Metin ERTEKİN
Tahta Kasalar
Bundan 10-15 sene öncesine kadar şimdi her yerde kullanmış olduğumuz plastik kasalar hayatımızda pek bir yer almazdı. Onların yerine el emeği tahtadan yapılmış olan kasalar vardı. Pazar tezgahlarında, mahalle manavlarında ve sokakta geçen seyyar satıcıların arabalarının üstünde, kenardan ve köşede hep bize bakarlardı.
Şimdilerde ise her tarafımızı mavi ve siyah renkte plastik kasalar sarmış durumda. Şahsen tahta kasalar benim çocukluğumda evimizin en değerli eşyalarındandılar. Özellikle 1990 ile 2000’li yıllarda doğmuş olan hemen hemen her çocuğun yolu kesişmiştir bu kahve renkli, kalın tahtalı ve kenarları çivili tahta kasalarla. Evinizi taşındığınızda hemen yardıma tahta kasalar koşardı, eşyaları saklamada hemen yanı başımızda tahta kasalar vardı ve mutfak dolaplarının olmadığı eski evlerimizde bizim için birer eşya saklama çekmecesi görevini üstlenirlerdi.
Çocukluk yıllarımda içinde yaşadığımız evimiz soba ile ısındığından dolayı kış aylarında kömürü yakmak için ufak tahta parçalarına ihtiyaç duyardık. Yine imdadımıza bu tahta kasalar yetişirdi. Mahallemizde her salı günü kurulan semt pazarından akşam saatlerinde ve ayağımıza defalarca çivi batmasına rağmen toplamaktan vazgeçmediğimiz bu kasaları çuvallara doldurup evin yolunu tutardık. Hafta sonları ise bu tahta kasaları sobaya girecek büyüklükte kırıp, odunlukta istifleyip kış ayları için saklardık.
Bizler için o zamanlarda tahta kasa toplamak birer oyun, birer eğlence ve birer aktivite gibi geliyordu. Oysaki şimdilerde düşündüğüm zaman aslında fakirlik sebebiyle alamadığımız odunun yerine kullandığımız tahta parçalarını temin etme işiymiş.

Tahta kasalar sayesinde çocuk yaşta başlamıştı çalışma ve emek mücadelem. Ailemin bana vermiş olduğu bu tahta kasa toplama işi benim heyecan ve merakla her salı gününü dört gözle beklememe sebep oldu. Salı günleri geldiğinde sabahtan başlardım düşünmeye daha fazla tahta kasa nasıl toplarım diye. Semt pazarının baştan aşağı en az üç veya dört defa turlardım. Turlardım derken gezmek maksadıyla değil aslında. Tamamen yokluğun vermiş olduğu çaresizlikten çare aramaktan kaynaklı.
Evimize içi dolu tahta kasa çuvallarıyla döndüğümüz o an ise bizlere verilmiş olan bir görevi ve sorumluluğu hakkıyla yerine getirmenin vermiş olduğu mutluluk ve gururla çıkardık annemizin ve babamızın karşısına.
Tahta kasaların bile o yıllarda omuzlarımıza yüklemiş olduğu bir sorumluluğu vardı. Eğer kış aylarında sıcak sobanın kenarında oturmak ve uyumak istiyorsan, diğer zamanlarda özellikle yaz aylarında o tahta kasaları toplaman gerekiyor. Aynen karıncanın yazın yuvasını yiyecek ve çeşitli tahta parçalarıyla doldurduğu gibi.
Tahta kasalar bizlere daha çocuk yaştayken hayat mücadelesi ile ilgili birçok kavramı öğretmişti aslında. Bu kavramlardan en önemlisi içinde bulunduğun imkânsız ve zor durumları küçük şeylerle (tahta kasalarla) değiştirebileceğini, o yaşlarda aile içerisinde küçük yaşına rağmen senin de bir sorumluluğunun olduğunu ve sıcak bir yuvanın tahta kasalar sayesinde nasıl bir şekilde ısındığını öğrenmiş oldum.
İşte dostlar küçük yaşlarda tahta kasalarla böyle başladı hayat ile mücadele yolculuğum.
Güzel ülkemin farklı farklı köşelerinde, köylerinde ve kasabalarında şu anda bile benim gibi çocuk yaşlarda ailesine yardım etmek amacıyla bir tahta kasanın ucundan tutan, bir el arabasını süren, koyunlara çobanlık eden ve çalışmak zorunda olan birçok çocuk var. Lütfen onların o güzel ve temiz gelecekleri için yollarını aydınlatan birer ışık olalım.
Kalın sağlıcakla,
Vesselam…
Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve BÜYÜK HARFLERLE yazılmış yorumlar
Adınız kısmına uygun olmayan ve saçma rumuzlar onaylanmamaktadır.
Anlayışınız için teşekkür ederiz.