ÇOCUKLAR İÇİN MESNEVÎ-İ NURİYE

ÇOCUKLAR İÇİN MESNEVÎ-İ NURİYE

Hacivat'ın eşeği kaçınca...

Hacivat: Yâr bana bir eğlence medeeeeet!

Karagöz: Hah, geldi yine başımın belası, kimbilir ne derdi var?

Hacivat: Yâr bana bir eğlence medeeeet!

Karagöz: Patlama yahu. Geldim. Ne var? Yine niye mahalleyi inletiyorsun?

Hacivat: Ah, ben inletmeyeyim de kim inletsin Karagöz'üm, ah! Can yoldaşım, sırdaşım, arkadaşım gitti.

Karagöz: Yapma yahu. Vah, vah. Çok üzüldüm. Demek hanımın vefat etti ha?

Hacivat: Yok yahu. Ne hanımı? Giden başkası.

Karagöz: O zaman kardeşin mi gitti? Vah, vah... O da çok gençti canım. Pek yazık olmuş.

Hacivat: Karagöz'üm, sen beni dinlemiyor musun, "Kardeşim öldü!" mü dedim ben?

Karagöz: O zaman kim gitti yahu. Çatlatmasana adamı. Kim senin can yoldaşın, sırdaşın, arkadaşın?

Hacivat: Ah, ah! Karakaçan'ım gitti. Dün akşam ahırın kapısını sıkı kapatmamışım. Gece ipini koparıp firar etmiş.

Karagöz: Aaaaa! Senin can yoldaşın, sırdaşın, arkadaşın merkebin miydi?

Hacivat: Tabii ya, ne sandın?

Karagöz: Hehehehee... Ne bileyim! İnsan başka türlü hayal ediyor. Demek çok samimi arkadaştınız. Neyse. Peki beni niye meşgul ediyorsun?

Hacivat: Biraz dertleşelim. Ferahlayayım. Gönlümün sancısı azalsın diye geldim mübarek.

Karagöz: İyi ettin. Aferin. Ben de zaten 'Birisinin eşeği kaybolsa da arkasından beraber oturup ağlasak!' diye sabahtan beri beklemekteydim. Tamam. Çekeceğimiz varmış. Yalnız... Nerede benim kulak pamuklarım? Dur, bir saniye, cebimde değiller yahu. Eyvaaah! Herhalde şimdi benim de başıma bir felaket gelecek!

Hacivat: Ah, ah, zaten bela geldi mi çifter çifter gelirmiş Karagöz'üm. Senin başına ne felaket geldi?

Karagöz: Sen Karakaçan'ı kaybettin ben de kulak pamuklarımı kaybettim.

Hacivat: Yahu bunun nesi felaket?

Karagöz: Öyle deme Hacıcavcav. Herkesin felaketi kendine. Sen dert anlatmaya geldiğinde bende kulak pamuğu olmazsa, işte, o da benim felaketim.

Hacivat: Hiçbirşey anlamadım yahu.

Karagöz: Karakaçan olsaydı halimden anlardı. Onu da zaten senin bu dertleşmelerin kaçırmıştır. Ne yapsın hayvancağız? Sabah-akşam şikayetlenmelerine katlanmak kolay mı? Şükürsüz insan karamsar insandır. Kendisini kararttığı gibi çevresindekilerin de içini karartır. Kapıyı açık görünce mutluluktan havalara uçmuştur seninki tabii. Peşine düşüp bulma garibi. Koca kulakları biraz dinlensin. Dünyada bir rahat yüzü görsün.

Hacivat: Yahu ne saçmalıyorsun? Karakaçan şikayetten ne anlar? Akılsız hayvan işte! İpini zorlamış zorlamış koparmış. Kapıyı da açık görünce fırlamış gitmiş. Ben sana "Karakaçan beni niye bıraktı?" diye mi soruyorum.

Karagöz: Sorma zaten Hacıcavcav. Sorma. Sen sana lazım olanları sorma. Hep lüzumsuz şeyleri sor.

Hacivat: Haydaaa! Lüzumsuz ne sordum ben şimdi sana. İyi, peki, ne sormalıymışım anlat bakalım. Sen öğret de bileyim ne soracağımı...

