Hilal ÇORBACIOĞLU

Hilal ÇORBACIOĞLU

Ailede din eğitimi

İnanma ihtiyacı her insanın yaratılışında kalbine kodlanan muazzam bir ihtiyaçtır. İnsan fiziksel ihtiyaçları için uğraşıp çabalarken fıtri olarak inanma ihtiyacını karşılamak için sorularına cevaplar aramaktadır. İnsanın çocukluk döneminde aldığı dini telkinler hayatı boyunca atacağı bütün adımlara tesir eder. Bunun için doğru bilgiler doğru duygularla sığındığı sığdığı ilk yuvada verilmelidir.

İmam Gazali; çocuğun kalbini, “bomboş, saf, herşeyi almaya ve yöneltildiği herşeyi yapmaya meyilli” olarak nitelendirir. Peygamberimiz (asm) “Her doğan çocuk fıtrat  üzere doğar. Sonra anne babası onu Yahudi, Hristiyan veya Mecusi yapar” buyurmuştur. Aslında yaratılıştan bir şifre, bir kod insanda vardır lakin çevrenin şekillenme ve değişim üzerindeki etkisi yadsınamaz. Bediüzzaman hazretleri konuyla alakalı şunu söyler: “Çocuk küçüklüğünde kuvvetli ders-i imani almazsa, sonra pek zor ve müşkil bir tarzda İslamiyet ve imanın erkanlarını ruhuna alabilir. Adeta gayr-i müslim birisinin İslamiyet’i kabul etmek derecesinde zor olur.”

Bu nedenle kalbinin dine karşı ilk duyguları, öğrendiği ilk şemalar, temel bilgiler ailede oluşur. Ailenin bu kemiyetli görevi bilinçli bir şekilde yerine getirmesi en asli vazifesidir. İnsanı diğer varlıklardan ayırıp eşrefi mahlukat yapan özellik sadece akıl değildir, doğuştan sahip olduğu ruh ve duygu zenginliğidir. İnsan bağlanmak, sevmek, sevilmek, değerli hissetmek, acziyetinin farkındalığıyla güçlü hissetmek ister. Bu da ancak Bediüzzaman hazretlerinin ‘hayatın hayatı, nuru, esası’ olarak tasvir ettiği ‘imanla’, inançla ve bunu doğru anlatacak bir aile rehberliğiyle mümkün olur.

Çocuğun çevreyle muhatabiyeti, öğrenme iştiyakı doğduğu an itibariyle gözlemlenir. Çocuk etrafında gördüğü herşeyle ilgilenir, öğrenme isteğiyle doludur, tarafsız bir gözlemleyicidir. O zaman doğduğu an itibariyle temsil ve tebliğ her anne babanın vazifesidir. Fakat bilinçli bir eğitici olmak anne baba için en önemli bir mesuliyettir. Ayrıca çocuk sadece bilgileri değil hisleri ve duyguları da emer. Bu nedenle doğru bilgiyi vermek kadar doğru hislerle vermek de önemlidir. Aslında dini eğitimde en önemli kısım da bu kısımdır. İnsan her yaşında bilgiye ulaşabilir ve öğrenebilir. Namazın farzlarını, guslün nasıl alındığını veya ibadetle ilgili diğer her bilgi her yaşta ulaşılabilirdir. Fakat çocuklukta kazanılan bazı davranış kalıpları vardır ki değiştirilemez veya değiştirilmesi çok zordur. Besmelenin hayata geçmesi, davranış haline dönüşmesi, sünneti seniyyenin günlük hayatta yer edinmesi. Bir yetişkine bilgi olarak besmelenin öneminden bahsedebiliriz, anlayabilir ama onu davranışa dönüştürmesi bir çocuğunkini dönüştürmekten çok daha zordur. Fakat çocukluk döneminde kazandığımız bazı alışkanlıklar davranışlar vardır ki anlamını hiç yitirmez. Mesela; yatarken dua okumak, evden çıkarken girerken besmele çekmek, sağ elle yemek yemek, ezan okurken susmak gibi… Özellikle okul öncesi dönemde bazı şemaları ve temaları çocuğun yüreğine oturtulabilirse tüm bünyesine nüfuz eder. En önemlisi ebeveynlerin ruhuna İslam ahlakının sirayet etmiş olmasıdır. Baskıdan uzak, çocuğun hangi dönemde hangi bilgiye ne kadar ihtiyacının olduğu bilgisine vakıf olarak ve yaşayarak aktarmak gerekir. Kainat ve Allah arasındaki ilişki kurabilmek şema haline dönüştürülmelidir. Çocuğun henüz hayret duygusu, merak duygusu had safhadayken Yaratıcıyla bağlantı kurup tefekkür yolculuğuna çocuğu çıkarmak ona bu hayatta yapabileceğimiz en önemli davranış eğitimi olacaktır. Merak duygusunu canlı tutarak hayal dünyasına ket vurmadan bilgi aktarımı hem heyecan vericidir hem kalıcıdır.

