
Zafer KARLI
Talak Sûresi: Boşanmanın Usulü ve Boşanmış Kadınların Hakları
Talak Sûresi (1-7) Meal Tefsiri
1-“Ey Peygamber! Kadınları boşayacağınız zaman onları iddetleri içinde boşayın ve iddeti de dikkatle sayın. (Bunları yaparken) Rabbiniz olan Allah’a karşı gelmekten sakının. (Kadınlar bu süreyi beklerken) onları evlerinden çıkarmayın ve kendileri de çıkmasınlar. Ancak açıkça bir hayasızlık yapmaları müstesna… İşte bunlar Allah’ın sınırlarıdır. Kim Allah’ın sınırlarını aşarsa, bilsin ki nefsine zulmetmiş olur. Bilemezsin, umulur ki Allah bundan sonra bir durum ortaya çıkarıverir.”
Ayetin başında Hz. Peygamber’e hitap edilmesiyle ilgili olarak Zemahşeri’nin izahları şu yöndedir: Ey elçimiz Muhammed! Boşanma konusuyla ilgili aşağıdaki hükümleri müminlere bildir ve uygulanmasına titizlikle riayet et! (1)
Öte yandan hitap tekil kalıbıyla Hz. Peygambere olduğu halde, devamında gelen cümleler çoğuldur. Dolayısıyla Onun şahsında bütün mü’minlere hitap edilmektedir. Ayetin başında “boşayacağınız zaman” anlamına gelen bir ifadenin yer alması, boşamanın hissî ve âni olmaması, yeterince düşünüp taşındıktan sonra verilen bir kararın icrası tarzında olması gerektiğini göstermektedir (Zemahşerî, IV, 107)
Boşanmanın iddet içinde olması, yani kadının bu sırada âdetten temizlenmiş ama kocasıyla ilişkiye girmemiş olması demektir.
Hadis-i Şerifte İddet
Hz. Ömer’in oğlu, eşi adet gördüğü sırada onu boşamıştı. Babası Hz. Ömer bunu Resulullah Efendimize haber verince Allah'ın Resulü şöyle buyurdu: “Ona söyle karısına dönsün, karısı temizlenip tekrar adet görünceye ve tekrar temizleninceye kadar ona dokunmasın. Ondan sonra onu isterse nikahında tutar; isterse, bir daha ilişkiye girmeden boşar. İşte Allah’ın, kadınları boşarken dikkate alınmasını emrettiği iddet budur.” (2)
İddet / Bekleme süresinin hikmeti nedir?
Önceki evliliğin etkilerinin tamamen sona ermesi ve kadının yeni bir evlilik yapmaya hazır hale gelmesi manasını da içeren iddet, dinî bir emir olarak hükmedilmiştir. İddet, kadının hamile olup olmadığının anlaşılması, vefat eden kocanın hatırasına saygı ve ric’i boşamalarda karısına dönmesi için kocaya düşünme imkânı sağlama gibi hikmet ve maslahatları içermektedir. Bu yüzden evliliği sona eren bir kadının her halükârda yerine getirmesi gereken dinî ve hukukî bir görevdir. Dolayısıyla kadının hamile olup olmadığının tıbben anlaşılabildiği belirtilerek iddet beklemeye artık gerek bulunmadığı ileri sürülemez.
Not: Erkek, hanımını boşayıp da onun iddet süresi içinde sözlü veya fiili bir şekilde dönüş yapmazsa, artık bu boşama ric’i talak (yeni bir nikâha ihtiyaç olmadan aile hayatını devama izin veren boşama) olmaktan çıkar, bain talaka dönüşür. Talak sayısının bir veya iki olması halinde buna beynûnetü’s-suğrâ (küçük ayrılık) denir ve taraflar ister iddet süresi içinde ister iddet bitiminde yeni nikâh akdiyle tekrar bir araya gelebilir. Ancak erkek üçüncü boşama hakkını da kullanmışsa, artık doğrudan nikâhlama hakkı kalmaz. Bu durumda meydana gelen ayrılığa beynûnetü’l-kübrâ (büyük ayrılık) adı verilir. Böyle biri, hanımı başka bir erkekle evlenip boşanmadan onu yeniden nikâhlayamaz.
