Zafer KARLI
Bediüzzaman Kim Değildir?
-Bediüzzaman Said Nursi; dünyanın meşru lezzetlerini tadıp ömrünün son zamanlarında iman ve İslam davasına gönül vermiş birisi değildir!
(Bediüzzaman Said Nursi; “hak ve hakikati tâ çocukluğunda bulmuştu. Kalbinin feryadını ve ruhunun münacatını dinlemek için mağaralara kapandığı günlerde bile, ibadet ve taattan, tefekkür ve murakabelerden feyiz ve huzur almanın zevkine ermiş olan bir ‘Ârif-i Billah’ idi.” Tarihçe-i Hayat 12)
-Bediüzzaman Said Nursi; sebeplerden medet uman birisi değildir!
(Bediüzzaman Said Nursi; “masivadan tam manasıyla istiğna ederek, uzvî ve ruhî bütün varlığı ile Rabb-ül Âlemîn'in bitmez ve tükenmez hazinesine dayanmayı, müddet-i hayatında bir itiyad değil, âdeta bir mezheb, meşreb ve meslek olarak kabul etmiştir.” Tarihçe-i Hayat 13)
-Bediüzzaman Said Nursi; Allah’ın kendine verdiği imkanları israf ve ziyan etmiş biri değildir!
(Bediüzzaman Said Nursi; “iktisatçılık kudretini sırf yemek, içmek, giymek gibi basit şeylerle değil; bilakis fikir, zihin, istidad, kabiliyet, vakit, zaman, nefis ve nefes gibi manevî ve mücerred kıymetlerin israf ve heder edilmemesi ile ölçen bir dâhîdir.” Tarihçe-i Hayat 14)
-Bediüzzaman Said Nursi; skolastik düşünce / dar ve ihatasız düşünceye sahip biri değildir!
(Bediüzzaman Said Nursi; “kudretli bir ıslahatçı ve hârikalar hârikası bir ‘Pedagog’ -mürebbi- olduğunu, yetiştirdiği tertemiz nesille fiilen ispat etmiş… bir nadire-i fıtrattır.” Tarihçe-i Hayat 15)
-Bediüzzaman Said Nursi; sohbet ve te'liflerinde kendine bir kutb-ül ârifîn ve bir gavs-ül vâsılîn süsü veren birisi değildir!
(Bediüzzaman Said Nursi; “ahlâk ve fazilete, hikmet ve ibrete ait olan birçok sohbet ve telkinlerini, doğrudan doğruya nefsine tevcih eder. Keskin ve ateşîn hitabelerinin ilk ve yegâne muhatabı öz nefsidir.” Tarihçe-i Hayat 15)
-Bediüzzaman Said Nursi; eserleri tekdüze ve hamaset kokan biri değildir!
(Bediüzzaman Said Nursi; “Risale-i Nur Külliyatı'nda dinî, içtimaî, ahlâkî, edebî, hukukî, felsefî ve tasavvufî en mühim mevzulara temas etmiş ve hepsinde de hârikulâde bir surette muvaffak olmuştur.” Tarihçe-i Hayat 17)
-Bediüzzaman Said Nursi; tefekkür sistemi ve fikrî hayatında takip ettiği gayesi sıradan ve sığ birisi değildir!
(Bediüzzaman Said Nursinin “tefekkür sistemi, gaye ve ideali, bütün semavî kitapların ve bilumum Peygamberlerin yegâne davaları olan “Hâlık-ı Kâinat'ın uluhiyet ve vahdaniyetini ilân” ve bu büyük davayı da, ilmî, mantıkî ve felsefî delillerle ispat eylemektir.” Tarihçe-i Hayat 17-18)
-Bediüzzaman Said Nursi; açtığı nur yolu ile, hakikî ve şaibesiz tasavvuf arasında cevherî ihtilaf olan bir zat değildir!
(“Risale-i Nur tasavvuftaki ‘murakabe’ dairesini, Kur'an-ı Kerim yolu ile genişleterek, ona bir de tefekkür vazifesini en mühim bir vird olarak ilâve etmiştir.” Tarihçe-i Hayat 19)
-Bediüzzaman Said Nursi; edebi cephesi üslup ve ifadeye, vezin ve kafiyeye kıymet vererek, manayı ifadeye feda etmiş birisi değildir!
(Bediüzzaman Said Nursi; “zevk inceliği, gönül hassasiyeti, fikir derinliği ve hayal yüksekliği bakımından hârikulâde denecek derecede edebî bir kudret ve melekeyi haizdir. Ve bu sebeple üslup ve ifadesi, mevzua göre değişir. Meselâ: İlmî ve felsefî mevzularda mantıkî ve riyazî delillerle aklı ikna' ederken, gayet veciz terkibler kullanır. Fakat gönlü mest edip, ruhu yükselteceği anlarda ifade o kadar berraklaşır ki tarif edilemez.” Tarihçe-i Hayat 19)
-Bediüzzaman Said Nursi; Anadolu’nun işgalinde savaştan kaçıp bir köşeye çekilmiş biri değildir!
Bediüzzaman'ın I. Dünya Savaşı'nda Muş ve Bitlis'i savunduğu ve doksan kadar talebesini de şehit verdikten sonra, Rusya'ya esir düştüğü gerçeğini sağır sultan dahi bilir. Bu bir iddia değil, Bediüzzamanın birçok eserinde yer alan ifadeleri ve resmî belgelerle ispatlanmış bir gerçektir.
