İdam cezası üzerine düşünceler

Bazı suçlar için idam cezası olmalı ama naçizane kafama takılan bir soru var: idam sanığın tövbe edebilme ihtimalini ortadan kaldırmıyor mu? Yani herhangi bir suçtan dolayı idam edilen bir insanın günün birinde yaptığı işten pişmanlık duyup samimi bir şekilde tövbe etmeyeceğini garanti edebilir miyiz?

Sözgelimi Hz. Hamza'yı feci ve acımasızca şehit eden Hz. Vahşi eğer Müslümanlarca o gün bulunup öldürülseydi muhtemelen müşrik olarak ölecekti ve cehenneme gidecekti. Ama biliyoruz ki Hz. Vahşi sonradan samimi olarak tövbe etti, Müslüman oldu, sahabe oldu, Hz. Peygamberin (a.s.v) iltifatına mazhar oldu.

Bu sorunun cevabını kader ve takdir-i ilahi ile açıklarsanız, diyecek sözüm yok, amenna ve saddakna! Çünkü “mevla görelim neyler, neylerse güzel eyler.” Ama kendi payıma aklı ikna sadedinde yapılan kimi izah ve açıklamaların en azından “kifayetsiz” kaldığını söylemek zorundayım.  

İdam cezasını, İslami hükümlerin cari olduğu bir beldede uygulanan “kısas” ile karıştırmak büyük bir yanlıştır. Kısas bir neden değil bir sonuçtur. Sonucu ortaya çıkaran nedenlerden biri eksik ise sonuç uygulanmaz. Uygulansa zulüm olur. Mesela Hz. Ömer’in kıtlık ve kuraklık zamanında hırsızlık yapanlara had cezası uygulamaması gibi. Ülkemizin şer’i hükümler ile yönetilmediğini söylemeye gerek bile yok.

Kısasla ilgili ayet-i kerimenin sonunda takdir hakkının maktulün ailesine ve yakınlarına bırakıldığı, af ederlerse eğer onlar için daha hayırlı olacağı belirtilerek dikkatler bilhassa “yaşatma hakkı”nın önemine ve kutsallığına çekilmek istenmiştir.

İdam geri dönüşü olmayan bir cezadır. Tekrarı yoktur. Hata kabul etmez. Adalet terazisi hassas işlemezse nice zulümlere ve kıyımlara kapı aralaması mukadderdir. Suçun niteliği, kapsam alanı, sübutu, karineler, icracıların niyeti gibi hususlarda beşeri unsurlar (keyfilik) devreye gireceğinden netice itibariyle işin nereye varacağı bilinemez.

Şeyh Said ve arkadaşları, Adnan Menderes ve arkadaşları, Deniz Gezmiş ve arkadaşları örneklerinde sıkça gördüğümüz üzere hiç kimse şimdiden ileride böylesi feci akıbetler ile karşılaşmayacağımızı garanti edemez. Onun için evvela idam değil, idama giden yolları idam etmek lazım.   

Bu geçici ve kararsız dünyada adaletin tam tecellisinin nihai tahlilde fani insanların eliyle gerçekleşeceğini umut ettiğimizden Kur'an-ı Kerim’in itabına mazhar olan “kahrolası o lanet insan”ın ise beklentilerimizin aksine her zaman adalet ile hükmetmeyeceğini tarihi tecrübelerimizden biliyoruz. 

Giyotin insanlık için bir şeref değildi, onur kırıcı bir şeydi. İnsanlık onur kırıcı bu lanet aygıttan kurtulmak için çok düşündü, çok mücadele etti, nice kanlar döktü ve kısmen de başarılı oldu. Bize düşen bu başarıyı büyük bir kararlılık ile devam ettirmeye çalışmak olmalı.

Bu son paragrafla ne demek istediğimi anlamak isteyenler Fransa’nın en büyük zekalarından Victor Hugo’nun “Bir İdam Mahkumunun Son Günü” isimli ilk romanını teenni ile okumalarını hararetle tavsiye ederim.

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
YORUM KURALLARI: Risale Haber yayın politikasına uymayan;
Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve BÜYÜK HARFLERLE yazılmış yorumlar
Adınız kısmına uygun olmayan ve saçma rumuzlar onaylanmamaktadır.
Anlayışınız için teşekkür ederiz.
17 Yorum