‘Ben öyle adamlara, anarşist nazarıyla bakıyorum’

Bediüzzzaman hazretleri, yeni bir dönemin başlangıcı sayılan Meşrutiyetin ilanıyla birlikte, eski statükonun taraftarı olan bazı kimseler yeni hükümete verip veriştiriyorlardı. Özellikle, sağını solundan fark etmeyen bazı kimseler, hürriyeti, sadece helal-haram demeden hayvani bir yaşayış olarak algılayanlar, bunun İslam’da yeri olmadığını ve bunun ateşten bir gömlek ve küfrün bir özelliği olduğunu savunmaya başlamışlardı.

Buna mukabil, bir hekim titizliğiyle hareket eden asrın müceddidi Bediüzzaman Said Nursi, hürriyetin insanın en büyük erdemlerinden ve has özelliklerinden biri olduğunu,  sihirli bir değnek gibi insanı insanlara kul olmaktan kurtarıp yalnız Allah’a kul olmasını sağladığını, bu sebeple de Allah’ın insanlığa en büyük bir hediyesi olduğunu belirtiyordu. O, meşhur ifadesiyle hürriyetin aşığı olduğunu bildiriyor ve  “ekmeksiz yaşarım fakat hürriyetsiz yaşayamam” diyordu. İslam’ın kabul ettiği hürriyete; yani insana yakışan hürriyet mefhumuna karşı çıkanları tokatlıyor ve  “Ben öyle adamlara anarşist nazarıyla bakıyorum” diyordu.

-Diğer taraftan o dönemde, hükümetin bazı kusurlarını bahane ederek onun aleyhinde faaliyetlerde bulunan kimseler de vardı. Bediüzzaman hazretlerinin bunlara karşı tavrı da çok açıktır. O bu konuda da bir sarrafın titizliğiyle hareket ediyor ve toptancılığı şiddetle reddediyor ve:“Zerratı günahkârlardan mürekkeb bir hükûmet, tamamıyla masum olamaz. Demek nokta-i nazar, hükûmetin hasenatı seyyiatına tereccuhudur. Yoksa seyyiesiz hükûmet muhal-i âdidir” diyor ve şunu ekliyordu:

“Ben öyle adamlara, anarşist nazarıyla bakıyorum.” Ve devam ediyordu: “ Zira onlardan birisi -Allah etmesin- bin sene yaşayacak olsa, âdeta mümkün hükûmetin hangi suretini görse, hülya ile yine razı olmayacak. Şu hülyanın neticesi olan meyl-üt tahrib ile o sureti bozmağa çalışacak. Şu halde böylelerin fena zannettikleri Jön Türkler nazarlarında dahi, mel'un, anarşist ve iğtişaşcı fırkasından addolunurlar. Meslekleri ihtilal ve fesaddır.” (Münazarat,17)

-Öyle adamlar var ki, kendi şahsi menfaatleri için İslam kardeşliğinin hukukunu çiğnemekten çekinmezler. Dinlerine her türlü hakaret de yapılsa ona katlanırlar. Fakat çorbalarının tuzu eksildi mi, bütün o kardeşlik bağlarını bir anda koparmakta tereddüt etmezler. “Ben öyle adamlara anarşist nazarıyla bakıyorum.”

-Öyle adamlar var ki, bir garaz uğruna fitne fesat çıkarmaktan asla çekinmezler. Adeta bir pire yüzünden yorganı yakar, bir kaşın hatırı için pek çok gözü çıkarırlar. Özellikle siyası arenada siyasi düşüncesine muhalif olan meleği, şeytan görür ve lanet okur. Şayet siyasi fikrine uygun ise şeytanı melek sayar ve omuz omuza yürümekten zevk alır. “Ben öyle adamlara anarşist nazarıyla bakıyorum.”

-Bir hadis-i şerifte peygamberimiz şöyle buyurmuştur: “Müslüman Müslümanın kardeşidir, ona zulmetmez, onu (düşmana) teslim etmez. Kim kardeşinin bir ihtiyacını giderirse, Allah da onun ihtiyaçlarını giderir. Kim bir Müslümanın bir sıkıntısını giderirse, Allah da onun kıyamet günündeki sıkıntılarından bir sıkıntısını giderir. Kim bir Müslümanın bir kusurunu örterse, Allah da kıyamet gün onun kusurlarını örter”(Buhari, Mezalim,3).

Bu gerçeğe rağmen, öyle adamlar var ki, başkasını eleştirmeyi, kusurlarını ortaya çıkarmayı meslek haline getirirler. Su-i zan imkânı olduğu sürece hüsnü zan etmezler. Gördükleri iyi tarafları örtmeyi, kusurları ortaya koymayı kendilerine bir borç bilirler. Hulasa, gece-gündüz nefis ve şeytana malzeme toplamayı şiar edinmişler.  İmam Şafii hazretleri olsaydı onlara şiirle şunu söyleyecekti: “Başkasının kusurlarını seslendirip durma! Şunu iyi bil ki, senin de kusurların; el-âlemin de dili vardır.”  Ama yine de “Ben öyle adamlara anarşist nazarıyla bakıyorum.”

