Yeni Bir Dünya

Dr. Ahmet Şahin’e

Sen beni alıp götürmüştün bir bahar akşamında. Ben düşlerin kenarında bekliyordum. Yayan yapıldak yolu gözlüyordum. Havada bulutlar vardı, pamuk beyazı bulutlar uzaktan göç eden kuşlar gibi üzerimden geçiyordu. Sen geldin sonra, yanında yüreğin de vardı hatırlarsan.

Sonra yeni bir coğrafyaya gittik. Saklı cennetler gibi bir yere. Birisi bir dağın eteğinde kainatı okuyordu yüksek sesle. Davudî bir sesle konuşuyordu alemlere bakarak. Önünde varlık kitabı açılmıştı, parmakları başka başka sayfalardaki anlam katmanlarına dokunuyordu. Her dokunuşta kalbe de dokunuyordu.

Gökyüzüne baktım o anda yeryüzü halısında diz çökmüşken. Her şey detayken gerisi teferruat gibi perdelerde dalgalanıyordu. Yıldızlar serpilmişti tavanlara. Işık huzmeleri içinde nur damlacıkları konfeti gibi yağıyordu samanyolundan.

Her kelimeden bir kuş kanat çırparak ötelere uçuyordu, her noktadan bir çekirdek kocaman bir ağaca dönüşüyor, her nükteden bir tohum meyveye duruyor, her katreden kayaları delen çağlayanlar fışkırıyordu. Yen bir dünya kuruluyordu gök kubbenin altında.

Sonra yeryüzü bir sofra gibi açıldı. Ümit sularından geçtik, şeker pınarlarından içtik. Sofra, ekmek gibi aziz düşüncelerle donatılmıştı.

Ne doğulu gibi, ne batılı gibi; ne alafranga ne alaturka gibi düşünülmüyordu orada. Alaturka düşünmeye dizlerimin dermanı yoktu; alafrangaya ise altyapı hazırlanmamıştı daha. Alıştığımız bir şeydi oysa Alaturka. Aşinaydık Alafrangaya. Arabesk bizim neyimiz olurdu bilmiyorduk zaten. Bir Doğu’ya uzanıyorduk, bir Batı’ya. Aranan o meçhuller mekanını bulamıyorduk Sobota atlası bile basit kalıyordu beyinlerin elektrikli tefekkürlerindeki doku şekillerinde.

Sana sormuştum uzamsız bir telden titreyen mesajlarla. “Yer var mı bana burada” diye sormuştum. Sen bedenen uzaktaydın, ruhen de başka modlardaydın o anda. Karanlık mı aydınlık mı olduğunu çözemediğim bir tefekkür anaforunda bir denize bakıyordun. Ben düşüncenin kabz halini yaşıyordum gezegenleri süzerken. Fark edemedin o tefekkür yolculuğunda feryadımı. Çaresizlikten etrafımdaki gezegenlere veda selamı bile veremedim işte.

Güneş, kitabın kapakları arasında gizlenmişti. Kitabın tam ortasından konuşuluyordu orada.

Ey birader-i pür emel
Hayalini eline al
Benimle beraber gel!”

Çiçekler raks ediyor
Hür esen rüzgarlarla
Bulutlar üstümüzde
Müjdeli yağmurlarla

Uzanır ufuklara
Âminli dualarla
Dere- tepe çağırır
Bizleri şarkılarla
İlahiler söylenir
Her gece yıldızlarla…

Neden sonra sen “Yeni gördüm bunları. Var mıymış bunlar?” diye döndün bana… Sana demiştim o zaman. “İnsan bilmediğini anlayınca bilmeye başlar.”

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
YORUM KURALLARI: Risale Haber yayın politikasına uymayan;
Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve BÜYÜK HARFLERLE yazılmış yorumlar
Adınız kısmına uygun olmayan ve saçma rumuzlar onaylanmamaktadır.
Anlayışınız için teşekkür ederiz.
8 Yorum