Odatv imanlı gençlikten niçin rahatsız?

Ergenekon terör örgütüyle ilişkisi iddiasıyla tutuklanan Soner Yalçın'ın sahibi olduğu...

Ergenekon terör örgütüyle ilişkisi iddiasıyla tutuklanan Soner Yalçın'ın sahibi olduğu, kendisi de aynı örgütle bağlantısı iddia edilen ve bu örgütün fahri avukatlığını üstlenen Odatv, son iki gündür beni ve 11 sene önce Nesil Yayınları'nda çıkan 5 kitaplık bir seri olan "Nur Dede Anlatıyor" kitaplarımı hedef aldı ve hücuma geçti.

İddiası da bu kitapların "doğa ve çevre katliamlarına dini referans yarat"ması...

Dillerine doladıkları yazı kendi bütünlüğü içinde cennet hayatını anlatıyor. Cennetteki ağaçların çağırınca insanın yanına geleceği, arzu edilince kuşların kızartılmış olarak önünde hazır olacağı konusunu işliyoruz. Kitapta yer alan bilgiler şöyle:

Çok uzaklarda bir muz ağacı. Salkım saçak muzlar, boy gösteriyor. Ağzınız sulanıyor. İçinizden gidip almak geçiyor. Buna gerek yok, "Ey muz! Gel buraya!" demeniz yeterli.

Güzelim muz ağacı, ta oradan dalını uzatır önüne, istediğin kadar koparırsın. Başlarsın yemeye.

Bir de ne göresin? Kopardığın muzların yerine anında yenileri gelmemiş mi?

Kopardın, koparabildiğin kadar, yedin yiyebildiğin kadar.

"Geri yerine git!" dedin, hemen gidiverdi olduğu yere.

 ***

Cennetteki bazı kuşlar anlatılırken de şu satırlara yer veriyoruz:

Baktın ki, pırıl pırıl, renkli mi, renkli bir kuş, süzüle süzüle uçuyor. Gözünü, gönlünü okşuyor, içini ferahlatıyor, neşene neşe katıyor, keyfine keyif veriyor.

Bir an için, "Eti, tadı nasıl acaba?" diye içinden geçirdin, anında kızartılmış olarak önünde hazır. Afiyetle yedin, bitti.

Tekrar aynı hale gelmesini istedin. Hemen kemikleri toplandı, birden kuş oldu ve "Pırrr" diye uçuverdi gözünün önünde...

Bu mesele Bediüzzaman'ın cennet hayatını anlattığı Sözler isimli kitabının 28. Söz'ünde geçer.

Asıl kaynak ise âyetler ve hadislerdir. Vâkıa Suresi'nin 21. âyetinde konu, "Ve canlarının çektiği kuş etleriyleÖ" şeklinde geçerken, bir hadiste de Peygamberimiz meseleyi şöyle anlatıyor:

"Cennette kişi kuş yemek isteyince Horasan devesi gibi bir kuş, ateş ve duman değmeden pişmiş olarak sofrasına gelir. Ondan doyuncaya kadar yedikten sonra tekrar uçar gider." (et-Tergîb ve't-Terhîb, 4:527)

***

Konu gün gibi açıkken, bir felsefe profesörü olan Şahin Filiz'i "Bu tür zorlama yorumlarla doğa ve çevre katliamlarına dini referans yaratılıyor. Bu son derece yanlış" şeklinde konuşturuyor.

Doğa Derneği Başkanı Güven Eken'den de, "Artık Türkiye'de öyle bir noktaya geldik ki gökte uçan kuşu kızarmış piliç, ormandaki ağacı odun, denizdeki balığı da sofrada meze olarak görüyoruz. Ne yazık ki işte bu hale geldik" tarzında bir yorum alıyor.

Gerek haberin verilişi, gerekse alınan görüşler ve yapılan yorumlar akıllara ziyan olduğu gibi, okuduğunu anlama zorluğu yaşayacak kadar da mantık çelişkisi içeriyor.

Kaldı ki, hem çağrılan ağaçlar geri yerine gidiyor, hem koparılan meyvenin yerine yenisi geliyor hem de eti yenen kuş aynı anda yine kuş olarak uçuyor.

Bugün bıldırcın etini yiyenler doğa katliamı mı yapıyorlar, hamsi tava yiyenler doğa düşmanlığında mı bulunuyorlar?

Ama maksatları üzüm yemek değil bağcı dövmek.

İmanlı, ahlaklı, edepli, iffetli, hak hukuk tanıyan, ailesine, vatanına, milletine bağlı gençlerin yetişmesine dayanamıyorlar. Çünkü bu kitapların amacı gençleri Allah ile buluşturmak, Kur'ân ile bilinçlendirmek, İslam'la barışa hazırlamaktır.

Sizce Ergenekon zanlıları imanlı bir gençliğin yetişmesinden neden bu kadar tedirgin oluyorlar?

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
YORUM KURALLARI: Risale Haber yayın politikasına uymayan;
Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve BÜYÜK HARFLERLE yazılmış yorumlar
Adınız kısmına uygun olmayan ve saçma rumuzlar onaylanmamaktadır.
Anlayışınız için teşekkür ederiz.
1 Yorum