Salahattin ALTUNDAĞ

Salahattin ALTUNDAĞ

Birlikten Güç Doğar: Ramazân Ayında Toplumsal Dayanışmanın Psikolojisi

RAMAZÂN OKUMALARI-25

PSİKOLOJİ BİLİMİ EŞLİĞİNDE RAMAZÂN RİSÂLESİNİN BİRİNCİ NÜKTESİNDEKİ HİKMETLERİ ANLAMAYA DEVÂM

"Ramazân-ı Şerîf’te ise, ehl-i îmân birden muntazâm bir ordu hükmüne geçer."

4.TOPLULUK İÇİ DAVRANIŞ VE DAYANIŞMA

a.Grup İçi Kohezyon ve Dayanışma

Bedîüzzamân Hazretlerinin "Ramazân-ı Şerîf'te ise, ehl-i îmân birden muntazâm bir ordu hükmüne geçer." ifâdesi, Ramazân-ı Şerîf ayının Müslümân topluluğu üzerinde oluşturduğu grup içi kohezyon ve dayanışmanın derînlemesine bir anlamını ortaya koyar. Bu dönem, bireylerin kişisel ibâdetlerinin ötesine geçerek, kolektif bir rûh ve birliktelik duygusu içinde hareket etmelerini sağlar. Ramazân-ı Şerîf, sâdece mânevî bir temizlenme ve yenilenme ayı olarak değil, aynı zamânda topluluğun sosyal dokusunu güçlendiren bir zamân dilimi olarak önem kazanır.

Bu süreçte, "muntazâm bir ordu" metaforu, topluluğun birbirine karşı olan sorumluluklarını ve birlikte hareket etme disiplinini vurgular. Oruç, sâdece bir ibâdet olarak kalmaz; bireylerin birbirleriyle ve toplumla olan ilişkilerini yeniden tanımlayan ve güçlendiren bir araç hâline gelir. Bu dönemde Müslümânlar, zorluklar karşısında birbirlerini destekleme ve yardımlaşma pratiğini daha yoğun bir şekilde yaşarlar. İftâr sofraları, komşuluk ilişkileri ve zekât gibi ibâdetler, toplum içindeki yardımlaşma ve dayanışmayı somutlaştırır.

Ramazân-ı Şerîf ayında yaşanan bu kolektif dayanışma, "muntazâm bir ordu"nun özellikleriyle örtüşür. Her bir birey, bu büyük ordu içinde kendi rolünü üstlenir; kimisi maddî yardımlaşma ile, kimisi moral destek ile, kimisi de mânevî güçlendirme ile topluluğun birlikteliğine katkıda bulunur. Bu süreçte, oruç tutmanın getirdiği zorluklar, Müslümânları sâdece kişisel mânevîyatlarını geliştirmeye değil, aynı zamânda topluluk içinde aktif roller alarak birbirlerine destek olmaya teşvîk eder. Bu, grup içi dayanışmanın ve kohezyonun güçlenmesine, bireylerin topluluğa olan bağlılığının artmasına yol açar.

Böylece, Ramazân-ı Şerîf ayı, Müslümân topluluğunun "muntazâm bir ordu" gibi disiplinli ve organize bir şekilde mânevî ve sosyal hedeflere doğru ilerlediği bir dönem olur. Bu süreç, bireylerin ve topluluğun mânevî derînliğini artırırken, aynı zamânda toplumsal dayanışma ve birlikteliği de pekiştirir. Bu dönemde yaşananlar, Bedîüzzamân'ın ifâdesiyle, ehl-i îmânın bir ordu hükmüne geçtiğini; yâni, sâdece mânevî anlamda değil, toplumsal ve sosyal anlamda da birlik ve berâberlik içinde hareket ettiğini gösterir.

b.Grup Dışı Etkilere Karşı Birlik

Bedîüzzamân Hazretlerinin "Ramazân-ı Şerîf’te ise, ehl-i îmân birden muntazâm bir ordu hükmüne geçer." ifâdesi, Ramazân-ı Şerîf ayının topluluğun dış etkenlere karşı birliğini ve dayanışmasını nasıl pekiştirdiğini derînlemesine vurgular. Bu metafor, Müslümân topluluğunun bu mübârek ay boyunca sâdece iç disiplin ve düzeni değil, aynı zamânda dışsal zorluklar ve meydan okumalar karşısında sergilediği birlikte hareket etme kapasitesini de simgeler. "Muntazâm bir ordu"nun disiplini, koordinasyonu ve karşılıklı destek mekanizmaları, topluluğun dışsal etkilere karşı direncini artırır.

Bu bağlamda, Ramazân-ı Şerîf ayı, Müslümânların ortak ibâdetleri ve dayanışma pratiği sâyesinde, dış etkilere ve meydan okumalara karşı bir arada durma kapasitelerinin güçlendiği bir dönemdir. Oruç, terâvih namâzları, iftâr ve sahûr buluşmaları gibi kolektif ibâdetler, toplumun mânevî bir kalkan oluşturmasına ve dış etkilere karşı daha birleşik bir tutum sergilemesine imkân tanır. Bu süreç, toplumun mânevî değerlerini ve kültürel kimliğini koruma çabalarını güçlendirir ve dışsal baskılara karşı bir direnç mekanizması oluşturur.

whatsapp-image-2024-04-03-at-19-32-42.jpeg

"Muntazâm bir ordu" kavramı, aynı zamânda, her bir bireyin topluluğun genel hedeflerine ulaşmada oynadığı rolün önemini vurgular. Ramazân-ı Şerîf ayı boyunca, Müslümânlar, sâdece kişisel mânevîyâtlarını geliştirmekle kalmaz, aynı zamânda topluluğun genel refâhı için bir arada çalışır. Bu sürecin bir parçası olarak, zekât ve fitre gibi ibâdetler, topluluğun daha dezavantajlı bireylerine yardım etme ve onların ihtiyâçlarını karşılama yolunda somut adımlar atılmasını sağlar. Bu şekilde, "muntazâm bir ordu" olarak toplum, dışsal etkilere karşı birlikte hareket etme gücünü ve toplumsal dayanışmayı pekiştirir.

