Nijerli Said Nursi

Dağyenice’den inerken taze Barla çiçeklerinin kokusuyla dolduk; ruhumuz neşelendi, kalbimiz ihtizaza geldi, aklımız itminana erdi. Nasıl sekine ile dolmaz, uhuvvetle doymaz, muhabbetle muhabbette olmayız; kıtalar, renkler, kalpler birleşmiş, bir atıyordu.

Birlik; maksatta birlik, hedefte birlik… Kıtalar farklı, fikirler farklı, renkler farklı, ırklar farklı olabilir… Gruplar farklı, isimler farklı, yürünen yollar farklı olabilir.

“Sırr-ı uhuvvet ve itthad-ı maksat ve ittifak-ı vazife ile tevafuk edip bir çizgi üstünde omuz omuza” verdikten sonra Barla da bir, Dağyenice de bir, Bursa da bir, Malezya da bir, Hindistan da bir, Sudan da bir, Nijer de bir, Lübnan da bir, İstanbul da bir, Mısır da bir, Suudi Arabistan da bir…

Nur Risaleleri; zaman üstünden zamana, mekân üstünden mekâna bakar; müntesiplerini dünya ve ahiretin geniş dairesinde buluşturur. O Nur ile halelenen talebeler; bazen burada, bazen orada zamanın nehrinde hep hakikate akarlar, hakikatle dolarlar, hakikatle coşarlar…

Nehirler ırmaklara, ırmaklar denizlere, denizler ümmet okyanusuna aktıktan sonra küçük kusurlar, küçük kırıklıklar, küçük kırılmalar okyanusa olan akışı kamçılamaktan başka bir şey yapmaz. Daire geniş; ihtiyaç dairesi daha da geniş; intihara giden insanlığı kurtarmak için önce ümmet kurtulmalı, önce benlerimiz erimeli, önce nefsimiz dizginlenmeli, önce kalbimiz dolmalı, önce akıl açlığımız giderilmeli.

sudanli.jpgSudanlı bacımızın, Nijerli, Hintli, Lübnanlı, Fas’lı, Cezayirli kardeşlerimizin hissiyat, heyecan ve şevk dolu konuşmalarını dinlerken Hafız Ali, Zübeyir Ağabey, Tahiri ağabey ve Nurun diğer kahramanları, başta Nurun ilk talebesi Said Nursi neredeydi dersiniz? Yıldızlar kadar uzak, kalbinizin içine girecek kadar yakın idiler; yalnızlık yalnızdı… Değil mi Ali Çakmak ağabey, değil mi Fırıncı Ağabey, değil mi, Naci Atış ağabey, değil mi Fikri Pala ağabey, değil mi diğer ağabeyler?

Uzak kıtalardan değil, yakın yüreklerden sökün edip gelmişlerdi genç yoldaşlar… Barla kokuyordu Dağyenice ve koku ile yenileniyordu gece…

Dört yıldır düzenlenen “Uluslararası Genç Akademisyenler Konferansının” beşincisi, İstanbul İlim ve Kültür Vakfı ve Bursa Kültür Vakfı Dağyenice Sosyal Tesislerinde gerçekleştirildi.

Gerçek anlamıyla buluşma, kaynaşma ve Nur ziyafetiydi akşamda yaşananlar ve gündüzlere dair ümidimizi pekiştirdi.

Ne demişti Nijerli akademisyen; “eğer bir oğlum olursa adını Bediüzzaman Said Nursi koyacağım ve oğlum oldu, adını Bediüzzaman Said Nursi koydum.”

Evet, Bediüzzaman Said Nursi Nijer'de yaşıyor, Sudan Barla; Dağyenice Hindistan, Malezya, Mısır, Fas… Her biri küresel köyün bir mahallesi; o mahallede çalışan hademeler muhabbet, uhuvvet ve tesanütle daha bir gayretle çalışırsa yeryüzünü kuşatacak Kur’an medeniyeti daha çabuk gelecek inşaallah.

O ümitle şehre iniyor, geceye karışıyoruz.

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
YORUM KURALLARI: Risale Haber yayın politikasına uymayan;
Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve BÜYÜK HARFLERLE yazılmış yorumlar
Adınız kısmına uygun olmayan ve saçma rumuzlar onaylanmamaktadır.
Anlayışınız için teşekkür ederiz.
2 Yorum