Pedagojik olarak en önemli durum gelişim dönemleri bilinerek gerçekleştirilen eğitim faaliyetidir. Yani muhatabımız tanınmalıdır. Onun bir ‘çocuk’ olduğunu, ihtiyaçlarının gelişim dönemine göre değiştiğini, bildiğimiz herşeyi hemen öğrenmek zorunda olmadığını, oyuna ve hareket etmeye çok ihtiyacı olduğunu anne baba olarak hiçbir zaman unutmamalıyız. Eğitim sisteminin en büyük handikapı çocuğu başarı ve başarısızlığa göre sınıflandırmasıdır. Ve ‘çocuk’ olduğunun sistem tarafından hep gözardı edilmesidir. Bu nedenle anne baba olarak en önemli vazifemiz vereceğimiz her eğitimde çocuğumuzun her zaman ‘çocuk’ olduğunun farkında olarak, en önemli ihtiyacının oyun ve hareket etmek olduğunu kavrayarak din adına olumlu duygular tutumlar geliştirmesi sağlanmalıdır.

Çocuk eğitiminde davranışlarımız sözlerimizden daha etkilidir. Bu nedenle Peygamberimiz (asm) Hasan ve Hüseyin’i namaz esnasında hoşlukla karşılamış, namazındaki hallerine müsaade etmiştir. Bu nedenle model oluşturarak öğrenme kalıcı ve etkileyicidir. Çünkü sözlü anlatımları çocuk zihni tutamaz ama somut birşeye dönüştürerek anlatma daha etkindir. Peygamberimiz (asm) buyuruyor ki: “Buluğa erinceye kadar çocuktan ve akıl hastasından kalem kaldırılmıştır.” Yani mesul değildir, duygularıyla hareket ettiğinden, soyut düşünce henüz gelişmediğinden sorumlu tutulmamıştır. Dolayısıyla Allah’ın cezalandıracağından, cehennemden, öfke duygusu barındırarak anlatmamak gerekir. Bunlardan okul öncesi ilk çocukluk döneminde bahsetmek olumsuz duyguların birikmesine sebep olur. Ancak kendini güvende ve emniyette hisseden çocuk, ona bu bilinçle bilgi aktaran anne, baba veya eğitimcisiyle doğru bir din duygusuna sahip olur.

Sonuç olarak şunu rahatlıkla söyleyebiliriz ki:

Aile, çocuğun eğitiminin her safhasında; tutum ve davranışların kazandırılmasında, ahlaki hallerin ve karakterin şekillenmesinde, din eğitiminde (duygu ve bilgi kazanımında)en önemli rolü üstlenen kurumdur. Buradaki eksiklik veya yanlış bir öğretimi başka bir müessesenin doldurması veya düzeltmesi mümkün değildir. Ve sağlıklı bir toplumun, huzurlu ve refah bir birlikteliğin, gerçek bir medeniyetin inşası sağlıklı bir aile mefhumu ve din eğitiminden geçer. Medeniyetin temelini atan Asrı saadetinin mayası sağlıklı bir din anlayışı ve algısıdır. Sınırsız bir sarhoşluk içinde ahlaki değerlerden uzak çıkmaz sokaklarda kaybolan bir neslin gelmemesi için her anne baba üzerindeki vazifeden haberdar olmalı, yeterli  görene kadar kendini  bilinçlenmelidir.

Niyetimiz gibi amellerimizde ve neticeleri de güzel olsun duasıyla.

(Bir sonraki yazımızda çocuklarımızı yaşına ve ihtiyacına göre doğru bilgilendirebilmemiz için  gelişim dönemleri ve ihtiyaçlarını inceleyeceğiz…)

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
YORUM KURALLARI: Risale Haber yayın politikasına uymayan;
Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve BÜYÜK HARFLERLE yazılmış yorumlar
Adınız kısmına uygun olmayan ve saçma rumuzlar onaylanmamaktadır.
Anlayışınız için teşekkür ederiz.