“Osmanlı’dan günümüze iktidar oyunları”

Lise tahsili yıllarımda tarih dersinde genellikle Osmanlı Tarihi konularından cımbızla ayıklar gibi genellikle ”Osmanlı dönemindeki isyanlar”ın işlendiğini hatırlıyorum.
Tarih hocamız da tam bir Osmanlı düşmanıydı ki, bu ülkenin insanı değil de sanki müstemleke gönüllüsü gibiydi. Hem lise hem lisans tahsili de teknik bir branşta yaptığım için tarih bilgisi bakımdan cehaletimi itiraf ediyorum.  Sosyal bilimler bakımından da aynı sayılır. “T” cetveli kullanan tedristen geçtik yani. Risale-i Nur’u tanımamız sayesinde sosyal bilimler, teknik bilimler, akıl, kalp gibi kavramların yerini kısmen anlama imkânımız oldu şükür.

Sanayi inkılabı ile batı felsefesinin bakış açısı belki yüz elli yıldır teknik konuları önceleyen, kapitalist, materyalist bakışın hâkim olduğu bir dönemdir. Fen ve felsefenin akıl mantık ağırlıklı maddeci bakış fikir dünyasında etkin olduğu bir gerçektir. Teknolojiyi etkin kullananlar maddi olarak da olunca düşünce üzerinde baskı oluşturdular. Özellikle teknolojiyi silah sanayii ile çok para kazanılması gibi vahşi amaçlar için kullanılması iki büyük dünya savaşı yirminci yüzyılın felâketler asrı olması gibi bir tabloyu ortaya çıkardı.

Teknik alan maddi gücün aracı olunca mâneviyat, sosyal bilimlere ilgi zayıf kaldı.
Ruhsuz, kuru bir sosyal yapı diyebiliriz… Son zamanlar sosyal bilimlere rağbetin artmaya başladığını düşünüyorum. Olumlu bir gelişme görülebilir. İnsan merkezli düşünce üretimi mecburen sosyal bilimlerin öneminin anlaşılmasına yol açıyor. Dine karşı ön yargılar yüzünden, insan ruhunun boşluğunu iptali his nevinden eğlence sektörü ile uyuşturma mekanizmaları öne çıkmıştı.
İnsan fıtratına uygun, mânevi değerlere dayalı, donanımlı kamil insan arayışına yönelim, mecburi istikamet görülerek anlaşılacağını temenni ediyoruz.

Konumuz Osmanlı’dan günümüze siyasi olayları analiz yapan bir kitap üzerine değerlendirme yapmaktır. Bu günlerde beyaz perdeye canlılık, ilgi, hareket kazandıran “Hür Adam” filminin gündemde olması bu tarih konusuna nazarları çevirdi. “Hür Adam” filmi daha bir süre gündemde kalacağa benziyor. Gündemde kalmakla kalmayacak daha çok sürpriz sonuçları ve yansımaları olacaktır…
Bediüzzaman Said Nursi’nin hayatını konu alan film yakın tarihe de ışık tutuyor.
Siparişle yazdırılan resmi tarih kitaplarında “aldatmakla iş görenler” deşifre ediliyor.
Bedizzaman’ın da rolünün yer aldığı tarihi olayları analiz eden bir kitap hakkındaki düşüncelerimi paylaşmak istedim.

Yazının başlığındaki “Osmanlı’dan Günümüze İktidar Oyunları” kitabın adıdır.
Tecrübesi, birikimi ve olayları yorumlamada demokratik duruşuyla öne çıkan gazeteci yazar Avni Özgürel’dir. Nesil Yayınları’ndan çıkmış. Avni bey, hem tarih, ilmi yaklaşımı hem de gazeteci bakışının birleşimi sayılabilecek, dikkat çekici bir kitap yazmış. Osmanlı’yı iktidar kavgaları yönüyle öğrenmek saikinden ziyade günümüzün olaylarını doğru okuyabilme adına okumaya değer.
Osmanlı medeniyeti büyük derya… Bir kitaba sığmaz.

Zira Prof. Dr. Ahmet Akgündüz -sağ olsun- efsane bir medeniyet olarak Osmanlı’dan iftihar tablolarını ortaya çıkaran bir takım eserler yazdı. Özet kabilinden “Bilinmeyen Osmanlı” eseri gerçekten çok istifade edilebilecek bir eser. Prof. Dr. İskender Pala ise, günümüz insanlarına hem Divan Edebiyatını hem Osmanlının bilinmeyen birçok güzelliklerini ortaya çıkardı. Osmanlı tarihi konusunda elbette daha başka çok kıymetli eserler var kütüphanelerde, kitapçılarda.

