Serdar BİLGİN

Serdar BİLGİN

Tırtıldan Kelebeğe Projesine Giriş

Geçenlerde Milli Eğitim Akademisi'ne geçme talebi ile dilekçe verdim. Daire başkanı ve başkan ile görüştüm. Samimi bir görüşme oldu. Çay, kahve ve sohbet… Dedim ki şu zamana kadar hep başkaları için projeler yazdım. Yurtdışına çıktık. Ama şimdi bundan vazgeçtim. Artık kendim için bir proje yazıyorum. Projenin adı: Tırtıldan Kelebeğe Projesi dedim. Yüzlerde bir tebessüm oldu. Bu dilekçeyi de bu proje kapsamında veriyorum. Proje hakkında kısa bir bilgi verdim.

İpek böceğinin hikâyesini biliyoruz. Hikâye, tırtılın kelebeğe tebdili üzerine kuruludur. Tırtıla, önce kozasının dış kısmı yaptırılır. Ondan sonra kendi vücudunun etrafı sardırılır. Sarma işi ilerledikçe hayvan küçülür, küçülür; sonunda kozanın içinde görünmez olur; tırtıl, 2-3 hafta içinde kelebek haline getirilir ve kelebek kozayı delerek uçar gider.

İnsanın zihni, görünmez bir koza gibidir. İlk bakışta boş ve sessizdir; ama içine girildiğinde orada binlerce hayal, binlerce kelime ve suskun bir bekleyiş vardır. Her insan, kendi düşüncelerini örer durur; kimi zaman umutla, kimi zaman korkuyla… Tıpkı bir ipek böceği gibi, farkında olmadan kendi etrafını sarmaya başlar. Bir fikir düşer zihnine; bir hakikat arayışı, bir sonsuzluk merakı, bir "neden?" sorusu… Sonra o fikir büyür, kalınlaşır, iplik iplik sarılır insanın içine. Her yeni düşünce, yeni bir liftir; her tefekkür, yeni bir katmandır. Derken insan kendini bir kozanın içinde bulur. Koza, hem bir rahimdir hem bir mezar; içindekine göre şekil alır. Kimileri o kozanın içinde pişer, değişir, dönüşür; kimileri ise kozanın içinde kalır, yitip gider. Risale-i Nur’un gösterdiği gibi, hakikate ulaşmak için kozanın delinmesi gerekir. Zihin, taşıdığı yükten kurtulmalı, içindeki hakikati kanatlandırmalıdır. Düşünce, harekete dönüşmediği sürece, insan kendi zihninde mahkûm olur. Kelebek olmak cesaret ister; karanlığı delip ışığa uçmak, alışkanlıkları terk etmek ister.

Risale-i Nurlar ile 1990 yıllarında tanıştım. Ama inanın daha yeni yeni öğrenmeye başladım. Şu sıralar (6 aydır) kendi kozamın içindeyim. İnziva mı kaçış mı arayış mı? Bilmiyorum. Boğulduğum zamanlarda nefes aldığım yerler inşa etmeye çalıştım. Doğan Cüceloğlu’nun şu sözleri yankılanıyor zihnimde. Bir insan mutlu ise ve mutluluğunu paylaşacak birilerini inşa etmemişse o mutluluğun hiçbir anlamı olmaz, mutluluğumuzu da başarımızı da hüznümüzü de paylaşacak insanlar, yerler inşa etmek önemli. Risale-i nurlar, Risale-i nur kardeşliği vb…“Bir Başka Barla” adı ile bir bağ evi metaforu oluşturdum. Ardından Dalaman metaforu. Beni boğan şeylerin bana kanat olması için yola çıktım. Tırtıldan Kelebeğe Projesini hayata geçirmeye karar verdim. Artık biliyorum: Koza son değil, başlangıçtır. Yeter ki içimdeki kelebeğe kulak vereyim, yeter ki dimağımda ördüğüm hayali, kalbimin ateşiyle tutuşturayım. O zaman hakikat, bir ışık gibi beni çağıracak. İnanıyorum.

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
YORUM KURALLARI: Risale Haber yayın politikasına uymayan;
Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve BÜYÜK HARFLERLE yazılmış yorumlar
Adınız kısmına uygun olmayan ve saçma rumuzlar onaylanmamaktadır.
Anlayışınız için teşekkür ederiz.
4 Yorum