“Ve iddeti de dikkatle sayın.”
Yoksa hamile bir kadını eş adayı ilan ederek neslin karışmasına veya boşanmış kadını gereksiz yere engelleyerek mağduriyetine neden olursunuz.
Kocası ölen kadının iddeti dört ay on gün, boşanmış kadınların iddeti üç hayız görüp temizleninceye kadar ve hamile kadının ise doğuruncaya kadardır.
Kur’an’a göre, karı-koca üç nikâh bağıyla birbirine bağlıdır. Erkek iki defa boşama hakkı kullandığında, yeni bir nikâha gerek olmadan evliliklerini devam ettirebilirler. Yani bir defada bütün bağları koparıp atmak değil, kademeli bir boşama söz konusudur. Bu da evliliğin devamını sağlayabilecek unsurlardan biridir.
Dikkat: İddet beklemenin başlangıcı, tarafların fiilen birbirlerinden ayrı kaldıkları an değil, boşamanın veya ölümün gerçekleştiği andır!
“(Bunları yaparken) Rabbiniz olan Allah’a karşı gelmekten sakının.”
Ona karşı gelmekten, özellikle eşlerinizin hukukuna zarar vermekten sakının.
“(Kadınlar bu süreyi beklerken) onları evlerinden çıkarmayın.”
Bu üç aylık süre zarfında aynı evde olmaları, tekrar bir araya gelmelerini sağlayabilecektir. İddetin ikinci önemli hükmü, kadının iddet süresince boşayan veya ölen kocasının evinde oturması ilkesidir. Kadın için bir hak olma niteliği ağır basmakla birlikte bu hükmün belli şartlarda kadın için bir yükümlülük olduğu da görülür. (3)
“Ve kendileri de çıkmasınlar.”
Allah, boşamış olduğu hanımını evden çıkarmayı erkeğe yasakladı. Kadını da, kendi isteğiyle oradan çıkmaktan nehyetti. Binaenaleyh, kadının geceyi evinin dışında geçirmesi, zarurî işler dışında gündüzün de evden uzaklaşması caiz değildir. Bu yasak, soyu ve kadını korumak içindir. Ama karı-koca aralarında anlaşırlarsa, kadın bu süreyi kocasının evi dışında da bekleyebilir.
“Ancak açıkça bir hayasızlık yapmaları müstesna…”
Serkeşlik, zina gibi durumları evde kalma haklarını ortadan kaldırır. Çünkü bu durumda kadının kocasına yakın durması bağları güçlendirmez, aksine iyice kopartır.
“İşte bunlar Allah’ın sınırlarıdır. Kim Allah’ın sınırlarını aşarsa, bilsin ki nefsine zulmetmiş olur.”
Cezaya maruz bırakmakla nefsine zulmetmiş, kendisine yazık etmiş olur.
“Bilemezsin, umulur ki Allah bundan sonra bir durum ortaya çıkarıverir.”
Nereden bileceksin, bakarsın Allah bundan sonra yeni bir durum meydana getirir, ümitvâr ol.
Âyette “umulur ki…” ile ifade edilen durum, kişinin boşamak istediği hanımına rağbetidir. Yani, hanımı iddet süresini evde geçirirken, fikir değiştirip evliliklerini devam ettirebilirler.
2,3- “(Kadınlarınız) bekleme sürelerinin (üç âdet süresinin) sonuna yaklaştıklarında onları ma'rufa uygun olarak tutun (evliliği devam ettirin) veya ma'rufa uygun olarak onlardan ayrılın. (Bu konudaki kararınıza) sizden (güvenilir ve) adil iki kişi şahit olsun. (Ey şahitler!) Siz de Allah için hakkıyla / dosdoğru şahitlik yapın. İşte Allah'a ve Ahiret Günü'ne (ahiretteki hesap gününe) iman edenlere (boşanma konusunda) verilen öğüt budur. Kim Allah'a karşı gelmekten sakınırsa, (Allah,) ona bir (her darlıktan bir) çıkış yolu nasip eder. Bir de ona, hiç beklemediği yerden rızık verir. Kim Allah'a tevekkül ederse, O, ona yeter. Muhakkak ki Allah, emrini yerine getirendir. Allah her şey için bir ölçü koymuştur (boşanma konusunu belli kurallara bağlamıştır.)”
