
Hüseyin EREN
O ülke bu ülke
Yazmak konuşmaya göre daha sessiz bir duruş, sükût içre düşünme, düşünce içi sükût bir hal. Dağarcıkta şuur altında, zihinde ne varsa kaleme o dökülür, ne kadar sahih ve samimi ise okuyucuya o kadar tesir eder, nasıl bir hisle yazılmışsa o hissi uyandırır.
Kalem kelam…
Kimi kalem erbabı kimi kelam; a ile e yer değiştiriyor sadece. Teknoloji kelamı öne çıkardı ondan önce sureti, suretler savaşı var şimdi; daha çok izleneceğim, daha çok tıklanacağım, daha çok meşhur olacağım; gelsin paralar!
Akış niyete göre şekilleniyor, sonuç da öyle. Hedef şöhret ve para olunca kullanmayacağı, alet etmeyeceği bir şey kalmıyor; kişilik eriyor, kimlik dökülüyor, surete başarı; neye yarar! Başarıyı da çok azı yakalıyor, yeme takılanlar bir ömrü heder ediyor…
Önde olmak, görünür olmak, nüfus sahibi olmak, kendine hizmet edilmesinden memnun olmak; bunları istemediğini söylemekle hal ile göstermek aynı şey değil; lisan-ı halle kaçınmak kişiyi hür kılar, rahat kılar, zinde kılar, kimliğini ve kişiliğini korur…
Boyu 1,5 metre olan ne kadar zıplasa da 3 metre gösteremez; zıpladığıyla kalır, yürüyemez, mesafe alamaz… Küçük adımlarla tebessümle yürüse hem kendine hem çevresine fayda verir, sahici haliyle güzel örnek olur, kelam etmeden çok ders verir.
Zaman çokluk zamanı… Çok yazalım, çok konuşalım, çok evimiz, çok arabamız, çok eşyamız, çok tatilimiz, çok zevkimiz, çok şöhretimiz olsun!
Sükût altın, ne ki gümüşler şangırdasın; varlığımız belli olsun, öyle kenarda durmayalım, itibar ibresi yukarıya göstersin.
Veysel Karani köyünde ne itibarı vardı, o neye itibar etti, o itibar onu nereye yüceltti?
“Ekmeksiz yaşarım hürriyetsiz yaşayamam” sözünü batını manada tefekkür etsek bizi nereye götürür? Keza Barla için söylediği “Bu menzilleri Yıldız Saraylarına değişmem” sözü de.
Yıldız Saraylarında daha fazla konfor içinde pasta, börek, çörek yiyiyor, çokça kelam ediyor, ülkeye, dünyaya nizamat veriyoruz. Unuttuğumuz şey kendimiz!
Ülke siyasetine karışmıyoruz güya, kendi dairemizde siyasetin alasını yapıyor, yolda yoruluyor, kalbe ulaşamıyoruz bir türlü. Bir ulaşsak neler göreceğiz neler; çer, çöp, toz, toprak, kokuşmuş eşyalar, harabeye dönmüş bir ülke!
O ülke bizim ülke. O ülke kurtulmadıkça bu ülke de kurtulmayacak vesselam.
Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve BÜYÜK HARFLERLE yazılmış yorumlar
Adınız kısmına uygun olmayan ve saçma rumuzlar onaylanmamaktadır.
Anlayışınız için teşekkür ederiz.