Habibi Nacar YILMAZ

Habibi Nacar YILMAZ

Risale-i Nur'un müstakim yolu

Said Nursi ve onun eser külliyatı Risale-i Nur, Kur'an'ı ve onun ilk müfessiri olan sünnet-i seniyyeyi esas alır ve her meselemizde onları adres gösterir. Kur'an'ı Hakîmin tümünü tefsir etmemiştir belki ama bizi Kur'anın tümüne götürür. Bu iki kaynağı açıp geliştiren ve her meselemizde bir yol yordam haline getiren ve geniş bir cadde şeklinde izah edip Kur'an ve sünnete dayanan ehl-i sünnetin müstakim dairesini akla nakşeder. Eserlerinde ve hayatında yaşayarak  bunu va'zeden bir zât, gizlice "siz sünneti ve Kur'an'ı benim eserlerime göre tartın, yorumlayın" der mi?

Bunu anlamak için, bırakın külliyatin tamamını sadece 7. Söz'ün son paragrafına, 13. Lem'an'ın 13 işaretinin son cümlelerine, 11. Lem'aya ve 26.Lem'anın Üçüncü Ricası emsali bahislere bakmak bile yeterlidir.

Bunlardan birkaç örnek cümle:

-Kur'an'ı Hakîmin daire-i kutsiyesine gir, kurtul.

-Kur'an'ın mübelliği olan Resûl-i Ekrem Aleyhissalatu vesselam'ın sünnet-i seniyyesine tâbi ol.

-Şeytan ve desiselerine karşı kale-i metin (sağlam kale) ise, Kur'an'ı Hakîmdir.

-Zırhımız takvadır.

-Siperimiz sünneti seniyyedir.

-Silahımız ve cihâzat-ı tâmiriyemiz istiğfar, iltica ve istiazedir.

-Çelik ve semâvî kal'a Kur'an'dır.

-Bu yararınıza tiryak ve merhem sünnet-i seniyyedir.

-Kur'an'ın himayeti altına mü'minâne giriniz.

7. Söz'ün son paragrafı ise şöyle:

"Kâinat mescid-i kebirinde Kur'an kâinatı okuyor. Onu dinleyelim. O nur ile  nurlanalım. Hidâyeti ile âmel edelim ve onu vird-i zeban edelim. Evet, söz odur ve ona derler. Hak olup Haktan gelip Hak diyen ve hakikati gösteren ve nurânî hikmeti neşreden odur."

Üstadın hizmet prensipleri diye nurlarda şiddetle tâkibini isteyip ömür boyu sürdürülmesinin zaruretine işaret ettiği "ihlâs, uhuvvet, sadakat, takva, hizmet, istiğna, acz fakrını bilmek, namazı tâdil-i erkân ile kılıp tesbihatı yapmak, zihni ve kalbi günahlardan arındırmak" gibi düsturlar da Kur'an ve sünnetten alınmıştır. Bu gibi hayatî düsturlar, diğer âlimler tarafından da ifade edilmiştir. Onların nurlarla esasta farkları da yoktur. Sadece öncelik ve ifade şekli ve vurgu tonu farklıdır. Nurları bizim için daha da câzip kılan ve düşmanları da çıldırtıp nurlara hücum ettiren bu Kur'anî düsturları bir meslek ve meşrep haline getirmesi ve ehl-i sünnetin geniş caddesini diri tutup tek geçerli yol olarak, çarpıcı şekilde takdim etmesidir. 

Bugün nurlara hücum edenlere bir bakınız. Bunların arka planında sünnet-i seniyye düşmanlığı, mutezilî görüşler, tarihselcilik gibi dalâletvâri yolların müntesip ya da sempatizanlarını göreceksiniz.

Öncelikle bunları ifade etmemin sebebi, nurları da okumuş birinin bu yazdığımız hakikatlerin aksini paylaşması oldu. Bunlar bariz apaçık ortadayken, bunun aksini dillendirip nurlardan haberleri olmayanları bu kanaate yönlendirmek; bilerek yapılıyorsa, en hafif ifadesiyle ahmakane bir ihanettir. Nur talebeleri, Kur'an'ı ve sünneti Risale-i Nur eserleri ölçüsüne göre değerlendirmez, tersini yaparlar. Nurların verdiği ders budur, aksini yapan bahis dışıdır, nurları anlamamıştır. Nurlar da zaten baştan sona Kur'an ve sünnetin yüksek kaidelerinin ispatı ile doludur.  

Hazret-i Bediüzzaman'ın, şartların ağırlığını da nazara alarak bir kuvve-i mâneviyeye medar olması duasıyla, Kur'an'dan nurlara işaret çıkarmasını; nurlarda bazı cifir ve ebced hesaplarına yer vermesini kafasına takıp temcit pilavı gibi gündeme getirenler ve bunun güya Kur'an'a ters olduğunu ileri sürenler de bazen karşımıza çıkıyor. 

Bunların çoğu, Kur'an'ın bu işarî ve remzî manalarının varlığını inkardan ziyade; Said Nursi'yi buna lâyık görmediklerinden bu itirazlarını dinlendiriyorlar. Zamanlarında böyle inkâr edilen bir sürü hakikat ehlinin varlığı, bu inkârın önemsiz olduğunun delilidir. Bırakın âlimleri, peygamberleri bile yalanlayanlar, suçlayanlar olmuştur.

Said Nursi'yi tanımayan, gabavetinden dolayı onu okumayıp anlamayan, dünya çapında yapılan hizmetlerden habersiz olanların böyle itirazlarının bir kıymet-i harbiyesi yoktur. Bunun gibi bir mutezilî arkadaş, 600 sayfalık yine nurların aleyhinde yazılmış bir dokümanı sosyal medyaya atmış. Bir bakayım dedim. Teknik olarak hepsini okuyamadım ama belli başlı yirmi kadar iddiasına baktım. Bir kısmı, cümlelerin bağlamından koparılmasından, bir kısmı yanlış ve eksik yorumlanmasından, bir kısmı da belli kaynakları kabul etmemekten kaynaklanan birtakım suizanlardan ibaret ifadeler olduğunu gördüm ne yazık ki. Adam o kadar çalışmış ama manaya, maksada hiç bakmamış. Kur'an'daki tevafuku bile eleştirmiş. Yahu arkadaş bu zaten Kur'an'da vardı, sadece Üstad  bunu fark etti. Tam okusa anlayacak belki ama niyet bozuk. Adam insan vücudunun zerrelerinin her sene iki defa değişimini anlatan bir parçadan Said Nursi'nin reenkarnasyoncu olduğunu iddia ediyor. Böyle birinin diğer anlattıklarının bir kıymeti olur mu? 

Evet dostlar, ne zormuş yahu bu nurculuk. Hakkında bir zaman devletin şimdi de birtakım ehl-i dalâlet taraftarlarının aleyhte bu kadar kitap yazdığı başka biri görülmüş müdür acaba? Rabbim hakkıyla okuyup istifade edenlerden eylesin hepimizi inşallah.

Selam ve dua ile.

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
YORUM KURALLARI: Risale Haber yayın politikasına uymayan;
Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve BÜYÜK HARFLERLE yazılmış yorumlar
Adınız kısmına uygun olmayan ve saçma rumuzlar onaylanmamaktadır.
Anlayışınız için teşekkür ederiz.
2 Yorum