TEDMEM'den uzaktan öğrenme, sorunlar ve çözüm önerileri

TEDMEM'den uzaktan öğrenme, sorunlar ve çözüm önerileri

Türk Eğitim Derneğinin düşünce kuruluşu TEDMEM, Kovid-19 sürecinde uzaktan öğrenme, sorunlar ve çözümleri üzerine rapor yayımladı.

TEDMEM Direktörü Prof. Dr. Emin Karip ve uzmanlar, Sabiha Sunar, Kübra Çelikdemir, Nilgün Demirci Celep, Derya Şahin İpek ve Gamze Çetinkaya tarafından hazırlanan raporda okulların kapalı kaldığı süre uzadıkça öğrenme eksiklerini kapatmanın güçleştiğine dikkat çekildi. Uzmanlar, okulların 2020 yılı Eylül ayında açılamaması halinde ise öğrenme kaybının ve eksiğinin kapatılması, telafi edilmesi nerdeyse imkansız hale geleceğini vurguladı.

Bu anlamda eğitim öğretime muhakkak kontrollü ve güvenli bir şekilde başlanması gerektiğine dikkat çekilen raporda altı çizilen noktalar ise şöyle:

“Öğrencilerin ve toplumun sağlığını korumak için her türlü tedbiri almak öncelik olmalıdır. Okulların açılması kısa vadede Covid-19 salgını ile ilgili endişelerin kaynağı olmakla birlikte, sağlık otoriteleri okulların kapalı kalmasının da orta ve uzun vadede hareket kısıtlılığı ve sosyal izolasyona bağlı olarak sağlık sorunlarına neden olacağı konusunda uyarılarda bulunmaktadır. Okulların açılması veya kapatılması, bilgiye dayalı olmak zorundadır ve zor bir karardır. Bu kararda gözetilmesi gereken ‘bireylerin sağlığını ve yaşamlarını korumak' ile ‘bireylerin geleceğini korumak' arasında hassas bir denge vardır. Bu dengenin rasyonel bir temelde, güncel sağlık verileri ve bilimsel bilgilere dayalı olarak oluşturulması gerekir. Okulların kapalı kaldığı süre uzadıkça öğrenme eksiklerinin ve kayıplarının telafisi sistemin yönetme kapasitesinin sınırlarını aşıyor. Öğrenme kayıpları ve eksikleri bireysel, toplumsal ve ekonomik olarak kalıcı kayıplara neden olacağından okulların daha uzun süre kapalı kalması mevcut öğrenme ve temel beceri yetersizliği sorunlarını daha karmaşık hale getirebilir. Okulların kapalı kalmasının sonucu olarak temel beceri düzeyinin altında kalan öğrenci oranının artacağı, öğrenme kayıplarının bireylerin hayat boyu gelirleri ve ülkelerin ekonomisi üzerinde negatif etkilerinin olacağı hesaplanmaktadır.”

Salgının ne kadar devam edeceği ve okulların ne kadar süre kapalı kalacağına ilişkin farklı senaryolarda bireylerin çalışma hayatları süresince yıllık ortalama 355 Dolar ile bin 408 Dolar arası gelir kayıpları olacağının tahmin edileceği belirtilen raporda, “Normal koşullarda Haziran-Eylül arasında sadece yaz tatili için okulların kapalı kaldığı durumda dahi ciddi bir öğrenme kaybı söz konusu olduğunu biliyoruz. Bu sürenin yaklaşık iki buçuk ay gibi ilave bir süre daha uzaması, içinde bulunduğumuz öğretim yılında öğrenme kayıplarının daha da artması anlamına geliyor. Her ne kadar uzaktan öğretim çalışmaları yapılmış olsa da öğrencilerin çevrim içi derslere erişimlerinde ve okulların ve öğretmenlerin öğrencilere destek ve yönlendirme sağlamalarında yaşanan sınırlılıklar dikkate alındığında öğrenme kaybı ve eksikliklerinin ciddi boyutlarda olması beklenmektedir. Okulların 2020 yılı Eylül ayında açılamaması halinde ise öğrenme kaybının ve eksiğinin kapatılması, telafi edilmesi nerdeyse imkansız hale gelecektir. Okullar neden daha fazla kapalı tutulamaz sorusunu cevaplarken, ABD Hastalıkları Kontrol ve Önleme Merkezi (CDC) çocukların okula dönüp yüz yüze eğitim almasının ve sanal ortamda eğitime devam etmelerinin riskleri ve faydalarının bütüncül olarak değerlendirilmesi gerektiğine dikkate çekmektedir. Okul çocuğun sağlığı ve iyi olma hali üzerinde önemli bir etkiye sahiptir. Bu nedenle yüz yüze eğitime dönülebilmesi için salgının seyrine bağlı olarak uygun şartların sağlanması önem arz etmektedir” denildi.

