Uzlet ve İnziva

Manevi mesuliyetlerinin farkına varan, ilahi gadaba uğramaktan korkan müminler enfüsi muhasebe yapmak, ilim ve marifette mesafe almak, Rablerine yakınlaşmak gayesiyle gafleti ve sefahati doğuran mekânlardan uzaklaşmaları, nefisleriyle başbaşa kalmaları, deruni gerçeklerini keşfe çıkmaları “uzlet ve inziva” kelimeleriyle anlatılmaktadır.

Kehf Suresinde geçen, “Siz onlardan ve Allah’tan başka taptıkları varlıklardan uzaklaştığınızda mağaraya sığının ki Rabbiniz size rahmetini yaysın.”[1] ayeti, işari bir surette inzivadan bahsetmekte, neticesini nazarlara sunmaktadır. Bu ve benzeri ayetlerden, şirk ve küfür gibi kirlerden korunmak, takva üzere yaşamak için uzlet ve inzivanın lüzumiyeti anlaşılmaktadır.

Nurlu eserlerde geçen; “Bir zaman elîm bir esaretimde, insanlardan tevahhuş edip Barla Yaylasında Çam Dağı'nın tepesinde yalnız kaldım. Yalnızlıkta bir nur arıyordum.” “Madem sonunda kabre yalnız gireceğim, yalnızlığa alışmak için şimdiden yalnızlığı ihtiyar edeceğim”[2] gibi ifadeler yalnızlığın hakkı arayışa, hakikati kavrayışa medar bir iklim olduğunu hatırlatmaktadır.

Evet iç sesimizi duymaya, derûnî gerçeklerimizi anlamaya hizmet eden uzlet ve inziva, batıldan nefret edenlere, hakikat özlemi çekenlere, hak ateşi düşen gönüllere sunulan eşsiz bir imkândır. Ahlaki değerlerin yozlaştığı, değerler manzumesinin ayaklar altına alındığı cemiyetlerde yalnızlık kalbe şifadır...

Günah galerisine dönmüş bir dünyadan tiksinen, şehvetin, servetin ve şöhretin cazibesine kapılmaktan ürken müminlerin ilim ve marifetlerini, tefekkür ve ibadetlerini arttırmaları, gaflet ve cehalet ile âlude mekânlardan uzaklaşmaları, kendileriyle başbaşa kalmaları, vicdanlarının sesini duymaları için uzlete ve inzivaya olan ihtiyaç açıktır.

Yalnız kalma ve yalnızlığa alışma, hakikat yolculuğunda sayısız mana pınarları ile karşılaşmanın, tarifsiz lezaize gark olmanın zeminini hazırlamaktadır. Evet uzlet ve inziva, küçük bir harita, hassas bir mizan, doğru bir numune olan nefsin mahiyetini tanımayı, marifet-i ilahiyeden payını arttırmayı kolaylaştırmaktadır.

İnsan kendi içinde seyahat ettiği, deruni gerçeklerini keşfettiği kadar Rabbini tanımakta kemale ulaşmaktadır. Hak namına hakikat hesabına bir niyeti iktiza eden uzlet ve inziva; aklın inşasına, kalbin ihyasına, nefsin iknasına medar bir iklimi doğurmaktadır.

“Yalnızlık bana sevdirildi” diyen Peygamber Efendimizin (a.s) Risalet öncesi Hira mağarasında halvete çekildiği, deruni gerçeklerini bilme adına uzlet ile inzivayı ihtiyar ettiği siyer kitaplarında anlatılmaktadır.

İslam nimetinden uzaklaşmış, gaflete dalmış cemiyetleri irşad ve ikaz ile tavzif edilen büyük zatların nefislerinin tezkiyesi, kalplerinin tasfiyesi, ruhlarının tekmili için bir müddet uzlet ve inzivada kalmaları mes’elenin ehemmiyetini ispatlamaktadır.

Kesretli ve kesafetli dünyevi meşguliyetler içinde insan bunalmakta, Rabbini tanıması ve bulması bir manada zorlaşmaktadır. Uzlet ve inziva vesilesiyle kendini tanımanın, Rabbini bulmanın kapısı aralanmaktadır. Evet insan yalnız kalınca içindeki boşluğun farkına varmakta, maneviyattan istifadesi artmaktadır.

Bu manada yalnızlık daha dünyada iken insanı cennetvari bir huzura ulaştırmaktadır. Bu lezzeti tadanlar, dünyayı baki bir diyar sanan, yalancılık ve yalakalıktan menfaat uman niteliksiz kalabalıklardan iradi olarak uzaklaşmaktadır.

Yalnızlık kabz hali ile içtima edince hakikat kitapları ile meşguliyet marifetullahta sayısız pencereleri açmakta, akıl mana deryasında kulaç atarken, kalbi tatlı bir hüzün kaplamaktadır. Hüzün hali, “En Sevgiliye” yakınlığa sebep olmakta, Onun yanında bile Ona hasretiniz artmaktadır.

Elhasıl; hakikat sarayına müteveccih seyahat zihni ve kalbi uzlet ile başlıyor, inziva ile kemale ulaşıyor. İnsan kalabalıklar içinde yaşamaya alışınca, nefsiyle başbaşa kalmanın önemini anlayamıyor, sayısız günahlar içinde Allah’tan uzaklaşıyor, hayatını pespaye bir vaziyette yaşıyor.

Allah’ı tasdik etmeyen, yaratılış gayesi üzerinde düşünmeyen gafiller için yalnızlık psikolojik hastalıklara sebep olurken, Rabbine yönelenler, Rahman’ı tanımanın lezzetine eren müminler için yalnızlık, ruhun nefes aldığı menfezlere dönüşüyor, kalp bunlarla sükûnete erişiyor.

İnsan hayatı; uzlet, marifet, muhabbet, hasret ve vuslat olmak üzere beş mevsim. Kâinat seyrine doyulmaz ilahi bir resim. Evet yaratılış gayesini idrak eden müminler için şu koca kâinat rabbani sanatların sergilendiği, kemalat-ı ilahiyenin bu ayinelerde seyredildiği bir “Esma” çarşısıdır. Nefisperest nadanlar için şu fani dünya servet, şöhret ve şehvetin tatmin diyarıdır...

[1] Kehf, 16

[2] Lem'alar, 227-235

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
YORUM KURALLARI: Risale Haber yayın politikasına uymayan;
Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve BÜYÜK HARFLERLE yazılmış yorumlar
Adınız kısmına uygun olmayan ve saçma rumuzlar onaylanmamaktadır.
Anlayışınız için teşekkür ederiz.
9 Yorum