Kader ve Cüz’-ü ihtiyarînin Varlık Sebepleri

Kaderin Gözünde İnsan ve İradesi-2

Said Nursi izah ediyor: “Mü'min, herşeyi, hattâ fiilini, nefsini Cenâb-ı Hakka vere vere, tâ nihayette teklif ve mes'uliyetten kurtulmamak için, cüz-ü ihtiyarî önüne çıkıyor; ona "Mes'ul ve mükellefsin" der. Sonra, ondan sudur eden (çıkan) iyilikler ve kemâlâtla mağrur olmamak için, kader karşısına geliyor; der: "Haddini bil, yapan sen değilsin."“ Mü’min tevhid ve iman hakikatleri gereği, her mevcud şeyi Allah’tan bilir ve görür. Bu mevcud, şerli yapıda olsa da sonuçta yaratılmış bir şey ve bir sanat eseridir. Yılan zararlıdır ama Allah’ın sanatıdır. Onun yılanlığıyla hayırlı olduğu saha vardır. Tarla farelerini yemek gibi… İşte nefis de küçük bir yılan ve potansiyel bir ejderhadır. Onun da münafıkların (manevi tarla faresi demek), kâfir ve müşrik sihirbazların ipleri gibi fikirlerini yutmak şeklinde vazifeleri vardır. Bu yönü itibariyle nefis dahi hayırlıdır. Tevhid, her şeyi kuldan alır Allah’a verir. Güzelliklerin ve hayrın, menbaı ve mes’ûlünü Allah olarak gösterir.

Fakat kuldan güzelliklerle beraber sudur eden çirkinlikler, yanlış tercihler, günahlar ve küfür gibi karanlıklar da görünüyor. Allah bunlardan râzı değil ve istemiyor. “Velâ yerdâ li ibâdihi’l-küfre” (Allah kulları için küfürden razı değildir)[1] âyetinde olduğu gibi… Bu çirkinlikleri çeşitli bahane, gerekçe, korku ve sebeplerle isteyen, insandır. Bu noktada sorumluluk insanadır. Kul, bu tercihleri şeytanın azdırması, nefsinin kandırması, hevâsının baskısı, hevesinin zorlaması gibi hususlar eşliğinde severek yapar. Fakat istemezse, kimse ona yaptırtamaz. Ebu Cehil’in baskısı altında “Rabbim Lat, Menat ve Uzza’dır[2] dememek için öldürülen Sümeyye Hatun ve kocası Hz. Yâsir (R.Anhuma) gibi…

Biz severek veya bilerek yanlışı tercih ederiz; vebali olursa tercih bize ait olduğu için mes’uliyeti biz yükleniriz. Fakat Allah onu yaratılış sistematiği içinde yararlı hale dönüştürür. Mesela tedbirsizliğimizden dolayı bir yangın çıksa ve içinde çocuğumuz yanarak ölse; kasıd olmadığı için büyük suçlu olmayız; fakat ihmal suçuyla hapis alabiliriz; en azından evlat acısı yaşarız. Rahmet-i İlahiye, o çocuğu bize Âhirette şefaatçi yapıp bizim Cennet anahtarımız kılar. Bu ölümlü yangın, bize ebedî bir hayra dönüşür. Çocuğun kendisini de zamanın tehlikelerinden kurtarıp Cennetin ebedî bir çocuğu (7 yaş altı ise) veya ebedî yetişkini (7’yi geçmiş ve namaz kılıyorsa) yapar, onu da kurtarır.[3] Bu yangın uhrevi manada herkese hayra dönüşür. Fakat böyle güzel neticeleri olacak, diye biz o yangını çıkartamayız. Kasıdlı çıkartırsak, evlad katili oluruz. Çocuğumuz Cennet’e gider, biz ise Cehennem hapsine gireriz.

Bu noktada cüz’-ü ihtiyari, şerlerin mes’uliyeti için bize verilmiş; Kader ise, hayırlarda hissemizden öteye el uzatmayalım diye verilmiş. Said Nursi’nin metindeki “Haddini bil” cümlesi, “Olaydaki hisseni ve payının sınırlarını bil” demektir. Metindeki kritik cümle şu: “Yapan sen değilsin.” Yani bir hayrın gerçek sahibi, o hayrın her şeyini bilen, onun bütün bağlantılarının farkında olan, nereden gelip nereye gideceğini hesap eden, onu kudret ve iradesiyle yaratandır. Biz azıcık ilmimizle, “Bu güzel bir fikir” diye merakla odaklanırız, irademizle de teşebbüs yaparız. Allah bütün o konu ile ilgili irade ve tercihleri göz önüne alır, o şeyin yaratılması kâinatta nasıl hale yol açar her şeyi hesap ederek isterse onu yaratır, biz de görürüz. İstemezse yaratmaz. İşte yarattığı durumda nefsimiz, hemen devreye girip; o hayrı tamamen sahiplenmek ister. Kader der: “Elini çek, yapan sen değilsin.” Eğer şer bir şey ortaya çıksa, nefsimiz hemen kaçmak ister ve kendini aklar: Cüz-ü ihtiyariye der, “Kendini aklama, tercih eden sensin.” Bu hususa dikkat edilirse, Kader Risalesi’nin sonunda Zeyl daha iyi anlaşılır. Çünkü 4 Hatve namındaki o Zeyl’deki 1. Hatve, tam iç dünyamızdaki bu savunma psikolojisini, 2. Hatve ise saldırı ve sahiplenme psikolojisini tarif ediyor.

(Devam edecek)

[1] Zümer suresi, 7.

[2] İbnü’l-Esir, Üsdü’l-Ğabe, 5. Cild, Yâsir bin Âmir Maddesi.

[3] Bediüzzaman Said Nursi, Emirdağ Lahikası-II, 63. Mektub.

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
YORUM KURALLARI: Risale Haber yayın politikasına uymayan;
Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve BÜYÜK HARFLERLE yazılmış yorumlar
Adınız kısmına uygun olmayan ve saçma rumuzlar onaylanmamaktadır.
Anlayışınız için teşekkür ederiz.
5 Yorum