Abdurrahman ESEN

Abdurrahman ESEN

Bir Hasb-i Hal

Bediüzzaman Hazretleri Fatiha-i şerifenin mu’ciz bir esrarını izah ederken “o ezel sultanı rahmet ve inayetiyle vaktaki murad etti kudret bizi çıkardı, bindirdi kanun-u meşiete” cümlesiyle şüphesiz ki muhteşem bir hakikatı dile getiriyor. Yine Hazretin ifadesiyle adem ve vücut “müsaviyu tarafein” ise demek bir müridin iradesiyle yokluktan varlığa çıkılıyor. Nasıl? Rahmet ve inayetle. Niçin? Kanun-u meşiete bindirmek için. Müşahhaslaştıralım: Ben bilmem diyebilir miydik. Yokun fikri alınamaz ki.

O halde bindirildiğimiz kanun-u meşiete râm olup istifadeye bakmak aklın gereğidir.

Herkesin bildiği bu şeyleri niye anlatıyorum.

Mukaddir olan Allah’ın iki takdiri dikkatimi çekiyor. İçimize koyduğu ihtiyaçlar takdiri, dışımızda ihtiyaçlarımızın karşılanması takdiri.

Şu ihtişama bakın ne ararsak var. Neyi arıyorsak buluyoruz veya bulunabileceğini biliyoruz. Ama asıl heyecan verici aradığımızı arama hissi nereden geliyor değil midir?

Mevzu etsek; birilerini bilmişlik taslayarak beyin, sinirler, aksonlar, dandiritler, kromozom, gen, protein vs vs deyip sayıp dökmesine aldırmayın.

Rahmetli Kırkıncı hocamın tabiri ile bin tane sıfırı bir araya getirseniz de bir tane 1 etmez ki, 1 başka birşey.

Biri (1) buldunuz katlarsınız 2,3,4... diye gider. Gerçi “katlamak” ayrı bir mesele, sıfır büsbütün ayrı.

Allah’ın lütfuyla bize buldurduğu on rakamla istediğimiz veya düşünebildiğimiz sayıyı kolayca yazıyor, okuyoruz.

Ülfetle sıradan, basit gibi gördüğümüz malumatların beynimizde var-yok ikilisi ile şekillendiğini öğrendiğimde çok hayret etmiştim. Kainat kitabını okuyanlar olarak bu pratiklik elektronik dünyasının da temel dili olarak uygulanmıştır.

Çözüm basit, sonuç muhteşem. Var-yok ikilisi nedir. Doğrudan Rabbi Teala’nın takdiri.

Demek ki bize ezel kadar uzaktan yapılan “Elestü bi Rabbiküm” hitabı el’an; lisan-ı kalle olmasa bile fıtratın lisanı her an “belâ, belâ”(evet,evet) diyor.

Kainat kitabının Mukaddir sayfasındaki bir satırı da matematik-riyaziyat-hendese olarak temessül etmiş. Temel; nokta ile atılıyor, bu noktadır diye örnek sunsam itiraz edersiniz, tanıma uymuyor dersiniz. Ötesi de elimden gelmez zaten. Ama bu kabule yanaşmazsak doğrunun vücudu olmaz,düzlem olmaz, bugünün teknolojisi adına ne varsa hiç birisi olmaz.

Vahi olan noktanın kabulü ile mefahirimiz olan medeniyetin bugünkü semeratı ortaya çıkıyor ve biz sahipleniyoruz. Alem-i asğar olan insandaki; nokta ile eşdeğer “ene”den hasıl olan sorumluluklardan ise kaçıp kurtulmak istiyoruz. Ne yaman bir çelişki! Basit bir örnek sunalım: basit bir denklem: y=mx+n, x’e bağlı olarak y değer kazanıyor. m, n parametreler.

Parametreleri niyet, şefkat, merhamet, kibir, gurur, gayret, ömür, makbul zamanları değerlendirme veya değerlendirmeme gibi şeyler alın, x insanının y karnesi ortaya çıkar mı?

Allah-u Zülcelal öyle bir Mukaddir ki üç harfle neredeyse karne notunu kişi kendisi hesaplayacak. “Kefa bi nefsikel yevme aleyke hasiba” tecellisi-hakikatı dünyada da tezahür edecek.

Zaman zaman yapılan mesleki toplantılarımızda mahrumiyet içinde yetişen gençlerimize dinin esasını oluşturan ıstilahların duyurulmasının ehemmiyeti dile getirilirken bazı meslektaşlarımızın işte matematik anlatılırken dikdörtgenin mezarı üçgenin; taşını temsil ettiğini nazara vermek gibi sığ teklifleri beni bazan güldürür, bazan acı acı düşündürürdü. Bildiğimiz her doğrunun, eğrinin yani çizginin bir denklemle ifade edilmesi yani bir kanunla merbud olması, insanın başıboş olmadığının kanunsuz, nizamsız bırakılmayacağının reel bir ifadesi değil midir? Sınıfta sırası geldiğinde bu hakikatı dillendirdiğim zaman öğrencilerin gözlerinin nasıl parladığına çok şahit olmuşumdur. Basit bir çizgi bir denklem harici kalmıyorsa zübde-i alem olan insan nasıl başıboş kalabilir?

Rasat ettiğimiz camid bir gök cisminin hangi zamanda nerden geçeceğini matematikle bize öğreten bir Mukaddirin; mahşerde toplanıp sırattan geçmeye çalışacaksınız umurunu matematikle meşgul olanlar nasıl kulak ardı eder? Zira bize takdir edilen kanun verilen koordinatlardan mutlaka geçileceğini anlatır.

