Prof. Dr. Musa Kazım YILMAZ

Prof. Dr. Musa Kazım YILMAZ

Şirkin Kısımları

İslam âlimleri şirki, küçük şirk (şirk-i asğar) ve büyük şirk (şirk-i ekber) olmak üzere iki kısma ayırmışlardır. Büyük şirk, tamamen dinden çıkmayı gerektiren bir küfür halidir. Allah’ı inkâr etmek veya herhangi bir varlığı ona denk tutmak kişiyi büyük şirke düşürdüğü gibi altı iman rüknünden birisini inkâr etmek de insanı müşrik durumuna düşürebilir.

1- Büyük şirk insanın yaptığı tüm amelleri yakıp onu dinin dışına atar. Dolayısıyla Allah’a şirk koşan bir insanın affedilmesi söz konusu değildir. Bunun en büyük delili şu ayettir: (إِنَّ اللَّهَ لَا يَغْفِرُ أَن يُشْرَكَ بِهِ وَيَغْفِرُ مَا دُونَ ذَٰلِكَ لِمَن يَشَاءُ) “Hiç şüphesiz Allah, kendisine ortak koşulmasını asla bağışlamaz. Bunun dışında kalan günahları ise, dilediği kimseler için bağışlar.” Allah ayetin sonunda neden kendisine ortak koşulmasını affetmediğinin sebebini şöyle açıklar: ( وَمَن يُشْرِكْ بِاللَّهِ فَقَدِ افْتَرَىٰ إِثْمًا عَظِيمًا) Allah’a şirk koşan kimse, şüphesiz büyük bir günah işleyerek iftira etmiş olur.”[1]

Şirkin büyük bir günah olmasından dolayı Allah müşrik olanlara cenneti haram kılmıştır. Şöyle buyuruyor: (إِنَّهُ مَنْ يُشْرِكْ بِاللَّهِ فَقَدْ حَرَّمَ اللَّهُ عَلَيْهِ الْجَنَّةَ وَمَأْوَاهُ النَّارُ وَمَا لِلظَّالِمِينَ مِنْ أَنْصَارٍ) “Bilinmelidir ki her kim Allah’a ortak koşarsa Allah ona cennet yüzü göstermeyecek ve onun varacağı yer cehennem olacaktır. Zalimlerin yardımcıları da olmayacaktır.[2]

2- Küçük şirk de iki kısımdır. Küçük şirk, ya bir müminin konuşurken sözünün nereye vardığını bilmemesinden veya ibadetinde gösterişe yer vermesinden dolayı oluşan bir günahtır. İbadette gösterişe yer vermeye gizli şirk (şirk-i hafî) de denir. İbn Abbas’tan (ra) gelen bir rivayete göre bir adam Hz. Peygamber’e (s), (مَا شَاءَ اللهُ وشئتَ) “Allah ve sen ne güzel yapmışsınız!” dedi. Bunun üzerine Peygamber (s), (أَجَعَلْتَنِي لِلّهِ نِدّاً؟ مَا شَاءَ اللهُ وَحْدَهُ) “Sen beni Allah’a denk mi yaptın? Sadece Allah güzel yapar” dedi.[3]

Hatta Hüzeyfe’den (ra) gelen bir rivayette Resûlüllah (s), (لا تَقُولُوا مَا شَاءَ اللهُ وَشَاءَ فُلَانٌ، وَلَكِنْ قُولُوا مَا شَاءَ اللهُ ثُمَّ شَاءَ فُلَانٌ) “Allah ve filanca kişi ne güzel yaptılar, demeyin. Fakat ‘Allah ne güzel yaptı, sonra filanca kişi ne güzel yaptı’ deyin” buyurdu.[4] İşte bu hadiste ifadesini bulan küçük şirk, bir insanın maksadını aşan bir söz söylemesinden doğan bir durumdur.

Küçük şirkin misallerinden birisi de Allah’ın dışında bir şeye yemin etmektir. Allah dışında bir şeye yemin etmek de maksadı aşan bir ifade halidir. Bu yüzden, kasıtlı olarak “Bu şeyhe, bu ziyarete, bu yatıra, bu şehre, oğlumun veya babamın başına v.b. yemin ederim ki…” şeklinde söze başlamak küçük şirk sayılan büyük günahlardandır. Nitekim Peygamber (s), (مَنْ حَلَفَ بِشَيْءٍ دُونَ اللهِ فَقَدْ أَْشرَكَ) “Allah dışında bir şeye yemin eden kimse kuşkusuz Allaha şirk koşmuş sayılır[5] buyurdu.

Gizli şirke gelince, gizli şirkin en yaygın olan türü, kişinin malî veya bedenî ibadetlerinde gösteriş yapmasıdır. Peygamber (sav), (أَخْوَفُ مَا أَخَافُ عَلَى أُمَّتِي اَلشِّرْكُ الْأَصْغَرُ) “Ümmetim hakkında en korktuğum günah küçük şirktir” buyurdu. Oradakiler tarafından kendisine, “Küçük şirk nedir Yâ Rasûlellah?” diye soruldu. Resûlüllah (s), (َفقَالَ اَلرِّيَاءُ) “O riyadır” buyurdu.[6]

Şu halde Allah için yapılması geren bir ibadeti gösteriş için yapanlar büyük günah işlemiş, böylece gizli şirkin içine düşmüş olurlar. Küçük şirk, sadece o anda yapılan ameli yakar, kişinin diğer amellerine zarar vermez. Bu yüzden riya ve benzeri gizli şirk sayılan ameller sahibini dinin dışına atmaz, sadece gösterişe alet ettiği ibadeti yanmış olur.

