Prof. Dr. Şadi EREN

Prof. Dr. Şadi EREN

Hz. Peygamberin (asm) her sözü vahiy mi?

Meseleleri dengeli değerlendirebilmek çok büyük bir öneme sahiptir. Değerlendirmede ifrat veya tefritte bulunanlar, sapar ve saptırırlar. Mesela dinî konularda konuşup yazanların bazıları Hz. Peygamberi (asm) sadece vahyin tebliğcisi olarak görür, kendileri dinî konularda ahkâm keserken nedense Peygamberin sözlerine müracaat etmezler, Onun “bir beşer olması” noktasında takılıp kalırlar. Bazıları ise şu âyete dayanarak Hz. Peygamberin her sözünü vahiy olarak görmek isterler:

“O, hevâdan konuşmaz. O, ancak kendisine bildirilen bir vahiydir.”[1]

Âyette nazara verilen durum Kur'anla alakalıdır. Yani, Onun Kur’an olarak söylediği şeyler kendinden değildir. Kendi sözlerini “bunlar Allah’ın kelamıdır” şeklinde takdim etmez.

Bu âyete dayanarak Onun her sözünü vahiy zannetmek, Onun beşeriyet yönünü göz ardı etmek olur. Hâlbuki O, Kur'anın da vurgu yaptığı gibi bir insandır, içimizden biridir.[2] Böyle olunca, mesela yolda giderken bir sahabiyle sohbet etmesini, ona “nasılsın?” demesini vahiy olarak görmek, dini esaslarda ciddi sıkıntılara sebebiyet verir. Ömer Nasuhi Bilmen, meseleyi şöyle netleştirir:

“Nebiyy-i zişanın dini hükümlere ait olan bütün sözleri, birer vahy-i ilahi neticesidir.”[3]

Bediüzzaman Said Nursi, Hz. Peygamberin (asm) beşer olma cihetiyle ilgili şu değerlendirmelerde bulunur:

…Cenab-ı Hak onu beşer suretinde göndermiş, tâ insanın ahval-i içtimaiyelerinde ve dünyevî, uhrevî saadetlerini kazandıracak a'mal ve harekâtlarında rehber olsun ve imam olsun... Eğer ef'alinde beşeriyetten çıkıp hârikulâde olsaydı, bizzat imam olamazdı; ef'aliyle, ahvaliyle, etvarıyla ders veremezdi.[4]

Öte yandan Kur'andaki ifade tarzıyla Hz. Peygamberin sözleri üslûp olarak birbirinden farklıdır. Bediüzzaman, “Hadîs der âyete: Sana yetişmek muhal!” başlığıyla buna şöyle temas eder:

Hadîs ile âyeti müvazene edersen, bilbedahe görürsün:

Beşerin en beliği, vahyin de mübelliği,

O dahi baliğ olmaz belâgat-ı âyete.

O da ona benzemez.

Demek ki: Lisan-ı Ahmedî'den gelen her bir kelâm,

Her dem onun olamaz.[5]

Kur’an’da yer verilen şu durum ve benzerleri Onun beşeriyet yönüyle alakalıdır: Hz. Peygamber Tebük Seferi için seferberlik ilan etmişti. Bazı münafıklar bahaneler uydurarak izin istediler, O da kendilerine izin verdi. Allah, şöyle diyerek uyarıda bulundu:

“Allah seni affetsin. Niye onlara izin verdin?”[6]

Âyette Hz. Peygamberin izin vermesinin kendi görüşü olduğuna delil vardır. Yoksa “Allah seni affetsin” şeklinde bir uyarı gelmezdi. Benzeri bir durum, Bedir esirlerinden alınan fidye ve âmâ sahabî Abdullah İbn Ümmi Mektum’la ilgili gelen âyetlerde de açık bir şekilde görülmektedir.[7]

[1] Necm, 3-4

[2] Mesela bkz. İsra 93, Kehf 110, Cuma 2

[3] Ömer Nasuhi Bilmen, Hukuku İslamiyye ve Istılahat-ı Fıkhiyye Kamusu, Bilmen Yay. İstanbul, I, 133

[4] Nursi, Mektubat, s. 92

[5] Nursi, Sözler, s. 732

[6] Tevbe, 43

[7] Bkz. Enfal, 68 ve Abese, 1-10

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
YORUM KURALLARI: Risale Haber yayın politikasına uymayan;
Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve BÜYÜK HARFLERLE yazılmış yorumlar
Adınız kısmına uygun olmayan ve saçma rumuzlar onaylanmamaktadır.
Anlayışınız için teşekkür ederiz.