Elif GÜNEŞTEKİN

Elif GÜNEŞTEKİN

Tanıma ve bulma

Gün içerisinde duyularımızla keşfettiğimiz herşey dimağımıza girerek izah edilecek bir tanımlama sürecine başlar.

Cisimler, duyuların içinden girecek özelliktedir. Misal; koltuk bir cisimdir, insanın gözünden iç alemine girip yerleşir.

Madde çok acib bir düzen ve sistemle dimağlarda hıfz edilip kaydediliyor. Bunu daha acib bir şekilde düşünmeye çalışalım.

Dünyaya geliş gününüzden şu ana kadar dimağınıza alınan sesler, görüntüler, kokuları düşünürsek ortaya müthiş bir cisim sergisi veyahut sonsuz madde giriş çıkışı tanımlayabiliriz.

Zaten bir cismi tanımlayan sesi, kokusu, görüntüsü vs. değil midir? O vakit şu manayı yakalayalım. Dimağa giren her şey canlıdır. Ve dimağdaki tanımlanan her nesne ağızdaki kelime yoluyla tekrar nesnelere dönüşecektir.

Bu kanun sünneti seniyyeleri akla getirir. Sünnetler mekan aşılımıdır yani mekanlardaki nesnelerin iç alemimize girişlerini kontrol mekanizmasıdır. Kontrol mizanın bir parçasıdır. Kontrolsüz yapılan her faaliyetin yıkımı kaçınılmazdır. O vakit Allah Resulünün (Aleyhisselatı vesselamın) gösterdiği her şey haktır.

Tanımlamak için doğru iletişim gereklidir. Zira vücudumuza giren herşey iletişim sahasıdır. Düşüncemizin genişleyip daralmasını sağlayan bu tanımak kavramıdır.

Peki eşyayı anlatan yazıyı okursak yani maddenin kelimesini okursak o vakit ne olur? Evet, tanımlama kavramını kelimelerden alıp dimağda eşyaya dönüştürme sahası oluşacak.

Risaleden bakalım; “İşte nefes dâhile girdiği vakit, vücudun hem âb-ı hayatını temizliyor hem nâr-ı hayatı iş'al ediyor. Çıktığı vakit ağızda mu'cizat-ı kudret-i İlahiye olan kelime meyvelerini veriyor.” (Asâ-yı Mûsa)

Risale-i Nur tesirli bir teselli vermektedir.

Hesab işlemleriyle aslında bu ömür ağacında yapacağın dakikalık işlemlerle saatleri muhafaza edebilme şartını isbat ediyor.

Misal olarak verirsek; “Evet bir genç, hapiste yirmidört saat her günkü ömründen tek bir saatini beş farz namazına sarfetse…“ (Gençlik Rehberi)

“Bir tek saat, beş vakit namaza abdest ile kâfi gelir.“ (İman Hakikatleri)

Burdaki hesap dimağa yaptırımı kolaylaştıran bir yazılım sunuyor.

Hakikaten namaz emrini bu asır insanlarının dimağına telkin edecek ancak ve ancak böyle bir yazılım olabilir.

Çünkü asrımızın temel sorunlarından biri de “vaktim yok, vakit bulamıyorum…” gibi kelimeler akımıdır. Bu akımın iddialarını kıracak ancak Risale-i Nur eserleridir.

Sözlerle başlanan bir seyahate davet ediliyoruz. Bu davet dimağın bütünselliğini yakalamakla kalbin o sırlı gözünü bu sistemin sahibine çevirtmek istiyor.

Eserin içindeki o mübarek notalar hükmündeki kelimeler, işitmek arzu ettiğimiz huzuru seslendirir. O cihetle şakirdler ve talebeler okudukça, dinledikçe huzur onlarda hazır oluyor.

İşitmek için açılan kulağımızın mükemmel bir takip rolü vardır. Göz ise açısına düşen miktar kadar takibi vardır, kulak cihazı ise altı yönden takip eder.

Müsbet şeylerle iştigal olunan, elbette Kur’an’ı takip eden bir kulağa sahip olur. Bu kulak Rabbini tanımak ister. Dünyevi saatlerini baki saatlere kazandırmak uğraşısıyladır. Lakin menfi şeylere müptela olan kulak dessas bir casus olur.

Dünyevi menfaatini sağlamak için herşeyi bilmek adına dinlemek arzu eder. Çer çöplük demeden her malumata sahip olmak adına mekanları ve zamanı önemsemez.

Halbuki bu dünyanın sahibi zaman ve mekanı birbirine bağlamış.

Namazın beş vaktini belirli vakitlere yayarak mekanlarını tayin etmesi gibi.

Kur’an-ı Hakim zamandaki mekanları dimağımıza kelime notalarıyla dinlettirir. Uykunun hangi zaman aralıklarında olduğunu bize Kur’an’ın öğretmesi gibi...

Kur’ani metodun dimağımızı vehimlerden, korkulardan arındırmak için elzem olduğunu tanımlarsak emirleri yapmak için hiçbir zorluk çekmeyiz. O vakit emirleri tanımak lazımdır. Tanınmayan emir aktif olamaz.

İşte Onbirinci ve On ikinci sözlerde gecen iki yolun yolcularından; Ecnebi feylesof ve Müslüman alimin tanımlama kavramına yardımcı olan kulak cihazatları bu şekilde faaliyet gösterir.

Müslüman sıfatı alim olmak ise bu zamanda Nur Risalelerini hakkıyla okuyan bu sıfata mazhar olabilir. Lakin tek şart hakkını verebilmek. Hak olan, eserin kendi kaidelerine riayet etmektir.

Madem Risale-i Nur’da, şu an dünyada çoğunluk bir kitlenin kabul gördüğü bir mizan ve nizam vardır, elbette onu okuyacak ve dinleyeceklerin alemlerini mizan ve nizam altına alması gayet derecede aşikardır.

Tanımlamak için Risale-i Nur okunmalı.

Her şeyin hakkıyla tanımlanmasına dair muazzam bir eser.

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
YORUM KURALLARI: Risale Haber yayın politikasına uymayan;
Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve BÜYÜK HARFLERLE yazılmış yorumlar
Adınız kısmına uygun olmayan ve saçma rumuzlar onaylanmamaktadır.
Anlayışınız için teşekkür ederiz.
1 Yorum