“Fıkıh Köşesi”ne Başlarken

Sözlükte “fıkh” anlamak, iyice kavramak, idrak etmek; “fakîh” de anlayışlı, zeki ve fıkıh âlimi anlamlarına gelir. İslâmî ilimlerden biri olarak da fıkıh, “kişinin amelî konularla ilgili olarak lehinde ve aleyhinde olan şeyleri bilmesidir” şeklinde tarif edilmiştir. Kişinin lehine olan şeyler haklarıdır, aleyhine olan şeyler ise vazifeleridir. Buna göre fıkıh kişinin hak ve görevlerini tanzim eden bir bilim dalıdır.

Fıkhın ana konusu ameldir, fiildir, eylemdir. Buna göre ferdî ve toplumsal hiçbir davranış ve olay fıkhın dışında kalmaz. Fıkıh ilmi, günümüzde hukuk fakültelerinde okutulan bütün bilim dallarını, bütün ibadetleri, yemin ve nezir gibi bir cihette ibadete benzer meseleleri, haram ve helalleri, pratik (amelî) ahlakı, yani âdâb-ı muâşeret olarak değerlendirilecek olan meseleleri içine alır.

Fıkhın bütün fiil ve eylemlerle ilgilenmesi bunların mahiyetleri ve sebep-sonuç ilişkileri itibariyle değil, şer’î hükmü itibariyledir. Şer’î hüküm de, Allah’ın bu fiiller hakkında koyduğu hükümlerden ibarettir. Bu hükümleri de biz farz, vacib, mendub, mubah, tenzihen mekruh, tahrimen mekruh ve haram kavramlarıyla ifade ediyoruz. Her fiil hakkında Allah’ın bir hükmü vardır; fakîh ve müctehid şer’î delillerden yola çıkarak bu hükmü ortaya koymaya çalışır. Fakîh ve müctehidlerin çıkardıkları bu hükümler fıkıh kitaplarında toplanmıştır.

Hayat faaliyettir. Her faaliyet bir ameldir. Her amelin hükmünü fıkıh belirler. Dolayısıyla fıkıh hayatın her alanını kapsayan bir bilim dalıdır. Böyle olduğu içindir ki, fıkhî hükümler esas alınarak geliştirilen medeniyete “fıkıh medeniyeti” denmiştir. Bizim medeniyetimizin altyapısını fıkıh oluşturur. Dolayısıyla fıkıh, bizim nasıl ibadet edeceğimizi, hak ve görevlerimizin ne olduğunu, hangi fiilleri işlememizin doğru veya yanlış olduğunu belirleyen bir bilim dalı olduğu gibi, geçmiş medeniyetimizin ve yeniden inşa etmeye çalıştığımız medeniyetin de temeli ve esasıdır.

Fıkıh hayatımıza yön verirken bizi sıkı sıkıya imanla, vicdanla ve şefkatle irtibatlandırır; bizi bir yönüyle Allah’a bağlarken, diğer yönüyle toplumsal yapının işlevsel bir parçası olduğumuzu hatırlatır ve bize çift taraflı görevler yükler. Eğer her fert fıkhın kendisine yüklediği görevi yerine getirirse o zaman “Faziletli Medeniyet” teşekkül etmiş, “toplumsal huzur” temin edilmiş olacaktır.

Yazımıza son verirken Ramazan ayının İslâm âlemine huzur ve barış getirmesini diler, bütün Müslümanların Ramazan ayını tebrik ederim. 

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
YORUM KURALLARI: Risale Haber yayın politikasına uymayan;
Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve BÜYÜK HARFLERLE yazılmış yorumlar
Adınız kısmına uygun olmayan ve saçma rumuzlar onaylanmamaktadır.
Anlayışınız için teşekkür ederiz.