Ma’ruf; örfe uygun, makul ve meşru demektir. Ancak örfün kitap ve sünnete aykırı olmaması gerekir.
Ma’rufa uygun olarak onlardan ayrılın; kadınların haklarını vererek ve zarar vermekten kaçınarak güzellikle ayrılın, iddeti biterken kendileriyle beraber olup iddet müddetini uzatmak gibi hâllerden kaçının.
Fahreddin Râzî tefsirinde, ayette lafzen geçen “İddet (bekleme) sürelerini doldurduklarında” ifadesi ile burada kastedilenin, bu zamanın yaklaşması olduğunu söyler. (Meal buna göre verilmiştir.)
Allah'a karşı gelmekten sakınmak; -üstteki âyetleri nazara aldığımızda- “sünnete uygun boşamak, iddet süresini dikkatlice hesaplamak, kadını evden atmamak, ayrılma durumunda güzelce ayrılmak, talak halinde iki adil kişiyi şahit tutmak… gibi davranışları içine alır.
Boşanma ve iddetten söz eden ayetler arasında takva ve tevekkül emrinin veriliş sebebi şudur: İddet / bekleme sürecinin sonu ya ayrılmak veya evliliği sürdürme kararı alma ile sonuçlanacaktır. Bu ise tam olarak bilinmeyene bir adım atmak demektir. Bu ise tevekkülü gerektirdiği gibi, hataya düşmemek için Allah'a karşı gelmekten sakınmaya / takvaya da ihtiyaç vardır. (4)
4-“(Boşanan) kadınlarınızdan âdetten kesilmiş olanlarla âdet görmeyenler hakkında eğer bir tereddüdünüz olursa, onların bekleme süreleri üç aydır. Hamile olan (boşanmış) kadınların bekleme süresi ise doğum yapmalarıyla sona erer. Kim Allah’tan korkarsa, (Allah) ona işinde bir kolaylık verir.”
Buradaki âdet görmemek, fizyolojik veya psikolojik herhangi bir sebepten dolayı âdet görmeyen veya âdeti gecikeni; ayrıca boşamadan itibaren üç ay süreyle âdet görmeyenleri içine alır. Rivayete göre “Boşanmış kadınlar kendi kendilerine üç ay hâli beklerler...” (Bakara, 228) âyeti nazil olunca “hayız görmeyenlerin iddeti ne kadar?” diye soruldu, âyet bu münasebetle nazil oldu.
Ayet metninde geçen “eğer bir tereddüdünüz olursa” iki şekilde anlaşılabilir:
a-Adetten kesilip kesilmedikleri konusunda,
b-İddet (bekleme) süreleri konusunda ilâhî hükmün ne olduğuna dâir tereddüt ederseniz.
Bekleme mecburiyeti, gerdeğe girmiş kadınlar için geçerlidir. Gerdeğe girmeden boşanmış kadınların bir başkasıyla evlenmek için herhangi bir iddet beklemelerine gerek yoktur. (Bkz. Ahzab 49)
Her şeyi bir ölçüye ve miktara göre yaratan Allah, boşanan kadınların bekleyecekleri süreye de bir ölçü koymuş ve böylece haber vermiştir.
Hukuki anlamıyla iddet
Hukuki anlamıyla iddet; evlilik birliği sona eren kadının yeni bir evlilik kurabilmesi için beklemesi gereken süredir. Bu süre, 4721 sayılı halen (15.05.2025) yürürlükteki Türk Medeni Kanunu’nun 132’inci maddesinde şu şekilde düzenlenmiştir:
a-Evlilik sona ermişse, kadın, evliliğin sona ermesinden başlayarak üçyüz gün geçmedikçe evlenemez.
b-Doğurmakla süre biter.
c-Kadının önceki evliliğinden gebe olmadığının anlaşılması veya evliliği sona eren eşlerin yeniden birbiriyle evlenmek istemeleri hâllerinde mahkeme bu süreyi kaldırır.