Karagöz: Mesela sor ki: Ben şu aklımla bir ahırın kapısını bile güzelce kapatamıyorum. Eşeğimin ipini sağlam bağlayamıyorum. O da fırsatını bulunca firar edip gidiyor. Peki bu kainatta herşey nasıl bu kadar düzenle işliyor?

Hacivat: Nasıl yani?

Karagöz: Nasılı var mı? Düşünsene: Şu gezegenler nasıl korkunç hızlarla güneşin etrafında dönüyorlar. Ne kadar büyük ağırlıklara sahipler. İp yok, zincir yok, kapı yok. Milyarlarca yıldır da fıldır fıldırlar. Hiç dinlenmek bilmiyorlar. Nasıl oluyor da böyle firarsız görevlerini yapıyorlar? O kocaman kütleleriyle. O müthiş süratleriyle...

Hacivat: Aaaaaa, sahideeeen... Yahu Karagöz'üm ne acayip bir iş.

Karagöz: Dur, daha bitmedi, ötesi var: Sonra gel bir de şu atomları incele. Çekirdeğin etrafında dönen elektronlara bak. Yine ne ip, ne zincir, ne kapı var. Ama onlar da an bile fire vermeden vazifelerine devam ettiriyorlar. Başlarında bekçi görünmemesine rağmen nizamdan hiç şaşmıyorlar. Yani kaçan eşeğini düşüneceğine şu ömür sermayesi elinden kaçmadan Allah'ın 'Hafîziyetini' bir tefekkür et yahu. Şikayetlenme, şükret, hamdet...

- Hafîziyet ne yahu?

- Allah'ın herşeyi hıfzedip koruması. Birbiri içine gül goncası gibi sarılmış milyonlarca düzeni hiçbirinin kaosa gitmesine izin vermeden muhafaza etmesi. Hatta eşeğini senin çenenden koruması bile bir hafizîyettir. Güzeller güzeli Rabbimizin bir ismi de el-Hafîz'dir. Eğer o böyle korumasa bütün herşey düzeninden firar ererdi.

Hacivat: Aman, aman, Karagöz'üm, ne acayip şeyler söyledin. Bana kaçan eşeğimi de unutturdun. Doğru yahu. Biz daha bir eşeği zaptedemiyoruz. Kaçıyor da bulamıyoruz. Bu âlemi bu düzenle devam ettiren olmaz mı?

Karagöz: Yaaa! İşte onu da Bediüzzaman Efendi Hazretlerinin şu cümlelerini de bir benden işit bakalım:

"Yüzer fennin herbirisinin kat'î şehadetiyle, noksansız bir intizam-ı ekmel içinde, hadsiz hikmetler, maslahatlarla bu kâinat tezyin edilmiştir. Ve o harika ve ihatalı hikmetle mecmu-u kâinata verdiği intizam ve hikmetleri, en küçük bir zîhayat ve bir çekirdekte, küçük bir mikyasta derc etmiştir. Ve malûm ve bedihîdir ki, intizamla gayeleri ve hikmetleri ve faydaları takip etmek, ihtiyar ile, irade ile, kast ile, meşiet ile olabilir, başka olamaz."

Hacivat: Hey benim güzel Karagöz'üm. Ne güzel gözlerimi açtın. İçimi ferahlattın. Bak ezan okunuyor. Haydi camiye gidelim de namazlarımızı edâ edelim. Bu kadar hassas düzen başıbozukluğumuzu kaldırır mı hiç? Gezegene yörünge neyse bizim namazımız da o. Namazı vaktinde kılalım ki kulluk yörüngemizden çıkmayalım, sapmayalım.

Karagöz: Aferin, şimdi akıllandın işte, maşaallah Hacıcavcav. Hem namazı kıldıktan sonra senin eşeği de ararız. Çok uzaklaşamamıştır. Yıldız değil ki aksın gitsin. Yakınlardadır bence. Allah yardımcımız olsun. Âmin.

[email protected]

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
YORUM KURALLARI: Risale Haber yayın politikasına uymayan;
Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve BÜYÜK HARFLERLE yazılmış yorumlar
Adınız kısmına uygun olmayan ve saçma rumuzlar onaylanmamaktadır.
Anlayışınız için teşekkür ederiz.
2 Yorum