Siyasetin çıtası ve rotası-3

31-“Tüccar siyaset” mantığı ve “Belediyecilik başarısı” gibi hükümet işleri ile  ekonomiyi düzeltme gayretinin başarılı sonuçları yanında, derin ve vizyon bakışa sahip fikri temellendirme eksikliği görülmektedir. Dünden tevarüs eden tarzlarından dolayı, cari yapıyı, İslamiyete zarar vermeyecek  bir yakınlaştırma rolüne çekmeleri çok kolay görülmemektedir.

32-İnançlı kesimin psikolojik rahatlığı, seçilenlerin  insani vasıfları ve iktidardan nimetlenme sırasının ağırlıklı olarak “muhafazakar” kesime gelmesi, ortak değerlerimiz olan çevremizin “mutluluk telkinleri” ile bizi etkileme rolüne girdiklerini de müşahede etmekteyiz. 1983’le başlayan bu “avantajlı hoşnutluk” dünyasının dışındayız. Bu tahsis edilmiş iktidar hoşnutluğu, İslama fayda değil, bilakis bir çok insanın imtiyaz dışı bırakılmasından dolayı nefretini celp edeceği aşikardır. Bundan partilerin ve liderlerin zarar görmesi, endişe alanımız değildir, ancak bunun İslam’a ve inancımıza zarar vermesi endişesini taşıyoruz. Dinin, politik arenanın lehte ve aleyhte çatışma konumuna çekilmesi, en hayati ve zararı faydasından çok olan kritik bir noktadır.

33-“Ref-i imtiyaz” prensibinin mutlaka hayata geçmesi ve milletin birliğinin birinci şartının bu olacağı gerçeğinden hareketle, inancımıza dayalı imtiyaz alanlarını azaltmamız gerekmektedir. Din adına veya örtülü dini hassasiyet ve sembollerin sağladığı, istenen veya istenmediğinde de oluşumuna payanda olunan imtiyaz ve ihtiras alanlarının da azaltılması  gerekir.

34-İdeolojilerden geçinen parti liderlerinin, hem ulema, hem ümerayı aynı şahısta ve kimlikte birleştirme tarzları, fikir hareketlerini parti ve siyasetin gölgesine itmiştir. Bu hareketlerin, “Hikmetlerine” hükümet ekleyerek nereye vardıkları, geçmişin tescilindedir.
35-Dini grupların politik ve siyaseti yönetme hevesindeki toplum önderleri ile dini duyarlılığı, hatta dindarlığı olan politikacıların,  bu dini grup ve toplulukları “politik kucaklaması” sonucu oluşan “istifade hoşnutluğu”, toplum ve toplu paylaşım haklarını “Tahdit ve tahsis” ederek, birlik ve bütünlük açısından güven zedelenmesine neden olmaktadır. Sonuçta bu coğrafyanın son 200 yıldır daralan ve çatışan tabiatına  sükunet getirmediği gibi, direncini kaybeden ve nimetlenen kesimlerin fikir zeminlerini dünyevileştirmektedir.

36-Bediüzzaman, siyasi hareketlere ev sahipliği yapmamak ve kuruluşunda yer almamak temel prensibi ile cemaat yapısını siyaset dışı tutmuştur. Ülkemiz, insanlık ve İslamiyet için gerçek anlamda “siyaset üretmiş”, ancak Türkiye pratiğindeki siyaseti yapmamıştır. Camia adına ve kurumsal anlamda siyasallaşma hareketlerine hem katılmamış, hem de önermemiştir. Mensuplarının kendi adına siyaset yapma serbestisine sıcak bakmış, ancak sorumluluklarını belirlemiştir. Camiadan birinin bile, içerden imtiyaz alanı oluşturup desteklediğimiz siyasi organizasyonda avantaj elde etmesine, teamüllerimiz uygun değildir.

37-İnce, hassas ve pratiği zor olmakla beraber, siyasetin hizmet maksatlı fedakarlık gerektirdiği de bir vakıadır. Ancak “Yalana revaç” vermesi, “Hakiki dindar olma” zorluğu, sürtüşme ve rekabetin doğurduğu iktidar ve ihtiras duygularından kaynaklanan “kaide-i zalimanelere” açık bir yolculuktur. Bunlar göz önüne alındığında, fikir merkezlerinin buna destek ve taraftar olmalarının ötesinde bizzat siyaset yapmalarının, düşünceye zarar getireceği endişesi ve hassasiyetin  korunması  zorluğu  bilinmelidir.

