Habibi Nacar YILMAZ

Habibi Nacar YILMAZ

11. Lem'a, Bizi Deliye Çevirmişti

Lisenin ilk yıllarında, daha turfanda dönemimizde, hemen bütün harçlıklarımızı kitaba yatırırdık. Ulaşamadığımız kitapları da çeşitli şekillerde temin edip okumanın peşindeydik. Lise ikinci sınıfın sonunda, 200'ün üstünde kitap sahibi olduğumu hatırlıyorum.

Özellikle Risale-i Nurları tanımadan önce, aklıma gelen her konu ile ilgili kitap alırdım. Nurları tanıyınca, büyük bir ummanın içine düştüğümü fark ettim. Risale-i Nur'un her bir cümlesi, bizi aklımızdan yakalayıp manevî dünyamızı tesiri altına alıyordu. Hemen her konunun tatminkâr cevaplarını bulabiliyorduk. Hiçbir lügata da bakmadan okuyordum. Sadece, bir yaz ayında, yirmi kadar kelimenin anlamı için lügata müracaat ettiğimi hatırlıyorum.

Okumayı ısrarla takip edince, her şey sana açılıyor. Şu anda bile, her okuyuşumuzda yeni gördüğümüz kelimelerle karşılaşıyoruz. Böyle bir külliyatı, ilk okuyuşta tam anladım demek mümkün mü? Ama her hayırlı işin çok muzır manileri olduğu gibi, insi ve cinni şeytanlar da bu okuma hayırlı işini yaptırmamak için, çok uğraşır. Olmadık engelleri, bahaneleri insanın önüne koyarlar.

Bu yazıyı yazarken, bir öğrencimiz yanımıza uğradı. Aynı konuyu konuştuk. Bir iki sayfa okumuş, dil ve başka malum gerekçelerden dolayı bırakmış. Birinci Söz'ün sonunu birlikte okuduk. Hayret etti. Özellikle dil konusu, aşılmayacak bir engel ve bahanemiz olamayacağını anladı. Bu fakir, sıfırdan başlayarak anlama noktasında mesafe aldığımıza göre, bu işi başaramayacak daha olamaz, dedim öğrencimize.

Böyle felâket asrında, ebedî saadetin anahtarı olacak bir sahih ve tahkiki imana bizi ulaştırabilecek bir gayret içinde olmamız (hem de bir ömür) olmazsa olmazımızdır. Yoksa, biz hiç farkında olmadan (Bunun örneklerini sıkça görmeye başladık.) heyecanımızı kaybederiz. Günlük okumamızın, derslere devamımızın, hizmete maddi ve manevî ciddi desteklerimizin, düzenli ve devamlı olması, hayatî derecede önemli.

İşte, bu gayretle Risale-i Nurları ilk okumaya başlayınca, sünnet-i seniyyenin ehemmiyetini anlatan 11. Lem'a'ya geldiğimizde, çok heyecanlanmıştık. Bunun sebebi, 11.Lem'a'nın başındaki "Fesad-ı ümmetim zamanında, kim benim sünnetime temessük etse, yüz şehidin sevabını kazanabilir." hâdisi ile; devamında Âl-i İmran Sûresinin "Eğer Allah'a muhabbetiniz varsa, Habibullah'a ittiba edilecek; ittiba edilmezse, netice veriyor ki Allah'a muhabbetiniz yoktur." mealindeki 31. Âyeti idi. 11.Lem'a ile, 24. Söz'deki "Ey nefis! Az bir ömürde, hadsiz bir âmel-i uhrevî istersen ve her bir dakika-i ömrünü bir ömür kadar faydalı görmek istersen ve âdetini ibadete ve gafletini huzura kalbetmeyi seversen, sünnet-i seniyyeye ittiba et." cümleleri,bu fakiri sunnet-i seniyye delisi etmişti.

Kur'an'ı yaşamak istiyorduk. Kur'an'ı da en güzel numunelerle yaşayan Peygamber Efendimiz Aleyhisselamdı. O zaman, onun hayatını, hatt-ı hareketini, muamele ve davranışlarını merak etmeye; öğrendiklerimizi de hemen tatbik etmeye başlamıştık.

O zaman takip ettiğim Yeni Asya gazetesinde Ahmet Şahin hocaya özellikle bu konuda sualler soruyorduk. Hatta bu suallerimizin cevapları sonradan "İslam ve Hayat" adı ile kitaplaşmıştı. Ayrıca yine onun tavsiyesiyle "Şemail-i Şerif" kitabını temin etmiştim.

Hz. Peygamber, 40 yaşından önce, ticaret yapmıştı. Risaletten sonra da Kur'an daha bütünüyle inmeden, tebliğden tut içtimaiyata, ailevî, ahlakî hayattan tut ticari hayata kadar onun hayatı nasıl şekillenmişti? Ebedî hakikatleri temsili ve onları etrafına anlatması nasıldı? Hidayetin yollarını nasıl döşüyordu? Mekke'nin zor zamanlarında ve Medine'nin maddî ve manevî cihad dönemi ve devlet yapılanmasında hareketi nasıldı? O muazzam sahabeleri, hususen Suffe Ashabını nasıl hazırlamıştı? "Şu Cezire-i vâsiada âdetlerine mutassıp ve inatçı muhtelif kavimleri" nasıl, az bir zamanda birbirine kardeş ve güzel ahlakın her türlüsünde mümtaz yapmayı başarmıştı?

