İlim ve Kudsiyet-1

Kudsiyet, mükemmel manada temizlik, paklık, aklık demektir. Bu manada gerçek manasıyla her türlü eksiklik, kusur, kir ve lekeli özelliklerden uzak, ak, yüce olan Allah'a (CC) ait bir sıfat olarak kullanılır. Bu yönüyle kudsîlik İlâhî olan, Allah'tan gelen, Allah'a ait sıfatları bir ayna gibi kendi üzerinde gösteren bir hal arz etmektir. Hem Cuma suresi 1. âyet, hem Haşir suresi 22. âyet Allah'ı, Melik, Kuddüs ve hatta Selam, Mü'min, Müheymin gibi isimlerle tanıtıyor. Bu tanıtımla birlikte “Göklerde ve yerde olan her şeyin Melik, Kuddüs, Aziz, Hakîm olanı tesbih edip onun eksiksizliğini, kusursuzluğunu ilan ettiğini, bu ilan için var olduğunu ve bu ilan için uzayın esir denizinde yüzdüğünü de ifade ediyor.” (Cuma sûresi, 1) Bu ayetin arkasında ise, insanlık âleminin mürşidleri olan resullerin, nefisleri tezkiye edici yönlerini ele alıyor.

Evet nefis, insanın psikolojide “id” denilen terbiyesiz, ahlaksız, sınır tanımayan, kişinin fiziksel güçlerinden beslenen, Allah'a düşman, hakka âsi, hakikate karşı olan yönüdür. Bu yön, her bir insanda mevcuttur. Bu nefis ve id, eğer terbiye sistemi olan “tezkiye” ye girip aklanmazsa, arınmazsa, insanın fikir ve duygularını eline geçirir, yönetir. Böyle bir kişinin hayatı tam bir bencilliktir.

*Kendinden gayrıyı ciddi manada sevemez.

*Seviyor görünse de ondaki menfaatini ve lezzetini sever.

*Her menfaatli şeyi kendine “Rabb” (hükmedici) kabul eder.

*En kirli ve en küçük bir lezzeti elde etmek için her türlü rezaleti rahatça işler; şeytan gibi adamların ayaklarını öper.

*Ona zarar vereni, babası-anası-kardeşi de olsa düşman beller, aleyhinde dava bile açar.

*Hayatı mutfak, yatak odası ve tuvalet arasında geçer.

*Dışa dönük yapıda ise “öfkelenme”yi kendinin en doğal hakkı görüp en ufak şeylere bile tepki verir.

*Fakat kendisinin büyük yanlışlarına karşı gösterilen tepkilere anlam veremez. Çünkü yanlışlarını görmez, göremez, görmek istemez. Gösterilse de bin tevil ile tevil eder.

*Avukat gibi kendini müdafaa eder.

*Müdafaa etmek için yalanlara, abartmalara başvurur.

*Bir ilah gibi kendini tenzih ve takdis eder.

*Kusuru, noksanı kendine yakıştıramaz ve almaz.

*Eğer içe dönükse “şehvet” (cinsellik) onun putudur; hayatı cinsellikten ibaret görür.

*Cinselliğin her türlü yoğunluğunu en doğal hakkı görür.

*Fakat çocuk yükü altına girmek istemez.

*Sınır tanımadığı için cinsel sapıklıklara çok rahat gidebilecek bir yapı arz eder.

İşlenen sosyal suçların öfkeye dayanan cinayet, işkence, gasb, darb ve hatta tecâvüz gibi kısımlarının %70-80’i dışa dönük karakterlere ve onların dengesizliklerine dayanırken; işlenen sosyal suçların şehvete ve bir çeşit şehvet olan hırs ve içmeye dayanan zina, içki ve kumar gibi kısımlarının %70-80’'i içe dönük karakterlere ve onların dengesizliklerine dayanır.

Normal şartlarda bu iki yön (öfke ve şehvet), aklî yön ile beraber Allah tarafından ruhun bedende yerleştirilmesiyle yaratılır ve hayatın devam etmesini sağlarlar. Cenab-ı Hakk, ruhu bedene yerleştirirken bu üç kuvvet (akıl-öfke-şehvet) merkezini hayat açısından olmazsa olmaz yapmış fakat bunlara hayvanlarda koyduğu gibi bir sınır koymamıştır. Bu yüzden hiçbir hayvan türünün yapmadığı sırf zevk için eşcinselliği insanlar yapabildiği gibi, yine hiçbir hayvanın yapmadığı sırf zevk almak için seri cinayetler işleme fiilini de insanlar yapabilmişlerdir.

Buna mukabil tam tersine olarak hiçbir hayvanın yapamayacağı şekilde kendisini katleden, yavrularını yetim bırakanları bile affedecek mertlik, yiğitliği insanlar yapabildiği gibi, dünyevi ve uhrevi hayatının şehvetini Allah yolunda feda edip terk edenleri de insanlık dünyasında görebiliyoruz. Hz. Muhammed (AS) gibi... O (ASM) der ki: “De ki:Şüphesiz benim namazım da, diğer ibadetlerim de, yaşamam da, ölümüm de âlemlerin Rabbi Allah içindir. (Ben ne kendim için var oldum, ne de kendim için yaşarım.) ’” [1]

Dünya hayatı, bu üç kuvvettin terbiyesiyle yükselme, sınırsızlığıyla alçalma yoludur. Firavun ve Musa’lar (AS); Nemrud ve İbrahim’ler (AS) bu hayatta bu alçak ve yüksek, rezil ve vezir halleri yaşamakla kendilerini gerçekleştirirler. Bu dip ve zirve haller gösterir ki bu kuvvetler ve onlardan beslenen nefis temizlenip gelişebilir ve gelişmeye açıktır. Çünkü Hz. Muhammed (ASM) gibi bir peygamber de olunsa sonuçta insandır, onun da nefsi vardır. Nefsin ve bu kuvvetlerin terbiye kademeleri bütün semavi kitaplarda ve özellikle Kur'an’da anlatılmıştır.