Not: Kimi çevirilerde, “adet görmeyenler” ifadesine, “henüz” sözcüğü de ilave edilerek; “henüz adet görmeyenler”, yani “çocuk yaşta oldukları için ay hali olmayanlar” şeklinde yanlış anlam verilmektedir. Oysaki baştan itibaren konu kadınlar hakkındadır. Zaten ayet metninde de ‘henüz’ anlamındaki “lemma” edatı bulunmamaktadır. Burada geçen ifade “lem yehıdne”dir ki “lem” edatı, adet göremeyen kadınlara işarettir.
Adet görememe (amenore), primer (birincil) ve sekonder (ikincil) amenore olarak 2 şekilde olabilir. Hayatında hiç adet görmemiş ise buna primer amenore, daha önceden düzenli adet gören kadında adetin kesilmesine de sekonder amenore adı verilir. (Bkz. Amenore: adet görememe)
5- “İşte bütün bunlar, Allah’ın size (gereğince amel etmeniz için) indirdiği emirleridir. Kim Allah’a karşı gelmekten sakınırsa, (Allah) onun kötülüklerini örter ve mükâfatını artırır.”
Çünkü haseneler (iyilikler) seyyieleri (kötülükleri) giderir. (Hûd, 114)
6- “(Boşadığınız) kadınları, bekleme sürelerini tamamlayıncaya kadar imkânlarınız ölçüsünde kendi oturduğunuz evin bir bölümünde oturtun (kendi hayat standardınızla aynı düzeyde geçimlerini sağlayın.) Onları sıkıştırıp (da evden çıkmaya zorlamak için) kendilerine zarar vermeye kalkışmayın. Eğer hâmile iseler, doğum yapıncaya kadar nafakalarını verin. Sizin hesâbınıza çocuğunuzu emzirirlerse onlara ücretlerini ödeyin. (Ücret konusunda) maruf bir şekilde (meşrû çerçevede ve güzelce konuşup aranızda) anlaşın. Eğer anlaşamazsanız, bu durumda çocuğu başka bir kadın emzirecektir.”
Kadının ayrıldığı eşten olan çocuğunu emzirmemesi, sağlık nedenlerinden veya yeniden evlenmek istemesi gibi sebeplerden dolayı olabilir.
Dikkat: Bir erkek, boşadığı karısı sebebiyle geçici olarak kendisine haram olan bir başka kadınla hemen evlenemez. Mesela aynı anda evli bulunması caiz olmayacak kadar yakın olan boşadığı karısının kız kardeşi, teyzesi gibi bir kadınla evlenmesi mümkün değildir. Bu, ancak boşadığı karısının iddetinin bitmesinden sonra olabilir. Bu ve benzeri durumlarda erkeğin, karısının iddeti kadar bir süre beklemek zorunda olmasına bazen “erkeğin iddeti” denmiştir. Ancak buna ıstılahî manada iddet denemez. Bu tür beklemeler, aslında birer geçici evlenme engelidir. (5)
7- “(Nafakada ise ölçü şudur) : İmkânı geniş olan, imkânına göre, rızkı daraltılmış olan da Allah’ın kendisine verdiği ölçüde nafaka versin. (Çünkü) Allah hiç kimseye, kendisine vermiş olduğunun üstünde bir sorumluluk yüklemez. (Eğer ilahi emirlere uyarsanız) Allah her zorluktan sonra kolaylık yaratacaktır.”
Varlıklı kişi bekleme süresinin bitimini bekleyen boşadığı karısının ve çocuğunun nafakası ile süt emzirtme ücretini imkânlarına uygun şekilde karşılasın. Maddi imkânı kısıtlı olan kimse de Allah'ın verdiği imkân ölçüsünde nafakasını ödesin. Allah bir kimseyi ancak verdiği imkanlar ölçüsünde sorumlu tutar. Eğer ilahi emirlere uyarsanız Allah darlık ve sıkıntının ardından genişlik ve kolaylık ihsan eder.