38-“Elmas kılıçlar” değerindeki yüksek hakikatlerin, “cam şişelere” indirgenmemesi  mesuliyeti, her alanda itina gerektirmektedir. Bilhassa siyasetin; değişken, faydacı, istikrarsız ve  konjonktürel tutumları yerine, genel ve kalıcı bir üst perspektifle bakmamızı zorunlu kılmıştır.
39-Ahrar ve demokrat olarak desteklenen partiler, siyasi geçmişleri ve konumları ile  “siyasetleri icabı” demokratik olmayan sistemle ve taraftarlarını teşkil eden siyasi yapıya karşıdırlar. Bu siyasi harekete destek, Türkiye’yi bugünün hürriyet yolculuğuna daha da yakınlaştırmıştır. Demokratların, dört ihtilale de birinci derecede maruz kalmaları ve belli bir fetretten sonra toparlanmaları bugünlerimize ciddi bir katkıdır.

40-Desteklenen siyasi hareketin, siyasi ve şahsi hataları bize mal olmadığı gibi, dinimize izafe edilecek veya onun adına bir eğilim oluşturacak da değildir. Başarısızlıklarının ve beşeri hatalarının zararı öncelikle onlara ait olmaktadır. Dine saygılı geçmişleri ve  mümkün mertebe hizmet etme arzuları, herkesçe bilinmektedir.
41-Dünya, dinler çatışması yerine dinlerarası diyalog ve medeniyetler çatışması yerine medeniyetler buluşmasının eşiğine gelmiştir. Hal böyle iken, dinden ve değerlerimizden taviz vermeden, ancak değişen sosyal ve siyasi hadiselerin üstünde bir değer ölçüsü ile  dünyaya “beşeriyet hafızası” olarak İslamiyeti sunma zorunluluğumuz vardır. Bunun için, İslamiyet’in günlük hadiseleri aşan boyutu dikkate alınmalıdır.

42-İnancı ve dini hayatı, siyasi geleceklerine engel gören ve demokratik olamayan laiklik istismarı ne kadar yanlışsa, dini iktidar aracı olarak görmek ve himayesinde kabul etmekte  o kadar yanlıştır.
43-Demokrasi, partiler üstü bir talep olmalıdır. Bireyin temel hakları ile bunları hayata geçirmesini sağlayacak ortamlar ve bunları teşvik edecek tarafsız bir devlet yapısı hedeflenmelidir.

44-Dini, devlet himayesinde görme geleneğimizin Osmanlı ile birlikte bittiğinin farkında olmadan, sürekli kamu kaynaklarına dayalı bir din talebi yerine, yaşama haklarımıza saygılı ve  dinin “özerk” bir kurum olarak “muhtariyet” taşıması inancı öne çıkmalıdır.
45-Dünya siyaset sosyolojisi ve düşünce hareketlerinin, siyasal zemin aramaları ne kadar doğalsa, dinin bu yapıların üstünde değer bulması ve siyasal zeminle bağlantılı   argümanların parçası yapılmaması da o kadar doğaldır.

46-Dört temel tercihin geçerliliğini koruduğu, hiçbir hareketin neslinin tükenmediği ve zürriyetlerinin devam ettiği bir vasattayız. Başkasının kullanım alanlarını kapma kolaycılığı ve mahareti, gelişen şartların geçerliliği veya ev sahibinin beceriksizliği, yeni ve dünü olmayan hakları doğurmaz. Veraset hukukunun genel prensibi budur.
47-Kazanma ve kaybetme senaryoları ile fikir hareketlerinin yanlış veya doğruları ölçülemez. Siyasette, sonuç almak bir başarıdır. Düşünce hareketlerinde ise, doğru yapmak bir başarıdır.

48-Devletçi ve korumacı olmayıp, hep vatandaşın taleplerine duyarlı ve devlet hizmetini ideolojik görmeyen vasat bir siyasi hareket bütünleştirici olur. Türkiye’yi daha iyi toparlayıp, taraflararası gerginliği azaltıcı olacağı gerçeği, kendimize ait bir noktadan görme kolaycılığı yerine, umuma ait bir alan buluşmasına destek vermek, daha sağlıklı bir konsensüs oluşturur.

49-Her düşünce hareketi ile devlet yapısının; şeffaf, ölçülebilir ve hesap verebilir şekilde sivilleşme sürecine katılması gerekir.
50-Din ve Fen ortaklığının “Hikmet ve akılla” birlikte eğitim sürecine dahil edilmesi, zihni beraberlikleri sağlar. Devlet-millet arasındaki çatışmayı azaltır.

[email protected]

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
YORUM KURALLARI: Risale Haber yayın politikasına uymayan;
Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve BÜYÜK HARFLERLE yazılmış yorumlar
Adınız kısmına uygun olmayan ve saçma rumuzlar onaylanmamaktadır.
Anlayışınız için teşekkür ederiz.