Bitlis'in Rus kuvvetleri ve Ermeni birlikleri tarafından işgal edildiği sırada olayı gözleyen şahitlerin ifadelerinden bir örnek:
“1 Haziran 1916'da yapılan soruşturmasında, Hacı Mehmet oğlu Yasin Efendi'nin anlattığına göre, bir gece yarısı Rus Birlikleri ve Ermeni çeteleri Bitlis'i aniden istila ederler. Silahlarla masum halk üzerine ateş ettikten sonra, her yeri yakıp yıkarlar ve önüne gelenleri öldürürler. Rus Kazakları Müslüman ahaliyi atlarının ayaklarının altında ezer. Kaçabilen çok az sayıda insan yanında ekseriyet bu zalimlerin elinde telef olurlar. Bu bilgileri veren Yasin Efendi akıbetlerinin ne olduğunu bilmediğini birçok önemli zevatı sayar. Bunların arasında 20 talebesi ile birlikte düşmana karşı duran Bediüzzaman Said Nursi de vardır.” (Dr. Selim Sönmez, Vatan Savunmasında Bediüzzaman ve Talebeleri, s.1.)
-Bediüzzaman Said Nursi; esaret altında ölümden korkup düşmana boyun eğmiş biri değildir!
1916 yılında Kosturma’da ayağa kalkmadığı Rus Kafkas Orduları Komutanı Grandük Nikolay Nikolayeviç Romanov’a, ben bir Müslüman âlimiyim. İmanlı bir kimse, Cenab-ı Hakkı tanımayan bir adamdan üstündür. Binaenaleyh, ben sana kıyam etmem, der. Nihayet idamına karar verilir. Hüküm infaz edileceği vakit, namaz kılmak için müsaade ister; vazife-i diniyesini ifadan sonra, atılacak kurşunlara göğsünü gereceğini beyan eder. Rus kumandanı gelerek, Bedîüzzaman'dan özür dileyip:
- “O hareketinizin, mukaddesatınıza olan bağlılıktan ileri geldiğine kanaat getirdim, rica ederim, beni affediniz.” diyerek verilen i'dam hükmünü geri aldırır. (Tarihçe-i Hayat 19)
-Bediüzzaman Said Nursi; Cumhuriyet düşmanı değildir!
Bediüzzaman Said Nursi der ki: ‘Yaşlı mahkeme reisinden başka, daha siz dünyaya gelmeden benim dindar bir cumhuriyetçi olduğumu elinizdeki tarihçe-i hayatım ispat eder.’ (Şualar, RNK Yayınevi, 2005. s.367)
Belki bize şöyle bir sual sorulabilir: “Acaba bu Tarihçe-i Hayatla Said Nursî beşerin efkârına insan üstü bir varlık olarak gösterilmek mi isteniyor?”
Hâyır!..
Said Nursî şahsî dehâsıyla insanlık âleminde yeni bir çığır açmamıştır. Bu zât, bütün istidadını ve benliğini ezelî bir hakikata feda ederek; bütün zamanlarda hükümran olan bir hakikatı dava edinmiştir. Şahsında ve hizmetinde görünen bütün yüksek vasıf ve kemalât, ancak kudsî davasından aksetmektedir. Bedîüzzaman şu kâinatın ve umum zamanların manevî güneşi olan Kur'an-ı Hakîm'e ve Din-i Mübin-i İslâm'ın mübelliği Hazret-i Muhammed Aleyhissalâtü Vesselâm'a müteveccih olmuştur. (Tarihçe-i Hayat 23)
-Bediüzzaman Said Nursi; maddi olarak varlıklı bir aileden gelmediği gibi kendisi de dünyevi bir zenginliğe olan biri değildir!
Bediüzzaman Said Nursi; vefat ettiğinde maddi olarak geride bıraktığı malvarlığı bir insanın tek eli ile taşıyabileceği miktar ve ağırlıktaki dünyalıklara sahip bir zattır. Bu malvarlığı aşağıda verilmiştir.
Cizlavet marka bir çift lastik
Bir sepet içinde:
Dört adet sefer tası içi
Bir adet çinko tencere küçük
Bir tane küçük çaydanlık
Bir ayaklı bardak,
İki tane ayaksız bardak
Bir adet eski çarşaf
Bir eski Frenk gömleği
Bir tane eski iç gömlek
Sarık üzerine sarılacak bez
Üç tane mendil, bir havlu
Bir pamuklu hırka, bir eski gömlek
Bir eski çarşaf ve mendil, bir eski bohça
Bir adet havlu
Bir adet kırık gözlük
Bir adet dua kitabı
Eski yazı takvim
İki adet kalem
Yukarıda yazımızda büyük Üstadın, dostlarını meftun ve hayran ettiği kadar da düşmanlarını dehşetler içerisinde bırakan azametli imanından bir damlacık bahsetmeye çalıştık.
Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve BÜYÜK HARFLERLE yazılmış yorumlar
Adınız kısmına uygun olmayan ve saçma rumuzlar onaylanmamaktadır.
Anlayışınız için teşekkür ederiz.