Kur'an nefsi, yedi mertebe olarak sunar ve özelliklerini anlatır:

1) Nefs-i Emmâre... Israrla emreden, kötülüğe sevk eden nefis... (Yusuf suresi, 53)

2) Nefs-i Levvâme... Yaptığı bir yanlıştan sonra hatasını kabul eden ve kendini devamlı kınayan nefis... (Kıyame suresi, 2)

3) Nefs-i Mülheme... Allah'ın kendisiyle ilham şeklinde konuştuğu, ona hakikati bildirdiği ve hissettirdiği nefis... (Şems suresi, 7)

4) Nefs-i Mutmainne... Hakkı görmekle, Hakk sevgisi ile itminana ermiş nefis... (Fecr sûresi, 27) Kur'anın bildirdiği üzere itminan, görme ile ancak olur. (Bakara Suresi, 260) Nefs-i mutmainne, iman etmiş nefistir. Mülheme nefis, hakikati tasdik eden, ilim sahibi nefisdir. Mutmain nefis, hakikati hakk aynasında müşahede eder, iz'ana erişir; hakka boyun eğer, “mü’min” olur.. Mantık âlimlerinin dedikleri gibi “İz'an, dış dünya ile zihin arasında tam bir münasebete, birebir uyuşmaya benzer. Ki iz'an, nefse boyun eğdirir, onu teslim alır.” (Ta’likat)

5) Nefs-i Râdiyye... Allah'ın rızasını kazanmaya çalışan; Allah rızası için amel eden, Allah'a kurbiyet tarzı bir yakınlık elde etmeye çalışan nefis... Bu seviye takvaya dikkat edip günahtan kaçınma ve sâlih amel denilen emirleri yerine getirme şeklinde kendini gösterir. Ki buna “İslamiyet” denilir. Bu seviyede nefis, müslüman ve “müslim” olur. (Fecr sûresi, 28) Onda “güzel ahlak” zuhur etmeye başlar.

6) Nefs-i Mardiyye... Allah'ın rızasına, bekaya, Allah'ın kuluna yakınlığı manasında olan akrebiyetin cilvesini kendi üzerinde hissetme ve yaşamaya eren nefis... Bu seviyede nefis kendini her an Onun huzurunda, Onun ile birlikte hissetmeye başlar. Onda, “edep” tebarüz etmeye başlar. Allah'ın lütfu ile dünyada da manevi bir cenneti hissedip yaşar. (Fecr sûresi, 28)

7) Nefs-i Zekiyye... Tamamıyla temizlenmiş, hiçbir kiri ve lekesi kalmamış, Allah'ın manevi güzellik ve mükemmelliğine ayna olmuş nefis... (Kehf suresi, 74)

Nefis fıtraten kendine müptela ve âşık, kendinden gayrıyı göremez bir yapıda olduğu için “hod-bîn” dir (kendine âşık ve odaklı). Bu terbiyenin son noktasına gelen nefis, “Huda-bîn” (Allah'ın zatına âşık ve odaklı) olur. İlk anda onda olan kendi zâtına karşı muhabbet ve aşk, bu tezkiye neticesinde Allah'a karşı “aşk-ı Zâtî” ye dönüşür. Bu aşk, Ezel-Ebed güneşi olan Zat-ı Akdes’e tam bir odaklanma, Ondan gayrıyı görmeme, Ondan başkasının sevgisini ve takdirini arzulamayan bir yönelişi netice verir.

Nasıl ki bir ayna güneşe yüzünü dönüp onu görünce aynı anda Güneşin onu ışığıyla görmesine kavuşur. Güneşin onu görmesi, o aynada güneşin ısısı, ışığı ve kendi görüntüsünün de oluşmasına yol açar ve bu odaklanma sürdüğü sürece bu yansıma sabitleşir. Hem aynanın buğusuz, kirsiz, lekesiz bu yüzü ona bakanların onda güneşi görmesine de vesile olur. Aynen öyle de bu manada nefsinin arzularını kırıp yok ederek değil bilakis sahabeler gibi o arzuları, o sevgiyi sahip olduğu irfan ve hikmet ile, hakka uygun hale getirerek, tezkiye ile temizleyip takdis ederek kemale eren bir nefis Allah'ın Zât-ı Akdes’ine küçük bir ayna haline gelir. O Gaybın Manevi Güneşinin şehâdet âleminde şeffaf, parlak, sıcak, ışıl ışıl bir aynası, bir göstericisi olur. Hz. Muhammed (ASM) gibi... Nefsin son mertebesine, tamamen saf ve duru hale geldiği için ârifler ve veliler “Nefs-i sâfiye”, kofluktan kurtulup hakikatini bulduğu için “Nefs-i samîme”, kemaline erdiği için “Nefs-i kâmile” de demişlerdir. Kur'an bu zirve seviyeyi, günahsız, kirlenmemiş bir çocuk sembolünde “nefsen zekiyyeten” ifadesi ile anlatarak nefsin arınma sırrını da açar.

Devam edecek

[1] En’am sûresi, 162.

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
YORUM KURALLARI: Risale Haber yayın politikasına uymayan;
Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve BÜYÜK HARFLERLE yazılmış yorumlar
Adınız kısmına uygun olmayan ve saçma rumuzlar onaylanmamaktadır.
Anlayışınız için teşekkür ederiz.
6 Yorum