Bediüzzaman'ın zalime karşı muhalefeti

Bediüzzaman'ın zalime karşı muhalefeti

Doç. Yıldız, Said Nursi'nin basıl bir muhalefet tanımlaması yaptığını şöyle açıkladı

Risale Haber-Haber Merkezi

Siyaset Bilimci Doç. Dr. Ahmet Yıldız, Bediüzzaman Said Nursi'nin ifade ve örgütlenme özgürlüğüyle tanımlanmış bir muhalefet tanımlaması yaptığını söyledi.

Geçtiğimiz hafta Risale Haber'de röportajı yayınlanan Yıldız'ın, Bediüzzaman ve Müsbet Hareket ile ilgili görüşleri Star Gazetesi'nin Açık Görüş ekinde de yer buldu.
 
Bediuzzaman’ın müsbet hareket kavramının "ihlas" üzerinde temellendirdiğini ve Müslüman kişi ve grupların, diğer dini gruplar üzerinden değil kendi ilkeleri ve yaptıkları üzerinden kendilerini tanımlamalarını ve sadece mesleklerinin muhabbetiyle hareket etmelerini salık verdiğine dikkat çeken Yıldız, "Başkasının eksiği ya da hatası değil, sizin kendi doğrularınız hareket tarzınızı belirlemelidir. Bu, ihlası korumanın en önemli şartlarından birisi, hatta birincisidir. Bediuzzaman’ın talebelerine verdiği en son derste üzerinde durduğu hususların birincisi, yine “müsbet hareket etmek”tir. Hem İslam coğrafyası içinde, hem de dışında Cihadın “manevi cihad” olarak yorumlanması, insanlararası ilişkilerde ikna ve inandığını doğru olarak temsil etmenin bu yoruma temel oluşturduğu düşünüldüğünde, “kendini savunma” durumu hariç olmak üzere maddi cihadın günümüzde geçerliliğini yitirdiğinin kabulü, müsbet hareket anlayışının moral zeminini oluşturmaktadır. Bunun tabii bir sonucu olarak, suçların ve günahların şahsiliğinden hareketle, cezaların da şahsiliğinin sağlanması için, “asayişi” ihlal eden ve hak yitimine sebep olan durumlar, “müsbet hareket” anlayışıyla bağdaşmamaktadır" dedi.

Konuyla Bediüzzaman'ın hayatından örnekler de veren Doç. Yıldız, yazısını şöyle sürdürdü:

Tek Parti döneminde sürekli sürgün ve işkencelere maruz bırakılması, eylemli bir kalkışmaya girişmesi için tahrik edilmesine rağmen, Bediuzzaman’ın “sabrettiği,” yapılanlara karşı reaktif bir tutum belirleme yerine, kendi “gündemini” icra etmeye yoğunlaştığı görülmektedir. Karanlığa küfretmek yerine bir mum yakma anlayışıdır bu. Bu yüzden, Şeyh Said hadisesini eleştirmiş, kendisine en haksız ithamları yönelten ve en ağır işkencelere tabi tutulduğu 20 aylık Afyon hapishanesi çilesine yol açan savcıyı, küçük kızıyla birlikte yürürken gördüğünde, “beddua” etmekten vazgeçmiştir. Müsbet hareket anlayışı sayesinde Bediuzzaman, durduğu zeminin hukukiliği ve meşruluğunun ortadan kaldırılmasını engellemiş, Türkiye toplumunun manevi hayatının gelişmesine büyük katkıda bulunmuştur. Bugünden o günlere baktığımızda, Bediuzzaman’a reva görülen muamelenin cebri ve keyfi karakteri tüm çıplaklığıyla açığa çıkmaktadır.

Müsbet hareket kavramı, dünya hayatında mümin eylemliliğinin netice odaklı değil niyet ve çaba odaklı olmasını öğütler. Kabeyi görmek için yola çıkan karıncanın yolculuğudur bu. Karıncanın Kabeye ulaşmasından çok, buna yönelmesidir önemli olan. İnsana düşen de, kendi iktidar alanı içinde Allah’ın rızasına uygun bir hayat yaşama çabasından ibarettir. Bunun sonucunda ortaya neyin çıkacağı, O’nun takdirinde olan bir husustur. İşte müsbet hareket budur. Niyet, Gazze’deki ablukanın kaldırılması ve burada yaşayan insanların içinde bulunduğu duruma insanlık vicdanının dikkatini çekebilmektir. Bunu başarmak ya da başaramamak, bu çabanın ulviliğini ve yapıcılığını ortadan kaldırmaz!

Said Nursi ve sivil itaatsizlik

Bediuzzaman’a göre, Müslümanlar arasında sebeplere riayet etmeden neticeyi talep etme (hırs)  ve bozguncu ayrılıkların sona erdirilmesi için yapılması gereken, “netice” fetişizmine kapılmadan yalnızca Allah’ın rızasına dönük çaba içinde olmak, bunu yaparken de, en küçük bir zulmü bile netice verebilecek davranışlardan kaçınmaktır. “Müsbet hareket” açısından siyasi rejime bakışını, Bediuzzaman sivil itaatsizlik perspektifiyle kısmen örtüşen şu ifadelerle ortaya koyar: “Rejimi reddetmek ne vazifemizdir, ne de kuvvetimiz var. ...Fakat biz kabul etmiyoruz, amel etmiyoruz, istemiyoruz. Red başka, kabul etmemek başkadır, amel etmemek daha başkadır.”(Kastamonu Lahikası, 171. Mektup).

Böylece, ifade ve örgütlenme özgürlüğüyle tanımlanmış bir muhalefet tanımlaması yapan Bediuzzaman, siyasi ve toplumsal değişim aracı olarak şiddeti ve tarafgirliğe dayalı siyasallaşmayı, buna bağlı olarak ortaya çıkabilecek dine dayalı siyasallaşma ve taragirliği de, müsbet hareket anlayışının dışında tutar. Şiddetin ve siyasi tarafgirliğin reddi ve ötekine göre değil kendinden tanımlı ölçülere dayalı bir hareket tarzını ifade eden müsbet hareket, ancak birbirine empati ve şefkatle yaklaşanların gerçekleştireceği bir şeydir. “Birbirleriyle boğuşanlar müsbet hareket edemezler.” Bu yüzden de, müminler birbirlerinin eksik ve yanlışlarına rakip olarak değil, o yanlışlıkları giderme duygusuyla yaklaşırlar.

İsrail’e karşı mücadele, işgalci güce karşı koyma olduğu için müsbet hareketin ötesinde, “maddi cihad”ın kapsamına giren bir konudur. Dolayısıyla, Filistinlilerin İsrail’e karşı silahlı mücadelesinin, intihar saldırıları hariç, meşruiyeti sorgulanamaz. Mavi Marmara’nın misyonu ise, maruz kaldığı tüm provokasyonlara rağmen şiddete başvurmayan ama boyun da eğmeyen, mevcut otoritenin keyfiliğine karşı onu “otorite” olarak da görmeyen Bediuzzaman’ın pozisyonu gibi, “asayişi” ihlal etmeyen, dünya barışı için ileri bir adımdır. “Hakkın hatırını,” İsrail’in hatırından üstün tutmaktır. Mavi Marmara, insanlığı zillete mahkum olmaktan kurtarmış, kendini aşma iradesini zulme göğüs gererek sergilemiştir.