Öğrencilerin bir kısmının kazanmaları gereken temel becerileri edinemeden mezun olacağı belirtilen raporda, “Mezun olurken, okula henüz yeni başlayanlar da okuma yazma gibi temel becerileri edinmeden bir üst sınıfa geçmeye devam edecektir. Okulların kapalı kaldığı süre arttıkça bu dönemde eksik kalan öğrenmeler ile öğrenme kayıplarının telafisi, okullar yeniden açıldığında öğretim programı ve içeriklerinin bu kayıp ve eksikler dikkate alınarak uyarlanabilmesi sistemin yönetim ve öğretim kapasitesini aşacak boyutlara ulaşacaktır. Okulların kontrollü olarak açılması kendi içinde pek çok farklı uygulama seçeneklerinin değerlendirilmesini gerektirmektedir. Okulların kontrollü olarak açılmasında gerekli koruyucu tedbirler ile birlikte yüz yüze eğitimin en azından kısmi olarak gerçekleştirilmesi hedeflenmektedir. Bu seçenekte uygulama esnekliği olması ve ülke genelinde tek tip uygulama yerine koşullara bağlı olarak farklı uygulamaların yapılması mümkündür” ifadelerine yer verildi.

Okulların kontrollü olarak açılması hususunda da görüş bildirilen raporda, “Vaka sayısının çok düşük olduğu veya pozitif vaka olmayan yerleşim yerlerinde okulların tam zamanlı olarak açılması, okulda öğrenci yoğunluğunun ve şube başına düşen öğrenci sayısının görece az olduğu okulların tam zamanlı olarak açılması, okulların haftada altı iş günü açık olması, öğrencilerin iki gruba bölünerek dönüşümlü olarak okula üçer gün gelmeleri, öğrencilerin okula gelmediği günlerde uzaktan öğrenme araçları ile öğretime devam etmeleri, yüz yüze öğretim süresinin ilkokul öğrencileri için mümkün olduğunca artırılması, uygulamaların eğitim kademeleri itibariyle farklılaştırılması Salgın devam ettiği sürece temel becerilere odaklanılması, öğrenme kayıpları ve eksiklerini asgari düzeye indirebilmek için haftalık ders çizelgelerinde yer alan derslerin tamamını kapsamak yerine bir kısmının yüz yüze eğitim yoluyla verilmesi, derslerin sayısında ve haftalık sürelerinde yüz yüze eğitim imkanları ve uzaktan öğrenmede kısıtlılıklar dikkate alınarak değişiklik yapılması gibi uygulamalar değerlendirilebilir. Türkiye açısından sınıflarda öğrenci sayısının azaltılması, dönüşümlü olarak öğretim yapılması gibi seçeneklerde özellikle ikili öğretim yapılan okullar ve okul/sınıf mevcudu fazla olan okullarda uygulama kısıtlılıkları olacaktır. Benzer şekilde karma öğretim modelinin kullanılmasında da hem sınıf seviyesi hem de erişim imkanları bakımından kısıtlılıkların dikkate alınması gerekir” denildi.
Bugüne kadar yapılan çalışmalarda okulların kapalı kalmasının neden olduğu kayıpları da özetleyen raporda, “Öğrencilerde telafi edilmesi oldukça güç öğrenme kayıpları ve eksikleri oluşması ve okulların kapalı olduğu süre uzadıkça bu kayıpların artması. Öğrenme kayıplarının dezavantajlı öğrencilerde daha fazla olması. Öğrencilerin sosyal ve duygusal gelişiminin olumsuz etkilenmesi. Öğrencilerde beslenme ve davranış sorunlarının oluşması. Öğrencilerin fiziksel olarak hareketsiz kalmaları sebebiyle orta ve uzun vadede sağlık sorunları ortaya çıkması. Temel becerilerde oluşan eksikliklerin ve yetersizliklerin toplum ve ekonomi için uzun vadede ciddi kayıplara neden olması. Ayrıca okulların daha uzun süre kapalı kalması halinde öğrenme eksiklerinin daha da artması ve bu eksiklerin okulların farklı sürelerde kapalı kalma senaryolarına göre bireylerin çalışma hayatları süresince yıllık ortalama 355 Dolar ile bin 408 Dolar arası gelir kayıplarına neden olacağı hesaplanmıştır. Okullar çocukların bilişsel, duyuşsal ve fiziksel gelişimini desteklemek için açılmalıdır” ifadeleri kullanıldı.