Fiil, söz ve her hareketinde bir model olarak Hazret-i Peygamber, Kur'an'ı nasıl yaşıyordu? Mesela yemesi, içmesi ve konuşmasında gayet iktisadı takip ediyordu. Ama şefkatinde, gazabında, adaletinde nasıldı? Bunlar hayatî derecede önemliydi. Çünkü o Zât, bizim için bir model olduğu gibi, harekâtımızda onu rehber olarak aldığımızda her bir fiilimiz ibadet hükmüne çıkıyordu.11.Lem'a bize bunu ders veriyordu. İşte bu husus, bizi daha fazla heyecanlandırıyordu

Her sabah namazdan sonra, az da olsa okumalarımız olur. Az da olsa, devamlı olunca netice alıyoruz. Şu an Kur'an'dan sonra, Kastamonu Lahikası ve Riyâzü's Salihin okuyorum. Kur'an'dan okuduğumuz yerin, mümkün olan kısmının mealine de bakıyoruz. Ayrıca sahabe hayatlarına göz atarım. Birkaç sene önce de resmini gördüğünüz "Peygamber Efendimizin 4000 Sünnet ve Adapları" kitabını aldım. Ona da dükkânda bakıyorum. Özet ve güzel bir çalışma, tavsiye ederim.

whatsapp-image-2025-07-07-at-11-25-36.jpeg

Hemen her konuşma ve derslerde "Tut dilini, kurtar ahiretini." hâdisine, "Tut gözünü kurtar ahiretini; tut elini, kulağını kurtar ahiretini." cümlelerin de ilave ederek anlatırım. Aylar sonra, çok güzel dönüşler alıyorum. Bu kitabın 60. sayfasındaki "Kul dilini korumadığı müddetçe, imanın hakikatine ulaşamaz." hâdisini de bundan sonra konuşmalarıma ilave edeceğim. inşallah.

Yine, 46. sayfada "Daima kendini kusurlu görmek, mütevazı olup kendini herkesten küçük görmek gerekir." hâdisi de İhlas Risalesini hatırlattı bana. Sünnet-i seniyeyi azami derecede rehber ederek yaşayan üstadın hayatı, ayrı bir manzume olarak incelenmeli bence.

Önemli sahabelerden Ebu Zer El Gıfari'den nakledilen bir rivayetle yazımızı bitirelim. Ebu Zer, bir gün Allah Resulünün yanına gitti ve ey Allah'ın Resulü, bana bir tavsiyede bulunur musun, diye sordu. Hz. Peygamber şöyle buyurdu: "Sana Allah'tan korkmanı tavsiye ederim. Çünkü her hikmetin başı Allah korkusudur."

Ben dedim ki ey Allah'ın Resulü, bana biraz daha tavsiyede bulunur musun? Hz. Peygamber de şöyle buyurdu "Kur'an oku ve Allah'ı an. Çünkü bunlar senin için yeryüzünde nur gökyüzünde ise azıktır." Devamında yine Hz. Peygamber şöyle buyurdu "Çok gülme, zira çok gülmek, kalbi öldürür, yüzün nurunu götürür."

Ben yine dedim ki ey Allah'ın Resulü, bana biraz daha tavsiye de bulunur musun? Hz. Peygamber, şöyle buyurdu. "Çok konuşma, zira sükût etme şeytanı kovar ve dini işlerde sana yardımcı olur." buyurdu. Ben dedim ki ey Allah'ın resulü, bana daha başka ne tavsiye edersin? Hz. Peygamber şöyle buyurdu "Fakirleri sev, onlarla oturup kalk." diye buyurdu. Ben dedim ki ey Allah'ın Resulü, bana başka ne tavsiye edersin? Hazret-i Peygamber buyurdu ki "Maddî durumu senden daha kötü olanları düşün, senden durumu daha iyi olanlara bakma. Zira bu, Allah'ın sana verdiği nimetleri küçük görmeni sağlar." Ben dedim ki ey Allah'ın Resulü bana başka neyi tavsiye edersin? Bunun üzerine Hz. Peygamber, mübarek elleri göğsüne vurarak şunları söyledi "Ey Ebu Zer, tedbir gibi akıl, takva gibi zırh ve güzel ahlak gibi şeref yoktur."

Evet dostlar, "az bir ömürde hadsiz bir amel-i uhrevî kazanmak" için yapacağımız ilk iş hareketlerimize niyet iksirini sürmek ve Hz. Peygamberimizi model yapmak. Allah muvaffak etsin.

Selam ve dua ile.

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
YORUM KURALLARI: Risale Haber yayın politikasına uymayan;
Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve BÜYÜK HARFLERLE yazılmış yorumlar
Adınız kısmına uygun olmayan ve saçma rumuzlar onaylanmamaktadır.
Anlayışınız için teşekkür ederiz.
2 Yorum