Deprem: Rabbim Bir Daha Böyle Musibetleri Yaşatmasın!

Cenab-ı Allah kullarını zaman zaman farklı musibetlerle imtihan eder. Tıpkı bizleri, bir çok kez -maalesef- fark etmediğimiz güzelliklerle, sevinçlerle ve bin bir türlü ni’metlerle imtihan ettiği gibi. Biz ekseriyetle bu ni’metleri zamanında değil de böyle dar zamanlarda, musibet günlerinde fark edebiliyoruz. Herhalde bu musibetlerin güzel taraflarından biri de bu olsa gerek.

Yaşadığımız sarsıntının ne denli şok edici olduğunu yaşayanlar bilir. Evvela şiddetli bir patlamayla fırladım. Depremden ziyade bir saldırı aklıma geldi. Bunu düşünmekle beşik gibi sallanmamız bir oldu. Hanımı uyandırıp çocukların odasına koşuştuk. O esnada her anne babada olduğu gibi aklımıza gelen tek şey biz ölsek de çocuklarımız sağ olsun fikriydi. Depremlerden sonra enkaz altında kalanlardan çocukların ekseriyetle yaşamaları böyle bir fikirden ileri geliyor olsa gerek. Deprem o kadar şiddetliydi ki ne çök kapan, ne hayat üçgeni aklımıza geldi. Gelseydi de bunu yapmamız imkansızdı. O sarsıntıda dışarı fırlatılmamamız, ya da binaların tuğlaları adedince paramparça bir şekilde ortalığa savrulmaması tamamen Yüce Allah’ın takdir ettiği, hayatın bitme zamanının gelmemesine bağlı olsa gerek. Her birimiz bir çocuğu kucaklayıp üzerine kapandık. Deprem hem şiddetliydi hem de uzun sürdü. Herhalde kıyamet saati olsa gerek diye aklıma geldi. Ama şükürler olsun Yüce Rabbim yine bir hayat şansını nasib etti. Kim bilir hikmetinden sual etmekte ve hikmetini kavramakta aciz kaldığımız hangi hikmete binaen… Yüce Rabbim bizi bir daha annelerimizden bağımsız olarak dünyaya gönderdi. Bu şuura nail olmayı ve hayatımızı bu şuurla başta milletimiz olmak üzere tüm İslam ve insanlık aleminin hizmetinde idame etmeyi nasip etsin inşaallah.

Şanlıurfamız depremden en az etkilenen yerlerden biri olmasına rağmen bir çok binada çatlaklılar meydana geldi. Ekseriyetle halk evlerini terk etmiş durumda. Moraller yüksek olmasa da halkı şükürvari gördüm. Rabbim beterinden korusun diyorlar genellikle. Haksız da değiller. Çünkü medyada da görüldüğü gibi çok daha kötü yerler var. Kahramanmaraş mı, Adıyaman mı, Hatay mı, Antep mi neresini saymayalım ki… Yüzlerce çökmüş bina, binlerce vefiyat, on binlerce yaralı, binlerce göçük altında kalanlar, soğuk kış şartlarında canla başla binlerce kişiyi birer birer kurtarmaya çalışan yetkililerin de çetin şartlarda çalışmanın zorluğu, muallakta olan vaziyetler, bilinmeyen, haber alınamayan binlerce yer ve kişiler… Adeta denizin fırtınalı, gece dağdağalı her taraftan ümitlerin kesik olduğu bir hâli yaşayan Hazreti Yunus Aleyhisselam’ın vaziyeti gibi bir durumla karşı karşıyadır ülkemiz ve milletimiz. Yara-bere içinde yıllarca yalnız kalan, sabır, tevekkül ve duadan kuvvet alan Hazreti Eyyub Aleyhisselam gibi bir imtihanla karşı karşıyadır halkımız. Mutluluk veren bir durum ise birlik ve beraberliğin, seferberliğin, fedakarlığın had safhada olması, her an yüzlerce vefiyatın arasından, yüzlerce çökük altından birer birer masumların çıkarılması. Hele hele enkazdan çıkarılan bir yavrumuzun, “Abi ben haberlere mi çıkacağım?” demesi… Yüce Allah’ın en çetin şartlarda, en ağır imtihanlarda dahi kullarını rahmetiyle kuşattığını, onları merhametiyle maddi ve manevi olarak gıdalandırmasını gösteriyor ve bizleri sevinç gözyaşlarına boğuyor. Yüreğimiz yanarken, gözlerimiz yaşarırken umut ve sevinçlerimiz de kat be kat artıyor elhamdülillah.

Elimizden geldiği kadar moralimizi yüksek tutmak, maddi ve manevi olarak dirayetli olmaya çalışmak, binalara girmemek, resmiyetin belirlediği yerlerde hayatımızı idame etmek, kanaat ve iktisatla yaşamak, elimizdekilerle zoraki değil, gönüllü olarak yetinmek, yardımların dağıtıldığı, yemeklerin ikram edildiği yerlerde kurallara sorumluluk şuuruyla davranmak, bir lokma ekmek için, bir bardak su için, bir tas çorba için kalp kırmamak, saygı ve sevgiyi elden bırakmamak, sabırlı ve tahammülle itidalli davranmak… Hazreti Yunus ve Hazreti Eyyub’un dualarını, Peygamberimiz Hazreti Muhamed Aleyhisselatu Vesselam’ın felaket anlarında okuduğu ve tavsiye ettiği dualarını vird-i zeban etmek ve kendi nefsim için diyorum; hatalarımızdan pişman olup tövbe etmek, dost, ahbap demeden herkesle helalleşmek…

Yüce Rabbim bir daha böyle bir felaket yaşatmasın. Bizi kendine kul kabul etsin. Son nefesimize kadar bizi rızası dairesinden ayırmasın. “Annemi de kurtarın” diye dillendirilen feryadın arkasındaki insanî duygudan bizleri mahrum etmesin. İnsanî ve insaniyet-i kübra olan İslamî şuurdan bizleri mahrum etmesin. Bu duygularımızı en zirvede olacak şekilde yaşamayı nasip etsin. Türkiye’nin dört bir yanından arayıp evlerine davet eden, ta Hindistan, Pakistan, Srilanka’dan bizleri merak edip arayan, hâl hatır soran tüm dost ve kardeşlerimizden Allah razı olsun. Bu duygularımızla son nefesimize ve kıyamete kadar yaşamayı nasip etsin. Milletimizin başı sağ olsun. Geçmiş olsun. Kefaretüzzünub olsun.

Şanlıurfa olarak bazı arkadaşlarımız şahsi gayretleriyle Adıyaman illimiz için bazı yardım çalışmalarını başlatmışlar. Biz de inşallah bir problem olmazsa gitmeyi düşünüyoruz. İnşaallah sağ salim ve gerekli yerlere acilen iletilir. Gün birlik, beraberlik, fedakârlık, kardeşlik günüdür. Dualarınızı esirgemeyin. Hakkınızı helal ediniz.

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
YORUM KURALLARI: Risale Haber yayın politikasına uymayan;
Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve BÜYÜK HARFLERLE yazılmış yorumlar
Adınız kısmına uygun olmayan ve saçma rumuzlar onaylanmamaktadır.
Anlayışınız için teşekkür ederiz.