Not: Evliliğin iddeti devam ettiğinden ve buna bağlı olarak evlilik bağı tamamen kesilmediğinden evliliğin hükümlerinden olan kadının nafakasını karşılama görevi de erkek için devam eder. Fakat iddetin bitmesi ile nafaka yükümlülüğü de bitmiş olur, erkek kadına nafaka ödemez.
Ancak halen (15.05.2025) yürürlükte olan Türk Medeni Kanunu’na göre nafaka talep edildiğinde ödeme kararına hâkim hükmederse nafaka ödemesi süresiz olarak devam eder. Ancak belli birtakım hususların meydana gelmesi ile ödeme sona ermektedir. (Bkz. Türk Medeni Kanunu Madde 175)
Günümüzde nafaka uygulamasındaki süresizlik sebebiyle birçok insan mağduriyet yaşamaktadır. Örnekler için bkz. Milliyet, “Eski Kaleci F. T. Yeniden 3 Ay Hapis Cezasına Çarptırıldı” (19 Aralık 2014), Cumhuriyet, “Felçli Hasta 1500 Liralık Nafaka Borçlusu Olduğu İçin Otobüsten İndirilerek Gözaltına Alındı” (23 Şubat 2021) (6)
Boşanmadan sonra çocukların nafakası kime aittir?
Baba, çocuğunun nafakasını sağlamakla yükümlüdür. Boşanmış anne çocuk için nafaka sayılacak harcama yapmış ise, bunu babadan talep eder, baba ona borçlu olur ve mahsup caiz olur.
Ayrıca çocuk anne ile kalıyor ve anne çocuğa bakıyorsa, anneye uygun bir ücret ödemesi de gerekir. (Bkz. Ebu Yahya Zekeriyya, Esne'l-Metalib, ilgili yer) (7)
Baba, çocuğun nafakasını temin edemeyecek kadar fakirse babanın kardeşi veya anne bunu temin edebilecek maddî güce sahipse baba, gücü yettiğinde ödemek üzere, onlara borçlanarak nafakayı karşılar. Kız çocuklar büyük de olsa küçük çocuklar gibi olup, evleninceye kadar nafakaları babaya, evlendikten sonra kocaya aittir. Erkek çocuklar ise çalışıp kazanır hâle gelinceye kadar baba nafakalarını temin eder, çalışıp kazanabilecek hâle gelince nafaka sorumluluğu sona erer. Ancak çocuk büyük de olsa nafakasını kazanamayacak bir özre sahip olduğunda, nafakası yine babaya aittir (Serahsî, el-Mebsût, 5/208). (8)
Kaynaklar
1- Bkz. Tevhid Mesajı; Prof. Dr. Hasan Elik, Muhammed Coşkun s. 1289
2- Buhari, Tefsir 1, Talak 1-3, 44, 45, Ahkam 13, Müslim, Talak 1-14
3- https://islamansiklopedisi.org.tr/iddet
4- Said Havva “El-Esas Fi’t-Tefsir” Şamil Yayınevi, (terc. M. Beşir Eryarsoy) cilt 15 s 155 İstanbul 1989
5- Karataş Fatih, Şırnak Üniversitesi İlahiyat Fakültesi Dergisi 2013/2 yıl: 4 cilt: IV sayı: 8 s 168
6-Işık Hanife “Yoksulluk Nafakasında Süresizlik Sorunu: Hukuk Sistemleri Arasında Bir Mukayese, Düzce Üniversitesi İlahiyat Fakültesi Dergisi 6/1 (Bahar 2022): 66-82.
7-https://sorularlaislamiyet.com/babanin-cocuk-icin-verdigi-nafakadan-cocugun-annesi-faydalanabilir-mi Erişim 15.05.2025
8- T.C. Cumhurbaşkanlığı Diyanet İşleri Başkanlığı, Din İşleri Yüksek Kurulu 12.07.2017
Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve BÜYÜK HARFLERLE yazılmış yorumlar
Adınız kısmına uygun olmayan ve saçma rumuzlar onaylanmamaktadır.
Anlayışınız için teşekkür ederiz.