Gözlerimiz onluk sistemle okurken beyin için ikilik sistem pratiktir. O kadar ki gözlerimizin bir saniyede okuduğu bir sayıyı aynı süre içerisinde beyin milyonlarca bilgiyi sentezleyerek gözlerimizin okumasına yardımcı olur. Sistem var-yok üzerine kurulu. Bu elektronik dünyasında da böyledir. Matematik dünyasında 0-1 ile ifade edilir.

İşin esası: evet-hayır, var-yok, sevap-günah, helal-haram, hidayet-isyan, cennet-cehennem hakikatı.

Matematik ne güzel ifade ediyor. Veya matematik dili ile de ne kadar güzel ifade edilmiş.

Reel dünyada karşılığı olmayan bir i sayısı ile önümüze ayrı bir derya açılır. Binomla üç ayda bitiremeyeceğimiz bir hesabı i yardımıyla üç dakikada sonuçlandırırsınız. Demek ki takdire payan yoktur. Kudretteki suhuletin sınırı yoktur. Murad-ı ilahi olunca en müşkil gördüğümüz işlerde “tarifetül ayn” da vücuda gelebildiğini matematik bize ne de güzel örnekliyor, anlatıyor.

Mesela gülün çeşitliliği ile birlikte ferden ferda taşıdığı enva-i çeşit hikmetli güzelliği; sayılar arasında da görürsünüz, o hikmetli güzellikleri ciltlerle anlatamazsınız. Demek ki gülünü hikmetli güzelliklerle donatan Allah sayılara da bu muhteşem bağıntıları takdir etmiştir. Gülden tek türlü faydalanmıyorsak hendese de sadece dikdörtgen-mezar bağıntısından ibaret değildir.

Kural dışılığa matematik hemen itiraz ediyor, yanlış diyor veya bizi çıkmaza sürüklüyorsa hayat yolunda yürürken adımlarımızı doğru atmamızı ayağımızı yan basmamamızın ikazı yok mudur?

Farklı eğrilerin farklı denklemlerle temsil edilmesi beşer tarihinde farklı şeriatlar farklı meşreplerin farklı mesleklerin kendi zaman ve zemininde hak ve zaruri olduğunu ifade etmez mi? Kartezyen sistemde her noktanın yerinin sabit ve tanımlı olması hayatımızın beğenmediğimiz bir noktasını silmek veya değiştirmek için zaman şeridine takılı bütün noktaların yerinden oynatılması gerektiğini anlatır.

Limit bize her faniyatın bir hududunun varlığını ihtar eder. Bir dereceden sonra polinom denklemlerinin çözümlerinin olmaması herşeyin bizim malumatımıza inhisar etmediğinin ifadesidir. Biz en fazla dört boyutla kayıtlıyken matematik dünyasında ne boyutla işlemlerin yapılması problem çözümleri henüz görmediğimiz uhreviyat aleminin kanunlarının kurallarının alışılmışlığımızın çok çok dışında olduğunu anlatır.

Bediüzzaman Hazretlerinin ifadelerinde hep matematiğin net sade yalın postülatları vardır. “Bir iğne ustasız olmaz” önermesi ile vahdaniyeti ispat ederken en müşkil meselelerden mi’raç seyahatinin makuliyetini açısal hızla ifade etmesi, nice ulemanın izahta zorlandığı (insan sorumluluğu nerede başlar) problemini (ene-nokta) bağıntısı ile çözmesi matematiğin; hayatımızın her safhasında ihmal edilmez bir yerinin olduğunu gösteriyor. Çünkü matematik bir Mukaddirin takdiridir ve biz hep bir takdir altındayız. Bu cümleden olarak bize hamnedilen ene ile de sorumluluk takdir edildiğine dikkat etmeliyiz.

Hazretin (biz ehli haliz, namzeti istikbaliz. Tasvir ve tezyini müddea zihnimizi işba etmiyor, delil isteriz) ifadesi ile dile getirdiği hakikatları matematiğin sistematiğiyle sunduğunu gösteriyor. İspatiyeciliği temel prensip edinmiştir. Mesela bir dairenin çevre uzunluğunu çap uzunluğuna bölmek isterseniz bölme işlemini bitirmeye ömrünüz yetmez. Böyle küçük bir işlemle bir ömür boyu bizi meşgul etmeye Kadir olan Zat-ı Zül celal ezel ebed Sultanı, alem-i imkan ve vücubun Rabbi, dünya ve ahiretin Halıkı “feaalun lima yüriid” olmaz mı? İşte matematiğin bize anlattıkları.

Sözü galiba fazla uzattım. Şununla bitireyim;

Seyr-i sülukta olanlar malumatlarına, meşhudatlarına, mezaklarına, idrak ve hedeflerine bağlı olarak kimisi “La mevcude illa hu” kimisi “La meşhude illa hu” kimisi “La maksude illa hu” derken Arapça bilmiyorum ama benim de “La tefsire illa riyaziyat” diyesim geliyor.

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
YORUM KURALLARI: Risale Haber yayın politikasına uymayan;
Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve BÜYÜK HARFLERLE yazılmış yorumlar
Adınız kısmına uygun olmayan ve saçma rumuzlar onaylanmamaktadır.
Anlayışınız için teşekkür ederiz.
3 Yorum