Şehirlerde çınlayan Kubbesy Dağları

Elazığ, Kubbesy dağlarının eteklerinde sıralanmış 6 köy; gitmesek de görmesek de görmüş kadar olduk, ekranlarda seyrede seyrede, gazetelerde okuya okuya. Uzak değil oralar yüreğimizin ağzında; ama ne desek yaşadıkları acıyı anlayamayız ve de anlatamayız…

Acının en yakıcı yeri; düştüğün yerin orta yeri. Yakınından uzağa doğru uzanan acı çemberi; saf vicdanların hissettiği mesafesiz kederler…

Haiti’deki, Şili’dekiler de insan kardeşlerimiz; onlar çok daha geniş ve büyüğünü yaşadı deprem derdini. Gördük ki insaniliğimiz Kubbesy Dağları gibi dimdik ayakta; devletinden, vatandaşına herkes yardıma, teselliye koşuyor. Kimse bana ne yağ demediği gibi yağmacılığa hiç tevessül etmiyor. Güzel olan da bu, sağlam durması gereken de bu; hiç bozulmaması gereken bu; inanç birliği, keder kardeşliği.

Her acının içinde tatlı teselliler de olur; o teselliler ki hayata yeni ümit huzmeleri bırakır… Küçük Helen de bunlardan biri, bir yanda anneannesi, bir yanda annesi vefat etmiş, o ikisinin arasında on beş günlük yaşamını bir şeyden habersiz sürdürüyor.

Annesi ve anneannesi bir nefes kadar yakınken, ölüm kadar uzaklaşmaları; ölümsüz hayat dersi, sonsuz yaşam adresi… Ölüm her yerde ölüm ve ondan ölümsüz ders çıkaracak akleden kalpli insanlar…

Hayvanlara yem vermek için kalkan babanın ve küçük Helen’in kurtuluşu, diğer aile halkının onlar kadar ömürlerinin olmaması… Onca acıya, onca kedere, onca drama rağmen hayat bir şekilde devam ediyor Kubbesy Dağlarının eteklerindeki köylerde.

Betonarme olan evlerde yaşayan kurtuldu, kerpiç evlerde yaşayanlar öldü. Niye kerpiç evlerde yaşamaya tercih ettikleri soruldu mu, güçleri yetiyor muydu betonarme ev yapmaya, güçleri yetiyor da yapmadılar mı? Uzaktan ahkâm kesmek kolay da yakından görüp konuşmak zor; hüküm veriyor, yargılıyoruz çokbilmişlikle. Belki doğru da söylüyoruz; söylendiği kadar kolay değil yapılması gerekenler, bunları söylerken kendi sorumluluklarımız bihakkın yerine getirebiliyor muyuz? Hak edilen bir bölüşüm, adaletli bir dağılım olsaydı onlar fakir kalır mıydı ve de depremde ölür müydü?

Şehirlerin yamaçları, ortaları, kenarları da Kubbesy Dağlarının eteklerinden farksız; aynı çarpıklığın modern versiyonu görülüyor köyleşmiş şehirlerde. Şehirdeki Helen’lere, annelere, anneannelere, babaannelere neler bekliyor bilmiyoruz. Bildiğimizse görüne köy kılavuz istemez; varoş düşünceler, aymaz tutumlardan kurtulmadıkça da depremler devirmeye, ölenler ölmeye, bizse konuşmaya devam edeceğiz. Şehir gök kubbelerinde bıraktığımız hoş olmayan sadalar kulakları tırmalıyor; Kubbesy Dağlarından gelen sesleri duymayacak kadar da sağır.

Elazığ sağ olsun, - Elazığ’lar sağlam kalsın -  vefat edenlere Allah’tan Rahmet, yakınları ve dostlarına sağlam zeminde sağlıklı uzun ömürler diliyorum.

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
YORUM KURALLARI: Risale Haber yayın politikasına uymayan;
Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve BÜYÜK HARFLERLE yazılmış yorumlar
Adınız kısmına uygun olmayan ve saçma rumuzlar onaylanmamaktadır.
Anlayışınız için teşekkür ederiz.