Önde gelen sağlık otoritelerinden biri olarak kabul edilen ABD Hastalıkları Kontrol ve Önleme Merkezi (CDC) okulların açılmasının tavsiye edildiği belirtilen raporda, “CDC çocuklar için riskleri belirtilmekle birlikte, okulların açılmadığı durumda öğrenciler açısından oluşabilecek kayıplar ve negatif sonuçlar ile okulların açılmasının öğrenciye sağlayacağı faydaları birlikte değerlendirilerek okulların açılması yönünde bir tavsiyede bulunmuştur. Millî Eğitim Bakanlığı 2020-2021 eğitim öğretim yılı çalışma takvimini açıklamasına rağmen kamuoyunda okulların açılıp açılmayacağı konusunda bir belirsizlik algısı oluşmuştur. Okulların açılması kararı nihai olarak bir sağlık güvenliği kararı olup, hem salgının seyri bakımından hem de okulların gerekli koruyucu ve önleyici tedbirleri alabilme kapasitesi bakımından değerlendirilmelidir. Okulların açılması önemlidir, ancak gerekli tedbirleri almak koşuluyla açılmalıdır. Salgının yoğunluğunun yüksek olması ve okulların salgını önleme için gerekli tedbirleri alacak mekan, donanım, insan kaynağı, finansman ve tedbirleri uygulama kapasitesine sahip olmamaları halinde okulları açmak, öğrencilerin ve toplumun sağlığı açısından ciddi tehditler oluşturma potansiyeli barındıracaktır” ifadelerine yer verildi.

Uzaktan öğrenme yönteminin yüz yüze eğitimin yerini alamayacağı vurgulanan raporda, “Okulların kapalı olmasının öğrencilerin sosyal ve duygusal gelişimi, davranışları, ekonomik açıdan gelecekleri ve akademik başarıları üzerinde olumsuz etkileri Covid-19 sürecinde pek çok çalışma ile ortaya kondu. Bu etkilerin özellikle dezavantajlı öğrenciler, öğrenme güçlüğü olanlar ve uzaktan öğrenme araçlarını kullanarak kendi kendine öğrenme becerileri yeterince gelişmemiş olan öğrenciler açısından çok daha ağır olacağı bilinmektedir. İlkokul öğrencileri okulların kapalı kalmasından en çok etkilenecek grupların başında gelmektedir. Uzaktan öğrenme her ne kadar öğrenme sürecine katkı sağlasa da uzaktan öğrenme araçlarını kullanarak okuma yazma ve temel becerilerin ediniminin ilkokula yeni başlayan bir öğrenci için barındırdığı güçlükler oldukça iyi bilinmektedir. Ancak tüm kademelerde beceri kazandırmada ve öğrencilerin sosyal ve duygusal gelişimini desteklemede yüz yüze eğitim uzaktan öğrenmeye göre daha etkili olacaktır. Uzaktan öğrenmede öğrencilerin akranları ile iletişim ve etkileşiminin sınırlı olması da gelişimlerini olumsuz yönde etkileyecektir. Bu süreçte okulda eğitimi paradigmatik boyutta ele almaktan ve eleştirmekten daha çok öğrencilerin gelişim ve öğrenmesi boyutunda daha pragmatik bir boyutta ele almaya ihtiyacımız var. Uzaktan öğrenmenin özellikle canlı-etkileşimli çevrim içi dersler yoluyla bilişsel boyutta öğrenmede oldukça etkili olabileceğini biliyoruz. Ancak bu etkililiği, uzaktan öğretimin beceri kazandırmada sosyal, duygusal fiili tecrübe etmeyi gerektiren becerilerin, pek çok mesleki becerinin kazandırılmasındaki sınırlılıkları ile birlikte değerlendirdiğimizde uzaktan öğrenmenin yüz yüze eğitimin yerini alamayacağı açıktır. Yüz yüze eğitime geçişte öncelikli gruplar belirlenerek bu gruplara odaklanma sağlanmalıdır. Okulların açılması ya hep ya hiç meselesi değildir. Yaş grubu, sınıf seviyesi ve ailelerin ihtiyaçları gibi parametreler dikkate alınarak esnek bir uygulama yaklaşımı benimsenebilir. 2020-2021 eğitim öğretim yılında sağlık riskleri, okulların/ şubelerin öğrenci mevcudu, fiziki altyapı imkanları, bilişim teknolojileri imkanları ile öğrencilerin bağımsız olarak çalışma ve öğrenme kapasiteleri gibi faktörler dikkate alınarak öncelikler belirlenmelidir” denildi.