Peki, insanı riyaya sevk eden sebepler nelerdir hangi haller riya sayılır veya sayılmaz? Bu konuda Bediüzzaman olağanüstü güzellikte bir tahlil yapmıştır. Ona göre Farz ve vaciplerin açıkça yerine getirilmesinde, [oruç gibi] şeair-i İslamiyenin izharında, bir de haramların terkinde riya yoktur ve olmamalıdır. Şayet kişi fıtraten riyakâr olsa, o başka. Hatta şeair-i İslamiye ile ilgili ibadetlerin açıktan yapılması gizli yapılmasından daha sevaplı olduğu rivayet edilmiştir. Nafile ibadetlerin gizli yapılması daha sevap olduğu halde, bidaların yaygın olduğu ve büyük günahların açıkça işlendiği böyle bir zamanda Sünnetin şerafetini gösteren takvayı göstermek riya değildir; hatta gizlemesinden çok daha sevaplı ve halistir.

Bediüzzaman’a göre insanı riyaya sevk eden sebepler üç tanedir: Birincisi zaf-ı imandır. Çünkü Allah’ı düşünmeyen bir insan sebeplere yapışır ve insanlara gösteriş yapmaya başlar. İkincisi hırs ve tamahtır. Bu hisleri taşıyanlar, insanların teveccühünü arzu ederek gösteriş yapmaya başlar. Üçüncüsü şöhret merakı, itibarlı olmak, makam ve mevki sahibi olmak ve diğer insanlardan daha üstün olmak gibi hislere sahip olmaktır. Bu hislere sahip olan kişi insanlara iyi görünmek ister. Böylece haddinden fazla kendine önem verdirir ve yapmacık hareketlerle kendisini yüksek makamlarda göstererek riyakârlık yapar.

Peki, dini bir görevde olan imamlar ve vaizler gibi din görevlilerin gösteriş yapmaları söz konusu olabilir mi? Bediüzzaman’a göre, dini görev itibariyle dini insanlara kabul ettirmek için makamın gerektirdiği [güzel bir hitabetle vaaz vermek ve makamın hakkını vermek gibi] yüksek tavırlar ve vaziyetler riya değildir ve olmamalıdır. Eğer din görevlisi benliğini tatmin için dinî görevde bulunuyorsa o başka.[7]

Sonuç itibariyle Allah’a ortak koşan, ya da Allah’ı sıfatlarıyla tanımayan bir kimse, Allah’a şirk koştuğu için cennete girmesi söz konusu değildir. Allah Kur’an’da kendisini hayat sahibi, işiten, gören, bilen, yapan, kudret sahibi, celal ve azamet sahibi, cemal ve lütuf sahibi ve daha bunlar gibi pek çok sıfatla tavsif ediyor. Eğer bir kimse Allah’a inanıyor fakat Allah’ı bir insan şeklinde ya da sıfatları meçhul bir varlık şeklinde tasavvur ediyorsa Allah’a ortak koşmuş sayılır.

Şirk dışındaki büyük günahları işleyenler, “Ben artık bittim, hiçbir ibadet beni kurtaramaz” deyip ümitsizliğe kapılmamalıdır. Çünkü tövbe kapısı açıktır. Tövbe ettikleri takdirde Allah’ın af ve mağfiretine mazhar olabilirler. İbadetlerinde ve amellerinde gösteriş yapanların, gösterişli amelleri yanar. Tövbe edip gösterişsiz amel işlediklerinde onların da tövbesi kabul edilir.

Şu var ki, ne kadar ibadet ehli olursak olalım hepimiz her zaman Allah’ın af ve mağfiretine muhtacız. (وَالَّذِينَ جَاءُوا مِن بَعْدِهِمْ يَقُولُونَ رَبَّنَا اغْفِرْ لَنَا وَلِإِخْوَانِنَا الَّذِينَ سَبَقُونَا بِالْإِيمَانِ وَلَا تَجْعَلْ فِي قُلُوبِنَا غِلًّا لِّلَّذِينَ آمَنُوا رَبَّنَا إِنَّكَ رَءُوفٌ رَّحِيمٌ) [Haşir Suresi, 10)

[1] Nisâ, 4: 48.

[2] Mâide, 5: 72.

[3] Ahmed b. Hanbel, Müsned, I, 214.

[4] Ebû Davûd Süleymân bin Eş’as bin İshâk bin Beşir, Sünen-i Ebû Dâvûd, ‘’Edeb’’ 76.

[5] Tirmizî, Sünen-i Tirmizi, “Nüzûr”, 9; Ahmed b. Hanbel, Müsned, I,47.

[6] İbn Mâce Muhammed bin Yezid, Sünen-i İbni Mâce, ‘’Fiten’’ 16.

[7] Kastamonu Lahikası, s. 172.

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
YORUM KURALLARI: Risale Haber yayın politikasına uymayan;
Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve BÜYÜK HARFLERLE yazılmış yorumlar
Adınız kısmına uygun olmayan ve saçma rumuzlar onaylanmamaktadır.
Anlayışınız için teşekkür ederiz.
11 Yorum