M. Maruf ÖZÜLKÜ

M. Maruf ÖZÜLKÜ

Müminler kardeştir, Şia hariç mi?

"Tüm müminler kardeştir. Kardeşlerinizin arasını düzeltin" (Hucurat, 10) ayetini her fırsatta aktarırız. Birlikten, birleşmekten, tek güç olmaktan bahsederiz heyecanla.
Ancak ihtilafları, iftirak meselesi yapmakta, birbirimize düşman kesilmede acımasızca davranırız.
Müminler kardeş de, Şia bu dairenin dışında mı?
Selefî dediğimiz Müslümanlar da diğer yanımızda duruyor.
İki taraftaki insanları da İslam çizgisinin dışına atma yetki ve selahiyetimiz yok. Ancak ikisiyle de kardeş olduğumuza kendimiz dahi inanmıyoruz.
Ama nasıl olmalı peki?..
***
Şia ile sorunlarımızın temelinde iletişimsizlik ve önyargılar var. Birbirimiz hakkında temelsiz bilgiler taşıyoruz. Önyargılarımız had safhada.
Ehlibeyt'e muhabbet konusunda, on iki imama hürmet noktasında ve cevşen okuma konusunda Şia  mensupları, ehli sünnet kardeşlerini ne kadar doğru biliyor?
Tv, internet arzıendam etmezden evvel...
Doğuda Eba Müslim hikayelerinin okunduğunu, Hz. Ali cenklerinin uzun kış gecelerinin en çok dinlenen menkıbeleri olduğunu bilirler mi acaba?
Bilmezler...
Ehli Sünnet Müslümanlarını, Haricilerle bir tutan bir kafa karışıklığı içerisindeler. Oysa Sünnî dediğin insanlar da, Hz. Ali-Muaviye kavgasında Hz. Ali'yi hak taraftarı kabul eder. Hz Hüseyin'e ağlar. Kerbala için hüzünlenir. Sadece Şia kardeşi kadar karşısındakilere küfür etmez la'net okumaz. 
Bu topraklarda evlatlarına, Ali, Hasan, Hüseyin isimleri çokça verilir; Yezid ve Velid verenine ise rastlanılmaz.
***
Sünnî ile Şia Müslümanlarının itikad meselesinden çok siyasî ve saltanat kavgalarının olduğu ve bunun yansımalarının günümüze kadar geldiğini düşünürüm.
Akidevî meselelerde hiç sorun yok anlamında kullanmıyorum bu cümleyi. Elbette bu alanda ciddi yol ayrımları var. Fakat meselenin büyük boyutunu siyasî çekişmeler oluşturuyor diyorum.
Safevî saltanatı ile Devleti Osmanî'nîn kapışmasından öncesine gidersek itikadî veya mezhebî kavgaların yaşandığını fazla göremeyiz demek istiyorum. 
Tarihçi-araştırmacı Müfit Yüksel'in araştırmalarına göre Şialık, Şafilikten koparak bugünlere geldi. Doğrusu Şia'nın İmam Hanife'ye olan hürmetini muhabbetini biliyordum. İran sinemasının bu isim için çevirdikleri filmi defalarca izlemiştim. Ama bu daha dikkat çekici.
Şah İsmail-Yavuz Selim mektuplaşmaları da akla gelen diğer bir objeler topluluğudur. Şah İsmail şiirleri harika Türkçe eserlerdir.
***
Hele hele konu Anadolu Aleviliğine indirgenince bu hükmü daha rahat verebilirim. Bektaşiliğin piri; Hacı Bektaş-ı Veli mesela. Türkiye'deki Bektaşîler Hacı Bektaş'ı dinlese günümüzdeki Alevilikten kopup hemen Sünnî olacaklar. Ortada Pir'in yazdığı eser var; Makalat...
Makalat'ı günümüz Türkçesine kim çevirdi?
İskenderpaşa manevi lideri merhum Prof. Esad Coşan.
Makalat'da anlatılan-öğretilen her şey baş göz üstüne; Sahih İslam inancı.
Bektaşiler-Aleviler, Makalat'a rağmen Bektaşici olmazlarsa aramızda hiçbir sorun kalmaz yani.
Keza Türkistan Piri Hoca Ahmet Yesevi.
Keza Pir Sultan Abdal. 
Siyasi kavgası bir tarafa Pir Sultan'ın birçok sözünde hak ve hakikat vardır.
Sonra...
Osmanlı ordusundaki Bektaşî hakimiyetini nasıl izah edeceğiz?
Hayatı, ölümü, gurbeti yanık bir tarzda terennüm eden Hak aşığı Niyazi Mısrî de, Bektaşî'dir. 
Yani çok da uzak olmadığımız bir tarz ya da kültürden bahsediyoruz.
***
Bunlar bir tarafa mevzunun başına dönelim.
Bugün için Sünnî dediğimiz ana parça İslâm ile Şia dediğimiz diğer unsur arasında bir ittihat, bir arabulma girişimleri olamaz mı, ya da olmamalı mıdır?
Ayette Müminler için açıkça "aralarını düzeltin" ferman edildiğine göre...
Din alimlerimiz, ilahiyatçılar, otoritelerimiz biraraya sık aralıklarla gelseler. Çalıştaylar, arama konferansları, forumlar ve sempozyumlar vs. düzenleseler. 
Uzun soluklu ciddi gayretler ortaya koysalar. Yanlışları, yanlış anlamaları ve inatları ortadan kaldırsalar diyorum.
Olmaz mı dersiniz?...
***
"İttihad-ı İslam bu zamanın en mühim ve farz vazifesidir" diyor Bediüzzaman. 
Ehlibeyt ile imtizacın ehemiyetinden bahseder. Ehlibeyt muhabbetinin cisnen, cibilliyeten İslam taraftarlığına ve hizmetine dönüşeceğinden bahseder.
Risale Akademi'nin bu minvalde yaptığı çalıştay önemliydi ama tek başına etkisini göstermedi. Daha ihatalı ve tesirli buluşmaların gerçekleşnesi gerekiyor.
Merhum Necmettin Erbakan'ın siyasi birlik çabalarını ve mevcut Cumhurbaşkanımız Recep Tayyip Erdoğan'ın bazı çıkışlarını da önemle zikredelim. Her alanda biraraya gelmelerin, buluşmaların faydalar getireceğini düşünüyorum. Bir şartla ki ilim ve sağlam bir niyyetle.
Çünkü; ittihad ilim ile olur cehl ile değil...

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
YORUM KURALLARI: Risale Haber yayın politikasına uymayan;
Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve BÜYÜK HARFLERLE yazılmış yorumlar
Adınız kısmına uygun olmayan ve saçma rumuzlar onaylanmamaktadır.
Anlayışınız için teşekkür ederiz.
3 Yorum