Yüz yüze eğitimde öncelikli grupların da belirtildiği raporda, “Okul öncesi öğrencileri ve bu grup içinde ebeveynleri çalışan çocuklar için ayrı bir öncelik oluşturulabilir. İlkokul öğrencileri için geçtiğimiz yıl okuma yazma öğretimi tamamlanamadan eğitime ara verildi ve en son okulda oldukları zamanın üzerinden yaklaşık altı ay geçti. Geçen yıl ilkokul birinci sınıfta olan öğrenciler için öğrenme kayıp ve eksiklerinin telafisi ve öğrenmenin devamlılığı için yüz yüze eğitim zorunluluktur. 2020-2021 eğitim öğretim yılında birinci sınıfa başlayan öğrenciler için okula uyum süreci, okuma yazma ve temel matematik öğretimi yüz yüze olmak durumundadır. Bütünde ilkokul için geçtiğimiz yıl acil durum tedbiri olarak uzaktan öğretimle devam etmiş olsa da okulların kapalı olduğu dönemin yüz yüze eğitimle telafi edilmesi bir zorunluluktur. Sağlık risklerinin yüksek olması halinde ise bu riskler okulların açılmasını mümkün kılacak düzeye indiğinde, ilkokul öğrencileri için okulların kapalı olduğu dönemde eğitim öğretimin devam ettiğini varsaymak yerine, arada geçen sürede öğrenme kaybının ve eksiğinin karşılanacağı bir planlamaya ihtiyaç var. Ancak okulların kapalı olduğu süre arttıkça bu açığı kapatmak güçleşecek ve süreç lojistik olarak da yönetilmesi çok daha güç hale gelecektir. Ayrıca ilkokul düzeyinde de ebeveynleri çalışan çocuklar için ayrı bir öncelik oluşturulması veya düzenleme yapılması gerekmektedir. Sekizinci sınıflar ve 12. sınıfların yüz yüze eğitimde öncelikli olarak okula dönmesi gerekmektedir. 2019-2020 eğitim öğretim yılında LGS'ye girecek öğrenciler 8. sınıf ve YKS'ye girecek öğrenciler 12. sınıfın ikinci dönem konu/kazanımlarından sorumlu tutulmadılar. 2020-2021 eğitim öğretim yılında 8. sınıf ve 12. sınıf öğrencilerinin yüz yüze eğitim görmemeleri halinde hem sınava hazırlık sürecinde ciddi sorunlar yaşanması hem de sınavlara dahil olan konu/kazanımların kapsamı bakımından durumun daha karmaşık hale gelmesi kaçınılmaz olacaktır. 8. sınıf ve 12. sınıf öğrencileri için öngörülebilirliği sağlayacak bir planlamanın ivedilikle açıklanması gerekmektedir. Öğrenme güçlüğü olanlar ve engelli öğrencilerin pek çoğu için uzaktan öğrenme araçları ile eğitim öğretime devam etmek bu gruptaki öğrencilerin akranları ile arasındaki öğrenme açığının daha da derinleşmesine neden olacaktır. Bu gruptaki öğrencilere yüz yüze özel eğitim desteği sağlanması gerekmektedir. Uzaktan öğrenme araçlarına ve internet erişimine sahip olmayan öğrenciler için yüz yüze eğitim ertelenemez gözükmektedir. Sadece televizyon üzerinden uzaktan öğrenme hem her bir sınıf seviyesi için süre sınırlılığı sebebiyle yetersiz kalmakta, hem de etkileşim imkanının olmaması nedeniyle öğrenmede etkililiği düşürmektedir. 2019-2020 eğitim öğretim yılında öğrencilerin yaklaşık yüzde 40'ının çevrim içi içeriklere eriştiği dikkate alındığında, uzaktan öğrenmede öğrencilerin çoğunluğu için erişimin TV yayınları ile sınırlı kaldığı anlaşılmaktadır. Çevrim içi kayıtlı içeriklere veya çevrim içi canlı derslere erişimi olmayan öğrenciler için gerçekçi olan tek seçenek yüz yüze eğitim olarak değerlendirilmektedir. Burada önceliklendirme, öncelik verilen grubun okula gitmesi diğerlerinin okul dışında kalması veya uzaktan öğrenme araçlarıyla eğitim öğretime devam etmesi ile sınırlı değildir. Salgının seyri ve riskler tüm öğrenciler için okula dönüşü mümkün kılmıyorsa, okula dönüşte öncelik yukarıdaki gruplara verilebilir. Ancak okullar açıldığında tüm öğrencilerin tam zamanlı olarak eğitim öğretime devam edememesi, hafta içi dönüşümlü olarak okula gelmeleri durumunda öncelikli gruplar için okulda bulunacakları sürelerin artırılmasına yönelik tedbirler alınabilir” ifadeleri kullanıldı.