-Öyle adamlar da var ki, şöhret-perestlik yolunda, dinini, vicdanını feda etmekten çekinmezler. Hatta bu uğurda İslam ümmetinin en nadide değerleri tahkir etmeye yeltenirler. Kendilerine bir şöhret kazandıracaksa “İmam-ı Azam da kimmiş! İmam-ı Şafii de kimmiş!  İmam Gazali, İmam Rabbani de kimmiş!” şeklindeki patavatsızlığı yapmaktan asla yüzleri kızarmaz. Merhum Akif olsaydı şöyle diyecekti:

“Zulmü alkışlayamam, zalimi asla sevemem/Gelenin keyfi için geçmişe kalkıp sövemem. 
Biri ecdadıma saldırdı mı, hatta boğarım! .../Boğamazsın ki! 
Hiç olmazsa yanımdan kovarım.” 

“Ben öyle adamlara anarşist nazarıyla bakıyorum”

-Öyle adamlar var ki, İslam ümmetinin bin yıldan beri kabul ettiği Hz. Peygamberin sünnetini ve onu bize ulaştıran sahih hadis külliyatını ellerinin tersiyle reddetmekte ve “Kur’an bize yeter”  diyerek, sahabeden beri gelen milyonlarca İslam âlimlerinin bu konudaki müspet söz, tavır ve davranışlarını, yazılan milyonlarca İslamî eserleri yok hükmünde saymaktan hiç te haya etmezler. “Ben öyle adamlara anarşist nazarıyla bakıyorum.”

-Öyle adamlar var ki, bin yıldan beri İslam ümmetinin birer yıldız olarak gördüğü, gönüllerinin en derin köşelerinde onlara ayrı bir sevgi ve saygı ayırdığı, hayatları boyunca takva dairesinde ciddi bir kulluk sınavını verdiklerin inandığı hakiki asfiya ve evliyalara karşı bir kıskançlık damarıyla menfi tavırlar sergiler ve ellerinden geldikçe, fırsat buldukça  onları-görünürde de olsa- aşağıya çekmek suretiyle kendilerini yukarıya çıkarmaya çalışırlar. Bu yapmacık boy gösterme yolunda hiçbir ölçü tanımazlar. “Ben öyle adamlara anarşist nazarıyla bakıyorum.”

-Öyle adamlar var ki, “ Hiç kimse başkasının günahını yüklenmez/başkasının suçundan dolayı suçlanamaz” mealindeki Allah’ın emrini hiç duymamış gibi hareket etmekten ve sözgelimi “İstanbul’da bir esnaf tarafından işlenen bir suçtan dolayı Bağdat’ta bir insanı esnaflık münasebetiyle tutuklamaktan utanmazlar. “Ben öyle adamlara anarşist nazarıyla bakıyorum.”

-Öyle adamlar var ki,  erkeklik damarlarını ailede pederşahi bir düzen kurmak, evin yegâne horozu gibi davranmak, diğer aile fertlerini sindirmekle tatmin etmeye çalışırlar. Bunlar, hiçbir sınır tanımadan, “dediğini dedik, kestiğini kestik” türünden despot bir ağa rolünü oynamak, özellikle de kadına şiddet kullanmaktan dört köşe olurlar. “Ben öyle adamlara anarşist nazarıyla bakıyorum.”

-Öyle adamlar var ki, İslam’da lanetlenmiş ırkçılık damarıyla kendilerini en yüksek bir soy kütüğünde yazarken, başkalarına haşere nazarıyla bakmaktan sıkılmazlar. Şahsi kemalleri sıfıra müncer iken, kendilerini en balada tahayyül ettiklerinden insanlığın medar-ı şerefi görmek gibi bir soysuzlukta yarışılar. Allah’ın değer ölçüsü olarak kabul ettiği takvaya göre gerçekten yüksek makamlara çıkmayı başaran insanları değerlendirmeye bile almazlar. “Ben öyle adamlara anarşist nazarıyla bakıyorum.”

-Öyle adamlar var ki, milletin kutsallarını istismar etmekle maddi –manevi rant elde etmeye çalışırlar. Din veya dünya büyüklerini hasis menfaatlerine alet ederler. İstismarın her türlüsü çirkin ve aşağılıktır. Fakat dini istismar etmek, istismarların en alçağıdır. Dini istismar ederek kendilerine maddi veya manevi menfaat elde etmeye çalışanlar insanlığın en aşağılık mahlûklarıdır. “Ben öyle adamlara anarşist nazarıyla bakıyorum.”

“Hep bu ayak sesleri, hep bu ayak sesleri/ Dolaşıyor dışarda, gün batışından beri,
Bu sesler dokunuyor en ağrıyan yerime/ Bir eski çıban gibi işliyor içerime.”

Necip Fazıl

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
YORUM KURALLARI: Risale Haber yayın politikasına uymayan;
Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve BÜYÜK HARFLERLE yazılmış yorumlar
Adınız kısmına uygun olmayan ve saçma rumuzlar onaylanmamaktadır.
Anlayışınız için teşekkür ederiz.
8 Yorum