Hüseyin YILMAZ
Tenkid mi, tahkir mi?
Nur Talebelerinin Ahmed Akgündüz diye bir meselesi yoktur ve olmamalı. Ömrünü Risâle-i Nur dâvâsına vakfettiği unutulmadan, gayr-i ahlâkî bir tavır ve uslûb takınmadan ilmî veya içtimâî hatalarını tashih edebilmesi için dostane tenkid ve ikaz edilmelidir. Muvaffakiyetleri ise teşvik ve alkışla karşılanmalı, devamı için dua edilmelidir.
"Tahkikli ve Haşiyeli Risale-i Nur" serlevhalı çalışması da bu minval üzere değerlendirilmeli. Hataları, düzeltsin diye söylenmeli; mahcub olsun diye değil. Tartışma, tahkir ve tacize yerini bıraktığında akl-ı selim ölür. Akl-ı selimin öldüğü yerde hiçbir hakikat yaşamaz, yaşayamaz.
Çalışmalarındaki aculiyet ve ince işçilikteki zayıflıklara daha önce de temas etmiştim. Ne var ki bu, sadece Akgündüz'ün değil, bir bakıma bizim de vebalimizdir. Zîra, Akgündüz ömrü boyunca koşan adamdır. Koşanın birtakım detayları atlaması, kucağındakilerin bir kısmını dökmesi, arada bir tökezlemesi kaçınılmaz akıbettir.
Dostlarının arkasını derlemesi, döktüklerini toplaması, atladıklarını hatırlatması dostluğun muktezasıdır. Etrafında dost yok veya Akgündüz etrafında kimseyi tutmuyor, iddiasının doğru olduğundan emin değilim. Bu mânâda destek teklif ettiniz de, red mi etti? Yardımcı olmak istediniz de, hayır mı dedi?
Hind'in kesif ormanlarında acıktığında kendi uzuvlarını yiyen bir böceğin yaşadığı söylenir. Akgündüz, Nur Talebelerinin mühim bir uzvudur, yememeliler.
Hulâsa, yangın çıkarmanın âlemi yok; yeterince yangın var zaten. Hamiyetinizi bir yangını söndürmeye çalışarak gösteriniz.
Akgündüz'ün çalışma ve eserlerini tenkid etmek, hak; şahsını tahkirle gözden düşürmeye çalışmak, haksızlıktır.
Size bir şey söyleyeyim: Yarım asırda yetiştirebildiğimiz ikinci bir Akgündüz yok. Yemeye değil, yaşatmaya çalışınız. Ömrünü koşarak tamamlamaya çalışan bu insana söyleyebileceklerinizin hepsini ulu orta söylemenin ahlâkî olmadığını benden öğrenecek değilsiniz.
Mizan ve muvazene bütüne bakar; kesiri, kalile boğdurmak cinayettir. Akgündüz'ün medar-ı tenkid edilen son çalışmasındaki hata ve zayıflıklar, yapmak istediği şeyi itibardan düşürmez, düşürmemeli. Temennim, çoğu dikkatsizlik eseri olan sehivlerle kitabların basılmaması olurdu, lâkin basılmış. İkinci baskılarda bunları düzeltmek istemeyeceğine ihtimal verebilir misiniz? Kim eserinin tekmilinden, kusursuz bir şekil kazanmasından rahatsız olur veya geri kalır?
Kapak mizanpajına gelince: Bunca gürültü ve tartışmaya sebebiyet vermemek için bile olsa, Külliyat gibi takdim etmektense, çalışmanın varlık sebebi olan "tahkik ve haşiye" serlevhası ile takdim edilebilirdi. Çok mu geç? Hayır. Bu husus da yeni baskılar için düşünülebilir.
Uzatmayacaktım ama mevzua bir daha dönmemek için bir nebze niyetime sadık kalmadım, kalamadım. Aslında sadece şunu söylemek istemiştim:
Hak ve hakikati bulmak için tartışalım, tahkir ve terzile çalışmayalım. Akgündüz'ün yol gösterilmeye ihtiyacı olabilir ama hakaret etmek, gözden düşürmeye meyletmek yol göstermek değildir.
Söylemezsem olmayacak: Akgündüz'ün küfrüne bu vesileyle hükmetmek ahlâksızlık, hatta taasub da değil; düpedüz eşekliktir.
Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve BÜYÜK HARFLERLE yazılmış yorumlar
Adınız kısmına uygun olmayan ve saçma rumuzlar onaylanmamaktadır.
Anlayışınız için teşekkür ederiz.