İman mes'elesi

İlk defa bugün sonbahar kokusu geldi burnuma. Yazın bitişi ve hazanın başlayışı senenin en güzel demlerinden birisi. Çok şükür cehennem sıcakları yavaşa yavaş inişe geçiyor. Dünyanın bomboş işlerinin ardı arkası kesilmiyor. Birini bitirince diğeri başlıyor. Zaman o kadar kıymetli ama buna mukabil uğraşılan işler o kadar kıymetsiz ki! Sabah namazları çoğunlukla akamete uğruyor. Maneviyat bir disiplin meselesi, bir yerini kaçırdınız mı hepten kaçıyor. Kulluktan tat almak bu disiplini sımsıkı takip ve tatbik etmeye bağlı. Ve bir de lüzumsuz bazı şeyleri fazla düşünmemeye.

Önümde iki güzel kitabın PDF’si duruyor. Abdullah Bulut hocam sayesinde ulaşabildim. Zat-ı alilerine kalben teşekkür ederim. Biri “Nıetzsche Hayatı ve Felsefesi”, diğeri Louıs Büchner’in “Madde ve Kuvvet” isimli eseri. Mütercimler Baha Tevfik, Ahmet Nebil, Memduh Süleyman. Nıetzsche küresel ölçekteki şöhretine nazaran hala bir meçhul gibi, daha doğrusu bir mevcud-u meçhul gibi. Nıetzsche’yi kendi eserlerinden okuyunca sıkılmıştım. Tercümeler hiç hoşuma gitmemişti. Hazreti tanımam, sevmem ve dünyasına inmem Irvin D. Yalom’un “Nıetzsche Ağladığında” romanını okuduktan sonra oldu.

Kanaatimce bu kitap olmasaydı Nıetzsche birçok kişi nezdinde meçhul kalmaya devam edecekti. Sanatın gücü bütün düşüncelerin ve felsefelerin üstünde. Şarihler olmasa bilim ve felsefe olmazdı. Aristo’yu aslından okuyan kaç talihli var? Onu felsefe saltanatının tahtına oturtan şarihlerden başkası değildi. Bütün ortaçağ batı dünyası ve İslam dünyasına Aristo’yu şerh ve tarif eden ikinci Aristo olarak şöhret bulan Farabi değil mi? Bütün kutsal kitaplar bile şarihler ve müfessirler sayesinde alemşümul oldu. Nıetzsche’nin en büyük şarihi, belki de tek büyük şarihi Irvin D. Yalom. Zaten Yalom’un mezkur eser dışında elle tutulur kayda değer bir eseri yok bence. 

Louıs Büchner kaba materyalizmin babası. İslam topraklarına materyalizmin girişi bu eser ile başladı diyor Hanioğlu. Cemil Meriç bu eseri okuduktan sonra vaaza benzeyen bütün sözlere kulaklarımı kapadım diyor. Abdullah Cevdet ve benzerlerinin kutsal kitabı "Madde ve Kuvvet." Osmanlı aydınlarının yüz yıl önce konuştuğu şeyleri biz bugün konuşmayı bırak, anlamıyoruz. Baha Tevfik, Ahmet Nebil, Memduh Süleyman gibi mütercimler bugün yaşasaydı muhtemelen linç edilirlerdi. Ruşen-fikr olmak bambaşka bir şey. Harputizade Büchner'e, Ahmet Midhat Efendi Draper'e, Namık Kemal Renan'a, Şehberderzade Dozy'e reddiye yazdılar. Eserleri reddiyeleri ile birlikte okumak istifade açısından çok daha verimli oluyor.

Büchner madde ve hareket la-yemuttur diyor. Yani sonsuz ve sınırsız. Allah'ın bütün özelliklerini maddeye ve harekete veriyor. Materyalizme ve ateizme bu eser kadar hizmet eden ikinci bir eser yok dense sezadır. Onun için esere "Materyalist İncil" denilmesi boşuna değil.

Yaklaşık doksan yıl önce en büyük mes'ele iman mes'elesi diyordu merhum Said Nursi. O zamanlar birçok islamcı anlamakta zorlanıyordu bunu. Bugün Üstadın ne kadar haklı olduğunu bizzat yaşayarak öğreniyoruz. Çünkü dünyada bilhassa entelektüel çevrelerde hala en büyük, en birincil ve en hararetli tartışmalar iman, deizm ve ateizm tartışmalarıdır.

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
YORUM KURALLARI: Risale Haber yayın politikasına uymayan;
Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve BÜYÜK HARFLERLE yazılmış yorumlar
Adınız kısmına uygun olmayan ve saçma rumuzlar onaylanmamaktadır.
Anlayışınız için teşekkür ederiz.
3 Yorum