memur yanıma gelse, onu yılan suretinde görüyordum

Sözler namındaki envâr-ı Kur'âniyede dört keramet-i Kur'âniyeyi hissettik

Kur'ân-ı Hakîmden mânevî ilâçlar alınsa kâfi gelir

Hasan Efendinin eceli 40 gün kalmıştı, muhabbetullah bahsinde derdine devâ bulmuş

Bende olmayan himmeti istiyordu, Kur'ân-ı Hakîmin himmeti imdadına yetişti

Bir adama kitabı eline verip bana gönderen, elbette Kur'ân-ı Hakîmin himmetidir

Sahabeye ve Tâbiîne has, yüksek ve kısa tarik

En âlâ mürşid de, en mukaddes üstad da Kur'ân-ı Hakîmdir

İmam-ı Rabbânî: Hakaik-i imaniyeden birtek meselenin inkişafı binler kerâmâta müreccahtır

İhlâsı kıracak esbabdan yılandan, akrepten çekindiğiniz gibi çekininiz

Kur'ân'ın âli elmaslarını, yalvararak değil, müftehirâne ve müstağniyâne satar

Küre-i arza müekkel meleğin yüz binler başı olmalı

Sulehânın ervâhını kabzeden (melek) başkadır, ehl-i şekavetin ervâhını kabzeden başkadır

Her ölünün ruhunu Hazret-i Azrail aleyhisselâm mı bizzat kabzediyor?

'Hz. Mûsâ, Hz. Azrail'in gözüne tokat vurmuş' hadîsi münakaşasına dair

Müjdeli, mübarek ve güzel rüyanın tabiri, Kur'ân için ve bizim için çok güzeldir

En cüz'î hâdisat, vukua gelmeden evvel hem mukayyettir, hem yazılmıştır

Uyku, muhteşem bir sinema-i Rabbâniyenin seyrangâhıdır

Sevk-i tabiî değil ilham-ı fıtrî, insan ve hayvanı kader-i İlâhî sevk ediyor

Rüya üç nevidir, ikisi tabire değmez, üçüncüsü menfez açar

Nübüvvetin kırk cüz'ünden bir cüz'ü, rüya-yı sadıka suretinde tezahür etmiş

Kur’ân ile tefe’üle ve rüyaya itimada ehl-i hakikat taraftar değiller

Rüyada ve nevmde perdeli olarak ehemmiyetli hakikatler var

İkinci kapıdan girenler, ya dost, ya kardeş, ya talebe olur

Şeytanlar o hizmetin hâdimleriyle çok uğraşır