
Mustafa KILIÇ
İyi Niyet Karinesi ve Ayrıcalık Talebi
Medeni Kanun'un 3. maddesi niyeti, yargılamanın bir unsuru olarak kabul etmiştir. Pozitivist olarak nitelendirebileceğimiz bir metin bile niyet okumaya yasal bir zemin tanıyor. Ama iyi niyeti normal durum olarak kabul ediyor. Yani taraflardan biri karşı tarafın niyetini sorgulamaya açtığı zaman bunu ispatlamak zorunda. Tabi bu niyet kanunun izin verdiği durumlarda kullanılıyor. Yani kalbi temiz olduğunu iddia edip suç işlemeyi mazur görmüyor.
Bediüzzaman niyet konusunun Allah rızası arayışında da en önemli şey olduğunu dile getiriyor: "Evet, niyet âdi bir hareketi ibadete çevirir. Ve gösteriş için yapılan bir ibadeti günaha kalb eder" ve "İbadetin ruhu ihlâstır" cümleleri geliyor aklıma. Ve dünyada da kâfir bile olsa kim samimi bir biçimde mücadele ederse başarıya ulaşacağını ifade ediyor.
Manevi alanı sadece idari anlamdaki hukukla anlamak eksik kalacaktır. Çünkü manevi alan her anı her yönüyle tartar. Örneğin elinde imkan olmayan birinin samimi bir biçimde "Elimde imkan olsa şu iyiliği yapardım" hissinin bile karşılıksız kalmayacağına dair rivayetler var.
Ünlü Alman filozof Arthur Schopenhauer'in bir sözü var: “İstediğiniz şeyi yapabilirsiniz ama istediğiniz şeyi isteyemezsiniz” diyor. Böylece deterministik bir yaklaşımla insanın isteklerinin dahi geçmişin ve çevresel şartların bir ürünü olduğunu iddia ediyordu. Bu İslam tarihinde de tartışılmış bir konu. Hepiniz Kader Risalesindeki Eşari ve Maturidi arasındaki meyelan bahsini hatırlarsınız.
İnsan istediğini isteyebilir mi? Veya bu konuda tamamen özgür mü? Bu düğümü çözmenin yolu insan benliğinin mahiyetini anlamaktan geçiyor. Tekvir suresi 29. Ayette de "Allah dilemedikçe siz dileyemezsiniz" ifadesi buyruluyor. Yine Hz. Muhammed'in (asm) en sık kullandığı yemin olan "Nefsi kudret elinde olan Allah'a yemin olsun ki" cümlesi de bize Allah'ın takdiri olmadan hiçbir şeyin olmayacağını gösteriyor. Burada insanların kabulü ne olursa olsun kimsenin inkar edemeyeceği bir şey var. O da mahiyetini anlamlandıramasak da bir cüz'i iradeye sahip olduğumuz. Bu cüz'i iradenin külli iradenin bir yaratımı olması bizim bu farkındalığa ulaşmamıza mani değil. Kader konusuna girdiğim düşünülmesin. Niyetim niyetlerimizi belirlemede bizi belli bir seviyede sorumlu kılacak bir cüz'i iradeye sahip olduğumuzu teslim etmektir.
Risale-i Nur'da niyeti güzelleştirmenin bazı yöntemleri açıklanıyor. Rabıta-i mevt, tefekkür gibi. Yani demek ki bazı yöntemlerle niyetlerimizi halisleştirmek mümkün.
Ayrıcalık Talebi ve Algıyı Yönetmek
İnsanoğlu gerçekten garip. Değerleri yozlaştırma kabiliyeti hiç de hafife alınacak seviyede değil. Küçükken okuduğum bir Peygamberler Tarihi kitabında ismini hatırlamadığım bir peygamber ve çevresindekilerin vefatlarından sonra ümmetleri tarafından nasıl putlaştırıldığından bahsediyordu. Düşünün hayatı boyunca Tek İlah'a tapmayı, O'nun dışındaki bütün ilahlık iddialarını reddetmeyi tebliğ eden bir insan bile vefatından belli bir süre sonra putlaştırılıp tapınılıyor. İnsanoğlunun değerleri altüst etme gücü açığa çıkıyor burdan. Bunu bilmek önemli. Çünkü kendimizi tanımazsak, zaaflarımızı bilmezsek düzeltemeyiz. En azından önlem bile alamayız.
Son dönemde futbol kulüpleri arasında bir tartışma sürüyor. Bazı büyük kulüpler birbirlerini adalet kelimesinin arkasına sığınarak ayrıcalık istemekle suçluyor. Diğer kulübü ve hakemleri suçlayarak gelecek için karar vericileri baskı altına almanın ve kendi başarısızlığını örtmenin veya başarıya daha fazla şan katmanın amaçlandığını görmek mümkün.
Futbol sadece bir örnek. İnsanoğlunun popüler değerleri menfaati için eğip bükme kabiliyeti aslında anlatmak istediğim. Önümüzdeki maçlarda hakemleri kendi lehine baskı altına almak için gereksiz yangın çıkaran futbol yöneticisi tek değil bunu yapan. Farklı değerleri farklı şekillerde istismar eden edene.
Adalet zulmün zıddıdır. Zulüm ise kendisine razı olanı bile mesul kılan bir kötülüktür. Böyle bir konuda çok dikkatli olmak gerekir. Mazlumun ahını almamak önemli. Mazlumun sesini kıstırmak için bağıranı susturmak da önemli.
Toplumsal algıyı iletişim aygıtlarıyla yönlendirerek kamuoyunu hatalı yönlendirmek masum bir durum değil. Başta da dediğimiz gibi iyi niyetin kabulü bir karinedir. Bunun aksini iddia eden ispatlamakla mükelleftir. Haklarımızı ve sorumluluklarımızı bilmek bu anlamda katkı sağlayacaktır.
Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve BÜYÜK HARFLERLE yazılmış yorumlar
Adınız kısmına uygun olmayan ve saçma rumuzlar onaylanmamaktadır.
Anlayışınız için teşekkür ederiz.