Avni Özgürel’in çalışması da yakın tarihimizde sara nöbeti gibi nükseden ihtilal, darbe, entrikaların tarihi geçmişini belgesel metni sayılabilecek üslupta kaleme almış.
Sultan Abdülhamit dönemine gelinceye kadar Osmanlı saltanatındaki iktidar kavgaları sayılı kişiler arasında cereyan ediyor. Saltanatta padişahların, sadrazamların görev değişiminin sancılı olaylarında rol alanlar birkaç kişiyi geçmiyor. Fakat 31 Mart hadisesiyle ve sonraki olaylarda baş rol oynayan İttihat ve Terakki Cemiyeti hareketinin komitacı, organize bir hareketi olduğuna dikkat çekiyor.
Daha sonraki dönemlerde bu damarın devam ettiğini, hatta Ergenekon örgütünün İttihad Terakkiye dayandığını, Abdülhamid’in baskı uyguladığını iddia edenlerin daha bin beter baskı uyguladıkları gibi dehşetli zulümler işlediklerini, İttihad Terakki komitesindeki ihtilalci komiteci geleneğin Cumhuriyetin kuruluşunda ve günümüze kadar etkili olduğunu açıklıyor.

Dikkate değer bir yorum şöyle; İttihad Terakki, görevi Abdülhamit Han’dan aldıktan sonra yedi cephede savaş açıyor, Çanakkale hariç hepsinde de kaybediyorlar. Çanakkale zaferine rağmen İngilizlerin İstanbul’u işgali nasıl oldu? O da ayrı bir merak konusu. İttihat Terakki’nin hatalarını anlayıp günahlarını temizleme bağlamında, “Teşkilat-I Mahsusa” ile son dönemlerinde hedeflerini “İttihad-ı İslâm” olarak değiştirdiklerinden bahsediliyor.
Ortadoğu’da İşgal altındaki bölgede bağımsızlıkların yeni devletleri kısa sürede ortaya çıkmasında bu ittihatçı paşaların etkisi olduğu yorumunu yapılıyor.

Cemal Abdünnasır Osmanlı paşası, Cemal paşa sülâlesinden. Mısırın bağımsız devlet oluşundaki etkisi, Ürdün, Irak’ta bir nevi günahlarını çıkarmak istemişler gibi anlaşılmaya müsait tespitler var.
İslam Dünyasını özellikle Orta doğuyu iyi bilen Gazeteci Mustafa Özcan’la birlikte yaptığımız bir yolculuk sırasında bu konuyu sordum. “Doğru” dedi, teyit eden daha bir çok örnekler de vermişti.

Cumhuriyetin kuruluşunda yer alan yine ittihat terakki partisinin paşalarının Ankara’da kurulan ilk Meclisin İstanbul Meclis-i Mebusanın gündeminin devamı olarak başladığını Mustafa Armağan yazdı. Cephede mağlup olmuş paşalar bunlar. Sadece Kâzım Karabekir cephede savaş kaybetmeyenlerden. O da mükâfat olarak(!) kuruluş yıllarında dışlanıyor mâlum.
Bu arada merak konusu bir tespit: Ortadoğu ülkelerinde demokrasi niye gelmiyor? Kökü darbeci ittihatçılara dayanıyormuş meğer…

Türkiye’de ise ezberi bozan Bediüzzaman’dır.
Çünkü, Bediüzzaman gerçek meşrutiyetçi ve cumhuriyetçidir. Moda deyimle sözde değil özdedir. Sözde olana “isim ve resimden ibaret” diyor. Demokrat Partiyi açıkça desteklemiş. İttihat ve Terakkinin bugünkü komiteci, ihtilalci versiyonu, varisi CHP olduğu için ve sözde cumhuriyetçi olduklarından hiçbir zaman demokrasiyi, halk iradesini içlerine sindiremiyorlar. 
Avni beyin kitabında Bediüzzaman’ın her dönem hizmetleri olumlu değerlendirilmelere yüzeysel de olsa yer verilmiş.
31 Mart olayındaki yatıştırma rolü, birinci dünya savaşındaki milis alay komutanı olarak Ruslara karşı mücadelesi, milli mücadeledeki hizmetleri doğru bilgiye dayanıyor.

Darbelerin analizleri detaylı yapılıyor. 27 Mayıs, 12 Mart, 12 Eylül, 28 Şubat ve nihayet 28 Nisan muhtırasına kadar.
28 Nisan 2007’de ilk defa bir sivil iktidar yumuşak da olsa askeri muhtıraya tavır koyması siyasi tarihte bir milat oluşu da son söz olarak kitapta yerini alıyor.

Çok ibretli tabloların tasviri var.
Bugünleri, iktidar, saltanat psikolojisini anlamak için okunmalıdır.
Avni Özgürel’in objektif değerlendirmesi ile kaleme aldığı bu eser günümüz olaylarını anlamaya ışık tutuyor.

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
YORUM KURALLARI: Risale Haber yayın politikasına uymayan;
Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve BÜYÜK HARFLERLE yazılmış yorumlar
Adınız kısmına uygun olmayan ve saçma rumuzlar onaylanmamaktadır.
Anlayışınız için teşekkür ederiz.
1 Yorum