Risale-i Nur’u anlamakta zorlananlar

Zafer Karlı’nın yazısı

Risale-i Nur ile yeni tanışan bazı kardeşlerimiz anlayamamaktan şikâyetçidir. Evet, Risale-i Nur, sair kitablara muhalif olarak başta perdeli gidiyor; gittikçe inkişaf eder. (1) Bunun sebebi ise; “Resail-in Nur’un mesaili; ilim ile fikir ile niyet ile ve kasdî bir ihtiyarla değil; ekseriyet-i mutlaka ile sünuhat, zuhurat, ihtarat ile oluyor” olmasındandır. (2)

Ama şu bilinmelidir ki; “Kur’an’ın bu asırda yüksek bir tefsiri olan Risale-i Nur’daki bazı bahisleri başlangıçta tamamen anlayamazsanız da onun manevi tesiri ve manevi feyzi, ruh ve kalbinize nüfuz eder; mana âleminizi istila eder, kat’iyyen istifadesiz kalmazsınız.” (3)

Her risalede herkesin hissesi var, fakat herkes her şey’ini bilmek lâzım değildir. (4) Risale-i Nur’dan istifade etmek sadece aklın kavraması değildir. Çünkü Risale-i Nur başka kitaplar gibi yalnız ilim vermiyor; onun manevi dersi de vardır. (5)

Bu sebeple nurlardan istifade etmenin formülünü Üstadımız şöyle bildirmektedir: “Bir mevhibe-i İlahiyye olan o esrar (sırlar), halis bir niyet ile ve dünyadan ve huzuzat-ı nefsaniyeden tecerrüd etmek (dünyevi ve nefsi hazlardan uzak kalmak) vesilesiyle gelebilir.” (6) Bu sebeple risaleleri gazete gibi okumayınız. (7)

Risale-i Nur öyle orijinal bir şekilde konuları ele alır ki eczaları, bütün mühim hakaik-i imaniye ve Kur’aniyeyi hattâ en muannide karşı dahi parlak bir surette isbatı, çok kuvvetli bir işaret-i gaybiye ve bir inayet-i İlahiyedir. Çünkü hakaik-i imaniye ve Kur’aniye içinde öyleleri var ki; en büyük bir dâhî telakki edilen İbn-i Sina, fehminde aczini itiraf etmiş, “Akıl buna yol bulamaz!” demiş. Onuncu Söz Risalesi, o zâtın dehasıyla yetişemediği hakaiki; avamlara da, çocuklara da bildiriyor. (8) Hâlbuki o hakaikin çoğunu büyük âlimler “tefhim edilmez” deyip, değil avama, belki havassa da bildiremiyorlar.(9)

Son olarak Risale-i Nurları anlamayıp eserlerin zayi olacağını zannedenlere Bediüzzaman Hazretleri şu cevabı vermektedir:

“Cenab-ı Hakk’ın izniyle inşâallah zayi’ olmayacaklardır. Ve bir zaman gelecek, ekser dindar mütefekkirler, onları anlayacaklardır. Çünkü bu risaledeki ekser mes’eleleri; nefsimde tecrübe ettiğim, Furkan-ı Hakîm’in bana i’ta etmiş olduğu ilâçlardır. Fakat mümkündür ki, sair insanlar, benim bitamamihâ anladığım gibi anlamasınlar. Zira benim nefsim sû’-i ihtiyarıyla baştan ayağa dek, çeşitli yaralarla mülemma’ olmuştur. Öyle ise hayat-ı kalbiyesi selim olan kimseler; heva-i nefis yılanının ısırmasından hastalanan kimse gibi, tiryakın derece-i tesirini anlayamaz.

Hem de ben sünuhat-ı kalbiyemde izahat için tahririnden gelen aczden ve tağyirinden gelen havftan dolayı tasarruf edemiyorum. Ancak kalbime doğduğu gibi yazıyorum.” (10)

Kaynaklar
1- Şualar – s.60 
2- Kastamonu 210
3- Gençlik Rehberi sh: 232
4- Barla Lahikası sh :344
5- Gençlik Rehberi sh:229
6- Mektubat sh:70
7- Mektubat sh:42
8- Mektubat sh:372
9- Mektubat sh:373
10- Mesnevî-i Nuriye Tercümesi/A. Badıllı sh:234

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
YORUM KURALLARI: Risale Haber yayın politikasına uymayan;
Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve BÜYÜK HARFLERLE yazılmış yorumlar
Adınız kısmına uygun olmayan ve saçma rumuzlar onaylanmamaktadır.
Anlayışınız için teşekkür ederiz.
1 Yorum