Yöneticilik Riyaset ve Ağalık değildir

Kamu kurumlarında idarecilerin birçoğu mevcut siyasi iradenin tercihi ile göreve gelirler. Bazen az da olsa devlet memurluğunda liyakat ve özlük haklarını bileği ile elde eden idarecileri de yüksek idari makamlarda görmek mümkündür. İdareciliğin okulu, kitabı yoktur. İdarecilik bir beceri işidir. İyi bir profesör veya akademisyen olabilirsiniz ama iyi bir idareci olamayabilirsiniz. Yaklaşık otuz yılda dokuz idareciden altısı ile yakından çalışma fırsatım oldu. Diğer geri kalanı ile fazla bir teşrik-i mesaim olmadı. Daire başkanlığı yaptığım yıllardan başlayarak, şimdiye kadar hep gelenin gideni arattığına şahit oldum. Hadi bu da geçer diyorsunuz ama yağmurdan kaçayım derken doluya tutuluyorsunuz. Bir türlü memurların ağız tadı ile çalışma hayatından lezzet aldığını göremedim.

Mesela, yerel yöneticileri seçimle iş başına gelen belediye gibi kurumlarda siyasi iradenin etkin rolü bazen çalışanların motivasyonunu olumsuz yönde etkileyebiliyor. Buralarda bazen liyakatli ve becerikli alt kademedeki idarecilerin görevden uzaklaştırılarak etkisiz bırakıldığını görmek mümkündür. Ha keza buna benzer bazı kurumlarda başa gelen üst yöneticiler baştan aşağıya tüm alt kademedeki deneyimli ve tecrübeli idarecileri bir hamlede görevden alarak yerine liyakatine ve ehliyetine bakmaksızın bir başkasını getirebiliyor. Bazı üst yöneticiler hemşericilik veya yandaşlık yaparak çalışanlar arasında isteyerek ve istemeyerek haksızlıklara neden olarak çalışama barışını zedeleyebilmektedirler.

Herhangi bir kuruma üst yönetici olarak atanan bir idareci çalıştığı şehirdeki tüm bürokratlar ile senkronize bir şekilde uyum içerisinde çalışmalıdır. Bulunduğu memleketin sevgisini kazanmanın yanı sıra mahiyetinde çalışan memurlara motivasyon kaynağı olmalıdır. Bürokrat veya idareciler vatandaşların ve çalışanlarının makul beklentilerini karşılaması gerekir. Her idareci kendi mahiyetinde çalışan memurların sesine ve isteklerine kulak vermeli, onların düşüncelerine değer vermelidir. Eğer bir kurumun katma değerini artırmak istiyorsanız çalışanların proje ve isteklerine değer vermelisiniz. Yöneticiler her yıl veya göreve geldiklerinde mutlaka kurum çalışanları ile beyin fırtınası oturumları düzenleyerek onların görüşlerine kulak vererek kurumun gelişimine katkıda bulunmalarını sağlamalıdırlar. Yöneticiler, çalışanlarına tecrübeleri ve gayretleri nispetinde özlük haklarını vererek çalışma motivasyonlarını artırmalıdır. Yöneticiler her zaman ve zeminde elinden geldiğince çalışanlarına randevu fırsatı vererek mutlaka onların makul isteklerine cevap vermelidirler. Randevu talep eden çalışanına dönmeyen, cevap vermeye bile tenezzül etmeyen bir idareci maalesef kendi kurumuna katma değer sağlayamaz. Yöneticiler kendi kurumunda beraber çalıştığı paydaşları ile sürekli istişare içerisinde olmalı, onların görüşlerine değer vermelidir. Bir yönetici ne yapılacağına tek başına karar verebilir ancak nasıl yapılacağına paydaşları ile birlikte istişare ederek karar vermelidir.

İdarecilik bir hırs ve menfaat meselesi değildir. Aksine fedakârlık ve ıstırap meselesidir. İdarecinin mesuliyeti ve çilesi fazladır, rahatını ve huzurunu düşünenler bu görevlere talip olmamalıdırlar. Memurluk bir hizmetkârlıktır. Bir hâkimiyet veya benlik için tahakküm aleti hiç değildir. Memuriyet/amirlik esas itibariyle bir hizmetkârlıktır. İdarecilik bir ağalık olmadığı gibi nefse gayet derecede zevkli bir hâkimiyet mertebesi kazandıran makam da değildir.

Miladi 1371 Senesinde İbn-i Haldun 'Mukaddime' isimli eserinde 'Devlet'te Riyaset-i Şahsiye’ye salahiyet verirseniz:
1.Evvela kibir sahibi olur.
2.Bilahare etrafına tahakküm etmeye başlar.
3.İstişareyi, tesanüdü ortadan kaldırır; artık her şeye 'ben bilirim' demeye başlar.
4.Uslubunu sertleştirir, herkese tepeden bakar.
5.Hak, hukuk ve adaleti unutur; kendini hukukun üstünde görmeye başlar.
6.Daha sonra da kendini her şeyin üzerinde görür.

Altı yüz sene evvel bu problemlere dikkat çeken İbni-i Haldun’un günümüze nasıl bir projeksiyon tuttuğunu görmek mümkündür.

Bu duygu ve düşüncelerle Cumhuriyetimizin 100. yılına girerken tüm okuyucularımızın Cumhuriyet bayramını tebrik eder, Filistin’de İsrail zulmüne maruz kalarak şehit olan masum kardeşlerimize Allah’tan rahmet ve mağfiret, bir an evvel, bu kirli oyunu kuranların kendi tuzaklarına düşmesini ve rezil olmalarını Rabbimden dilerim. Cenab- Allah Ümmet-i Muhammedi (asv) ve bu aziz milleti, insan kılığına girmiş şeytanlaşmış canavarların şerrinden ve fitnesinden muhafaza eylesin. Amin.

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
YORUM KURALLARI: Risale Haber yayın politikasına uymayan;
Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve BÜYÜK HARFLERLE yazılmış yorumlar
Adınız kısmına uygun olmayan ve saçma rumuzlar onaylanmamaktadır.
Anlayışınız için teşekkür ederiz.
3 Yorum