Böylece, Bedîüzzamân Hazretlerinin ifâdesi, Ramazân-ı Şerîf ayının Müslümân topluluğu için sâdece bir ibâdet dönemi olmadığını, aynı zamânda dışsal etkilere karşı koymada birlik ve dayanışmayı artıran bir zamân dilimi olduğunu ortaya koyar. Bu dönemde, Müslümân topluluğu, içsel mânevîyâtlarını derînleştirmenin yanı sıra, dışsal meydan okumalara karşı "muntazâm bir ordu" gibi birlik ve dayanışma içinde hareket etme kapasitesini de sergiler.

c.Toplumsal Uyum ve Mânevî Güçlendirme

Bedîüzzamân Hazretlerinin "Ramazân-ı Şerîf’te ise, ehl-i îmân birden muntazâm bir ordu hükmüne geçer." ifâdesi, Ramazân-ı Şerîf ayının Müslümân topluluğu üzerindeki toplumsal uyum ve mânevî güçlendirme etkisini derînlemesine anlamamıza imkân tanır. Bu metafor, Ramazân-ı Şerîf'in, bireylerin kendileri ve topluluklarıyla olan ilişkilerini yeniden şekillendiren ve güçlendiren bir dönem olduğunu vurgular. Ramazân-ı Şerîf, sâdece bireysel mânevîyâtın derînleştiği bir zamân değil, aynı zamânda toplumun bütün olarak mânevî ve sosyal dokusunun kuvvetlendiği bir aydır.

"Muntazâm bir ordu" kavramı, Ramazân-ı Şerîf'in toplumsal uyum ve mânevî güçlendirme süreçlerinde nasıl bir katalizör işlevi görebileceğini gösterir. Bu dönemde, oruç, terâvih namâzları, iftâr ve sahûr gibi kolektif ibâdetler, topluluğun birbirine daha da yakınlaşmasına ve sosyal bağların güçlenmesine yardımcı olur. Bu ibâdetler, sâdece mânevî bir disiplin ve arınma süreci değil, aynı zamânda bireyler arasındaki sosyal ilişkileri yeniden tanımlayan ve güçlendiren etkinliklerdir.

Ordu metaforu, her bir bireyin topluluğun mânevî ve sosyal yapısını güçlendirmede önemli bir rol oynadığını vurgular. Ramazân-ı Şerîf ayında, Müslümânlar bir araya gelir ve birbirlerinin ihtiyâçlarına duyarlı hâle gelirler, zekât ve sadaka vererek toplumun en dezavantajlı üyelerine yardım ederler. Bu süreç, topluluk içindeki yardımlaşma ve dayanışmanın somut bir göstergesi olarak toplumsal uyumu ve karşılıklı anlayışı artırır.

Ayrıca, Ramazân-ı Şerîf ayı boyunca yapılan ibâdetler ve sosyal etkinlikler, topluluğun mânevî değerlerini pekiştirir ve bu değerler etrafında birleşmeyi teşvîk eder. Bu ortak değerler, toplumun mânevî bağlarını güçlendirir ve bireylerin topluluk içindeki mânevî ve sosyal rollerini yeniden değerlendirmelerine imkân tanır. Bu süreç, bireylerin hem kendileriyle hem de toplulukla olan ilişkilerini derînleştirir ve zenginleştirir, böylece toplumsal uyum ve mânevî güçlendirmeyi teşvîk eder.

Böylece, Bedîüzzamân'ın ifâdesi, Ramazân-ı Şerîf'in sâdece bireysel mânevîyât için değil, aynı zamânda topluluğun mânevî ve sosyal yapısını güçlendiren bir dönem olduğunu ortaya koyar. "Muntazâm bir ordu" olarak Müslümân topluluğu, bu mübârek ayda bir araya gelir, mânevî değerlerini yeniden teyît eder ve toplumsal uyumu pekiştirir. Bu süreç, toplumun hem mânevî hem de sosyal açıdan daha dayanıklı ve uyumlu hâle gelmesine yardımcı olur.

“Acaba böyle ulvî ubûdiyete ve şeref-i kerâmete iştirâk etmeyen insanlar insan ismine lâyık mıdırlar?"

1.ULVÎ UBÛDİYET
2.ŞEREF-İ KERÂMET
3.İNSÂNIN MÂNEVÎ İDEÂLLERE ULAŞAMAMASI

DEVÂM EDECEK İNŞALLAH

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
YORUM KURALLARI: Risale Haber yayın politikasına uymayan;
Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve BÜYÜK HARFLERLE yazılmış yorumlar
Adınız kısmına uygun olmayan ve saçma rumuzlar onaylanmamaktadır.
Anlayışınız için teşekkür ederiz.
2 Yorum