Öğrencilerin tamamını ile yüz yüze eğitime başlanamadığı için eşitlik adına ilkokul öğrencilerini de başlatmamak veya koşulların uygun okullarda başlatmamak, öğrencileri yoklukta eşitlemek anlamına geleceği ifade edilen raporda, “Oysa şartların uygun olduğu yerlerde yüz yüze eğitime başlamak, daha sonra telafi için enerjimizi yüz yüze eğitim vermediğimiz gruplara yoğunlaştırmayı sağlayacaktır” ifadelerine yer verildi.

Karma öğretim modeli ihtiyatlı bir yaklaşımla uygulanmalı ifadelerinin yer aldığı raporda şu ifadelere de yer verildi:

“İlkokul kademesinde öğrencilerin okuma yazma ve matematiksel becerilerinin yanı sıra kalem tutma gibi psiko-motor becerilerinin de sınırlı olduğu dikkate alındığında ilkokul öğrencileri için yüz yüze eğitim süreleri mümkün olduğunca uzun planlanmalıdır. Bununla birlikte 2019-2020 eğitim öğretim yılında birinci sınıfta olan ve salgın nedeniyle okuma yazma eğitimleri yarıda kalan öğrenciler, ilkokul birinci sınıfa bu sene başlayacak öğrenciler ve ilkokuldan ortaokula geçecek öğrenciler için öncelik yüz yüze eğitimden yana olmalıdır. Karma modelin uygulanması halinde bu öğrencilerin yüz yüze eğitimden daha uzun süre faydalanması sağlanmalıdır. Ortaöğretim kademesinde temel dersler mümkün olduğunca yüz yüze planlanmalı, öğretim programında yer alan hangi bilgi ve becerilerin yüz yüze hangilerinin uzaktan öğretimle verilmesinin uygun olduğu önceden detaylı olarak planlanarak öğretim içeriğine uygun şekilde karma öğrenme uygulanmalıdır. Mesleki ve teknik eğitimde bazı alanlar için beceri eğitimlerinin önemi göz önünde bulundurularak önümüzdeki dönemde bu derslerin saatlerinin ve süresinin artırılması, uzaktan eğitim yoluyla sağlanamayan derslerin telafisine öncelik verilmesi gerekmektedir. Salgının seyrine göre eğitimin uzaktan eğitim yoluyla sürdürüldüğü dönemlerde teorik derslerin, yüz yüze eğitimin verilebildiği dönemlerde ise uygulama içerikli derslerin verilebileceği bir ders çizelgesi düzenlenebilir. Bu ara sınıflar için bir sonraki yılın teorik derslerinin öne çekilmesi ve uygulama ağırlıklı derslerin sonraki yıla ya da döneme ertelenmesi şeklinde de planlanabilir. Salgının ekonomik etkileri nedeniyle birçok çırak ve stajyer öğrenci iş yeri bazlı eğitimlerini gerçekleştirebileceği iş yeri bulmakta zorluk yaşayabilir. Mümkün olan alanlar için beceri eğitimlerinin okullarda küçük gruplarda sürdürülmesi sağlanabilir. Yükseköğretimde, çeşitli ülke/üniversite örneklerinde görüldüğü üzere, çok sayıda öğrencinin bir arada bulunmasını gerektiren dersler uzaktan öğrenme araçları ve imkanları kullanılarak yürütülebilir. Ancak laboratuvar uygulamaları, klinik uygulamalar, stajlar, çeşitli beceri eğitimleri gibi faaliyetlerin gerekli koruyucu önlemler ve sosyal mesafe önlemleri alınarak küçük gruplar halinde veya bireysel olarak yüz yüze gerçekleştirilmesi sağlanmalıdır. Yükseköğretimde eğitim öğretim faaliyetleri kadar öğrencilerin barınma ihtiyaçlarının karşılanmasında da salgınının yayılmasını önleyici tedbirler alınması gerekmektedir.”

İHA

HABERE YORUM KAT
YORUM KURALLARI: Risale Haber yayın politikasına uymayan;
Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve BÜYÜK HARFLERLE yazılmış yorumlar
Adınız kısmına uygun olmayan ve saçma rumuzlar onaylanmamaktadır.
Anlayışınız için teşekkür ederiz.