Abdulkadir MENEK

Abdulkadir MENEK

Nahcivan (Naxcivan)

Azerbaycan’a bağlı Nahcivan Özerk Devleti’ne günü birlik bir seyahat yapıyoruz.  Komşu ülkelerin çoğunluğu ile vize problemi kalktı. İran, Irak ve Suriye’ye gidiş-gelişler vizesiz yapılmakta. Ancak bu vizesiz geçiş konusu henüz Azerbaycan için söz konusu değil.  Yeşil pasaportumuz olduğu için vize istenmiyor.  Sınır kapısında bir yoğunluk yaşanmadığı için belki Nahcivan sınırı için önemli bir problem değil. Fakat yoğun münasebetlerin yaşandığı Azerbaycan için aynı durum söz konusu değil.

Türkiye’nin en doğu noktası Dilucu Sınır Kapısı’ndan Nahcivan’a Aras Nehri’nin üzerinde inşa edilen Umut (Hasret) Köprüsü üzerinden ulaşıyoruz. Sınır son derece sakin. Türkiye ile Nahcivan arasındaki sınırın uzunluğu sadece 13 kilometre. Hiçbir hareketlilik görünmüyor.  Tek tük vasıtalar göze çarpıyor. Girişte Azeri doktor domuz gribi muayenesi yapıyor.

Dilucu Sınır Kapısı’ndan Özerk Nahcivan Cumhuriyeti’nin başkenti Nahcivan şehrine olan mesafe 75 kilometre. Yol son derece güzel. Neredeyse otoban gibi. 75 kilometrelik yol dümdüz ve cetvelle çizilmiş gibi. Yolda bazı ilçe ve köylere bulunmakta. Buralar çok sakin görünüyor. Yerleşim yerleri son derece bakımlı.
Buralarda mezarlara çok büyük önem veriliyor. Mezarları tam bir park havasında yapmışlar. Dışarıdan görüntüleri çok güzel. Uzaktan bakınca bir piknik yeri görüntüsü var. Mezarları üzerinde gölgelikler yapılmış.

Azeri kardeşlerimiz bu bölgeye kendi şiveleri ile ‘’Naxcivan’’ demektedirler. Nahcivan Özerk Cumhuriyeti’nin toplam nüfusu 400 bin civarında. Başkentin nüfusu ise 80 bin civarında. Nahcivan’a bağlı sekiz adet ilçe bulunmakta.  Bediüzzaman Hazretleri’nin Birinci Dünya Savaşı sırasında yaralanarak esir düştükten sonra Kosturma’ya götürülürken uğradıkları Culfa Şehri de, Nahcivan Özerk Cumhuriyetine bağlı bir ilçe statüsünde. Culfa’nın şimdiki nüfusu 40 bin civarında. Nahcivan’ın nüfusunun çok büyük çoğunluğu Azeri. Az sayıda Kürt ve Rus bulunmakta.

Nahcivan ile bağlı olduğu Azerbaycan Cumhuriyeti arasında hiç bir kara yolu bağlantısı yok. Nahcivan ile Azerbaycan arasında İran’a kadar uzanan ve  Sovyetler Birliği döneminde Ermenistan’a verilen bir kara parçası var. Bu şekilde Azerbaycan ve Nahcivan arasındaki bağlantı koparılmaya çalışılmış. Azerbaycan ile Nahcivan arasında  karadan bir koridor açılması konusu uzun zamandır müzakere ediliyor. Ermeniler tarafından işgal edilen  dağlık Karabağ bölgesi, iki ülke arasında çözülmeyi bekleyen en önemli anlaşmazlık konusu olarak orta yerde duruyor.

Azerbaycan ve Nahcivan arasındaki ulaşım genel olarak havayolu ile sağlanıyor. Nahcivan Havaalanından Bakü Havaalanına doğru her gün düzenli uçak seferleri yapılıyor.  Karayolu ile gitmek isteyenler için,  İran üzerinden Azerbaycan’a geçmek dışında şimdilik bir alternatif yok.

Öğle namazlarını Hazret-i Zehra Mescidi’nde kılıyoruz. Caferi Azerilere ait olan bu camii, son derece muhteşem ve bakımlı. Tam bir külliye ve eğitim merkezi olarak inşa edilmiş camide çok sayıda oda mevcut. Kadın ve erkekler, ayrı ayrı bölümlerde dini eğitim alıyorlar ve namaz kılıyorlar. Alt katın tamamı ile üst katın bazı bölümleri, tamamen eğitim faaliyetlerine ayrılmış.

Iğdır’lı Mehmet Aktaş Kardeşimiz ile birlikte geldiğimiz Nahcivan’da ‘’Urfa Sofrası’’ dikkatimizi çekiyor. Hasankeyf’li bir müteşebbis tarafından açılan bu Restaurant, geniş bir alanı kaplıyor. Bu lokantada, Urfa sofrasına ait lezzetli yemekler ile birlikte Nahcivan sofrasının güzel yemekleri müşterilere birlikte sunuluyor. Burada bizleri Yusuf Aktaş Ağabey ile Nahcivan’lı Rehberimiz Ekber Beg  karşılıyor. Yediğimiz öğle yemeğinden sonra artık daha fazla zaman kaybetmemek için bir şehir turuna başlıyoruz.

Önce Mümine Hatun Kümbetine gidiyoruz. 12. yüzyılda yapılan bu tarihi eser yerden 25 metre yükseklikte. Etrafında bir cami ve türbe bulunuyormuş. Ancak bunlar Sovyetler döneminde yıkılmış. Burası ziyaretçilere açık ve orada bulunan Azeri görevli gelenlere binanın özellikleri ve tarihi hakkında bilgi veriyor.  Bu kümbet Azerbaycan mimarisinin muhteşem bir örneği olarak ifade ediliyor.  Çini sanatının en önemli örneklerinden olan bu şaheseri ölen hanımı Mümine Hatun anısına Azerbaycan Atabeyler Devleti’nin kurucusu Şemseddin Eldeniz yaptırmıştır. Bu abidenin üzerinde Kufi hattı ile şu yazı dikkati çekiyor:’’ Biz gedirik, ancak kalır ruzigar. Biz ölürük, eser kalır yadigâr".

Mümine Hatun Kümbeti’inden sonra süratle Ashab-ı Kehf’in saklandıkları yer olarak ifade edilen ve büyük bir ziyaretçi akınına uğrayan bölgeye doğru gidiyoruz.  Burası Nahcivan şehir merkezinden yaklaşık yirmi kilometre uzaklıkta bir tepenin üst taraflarında bulunmaktadır. Nahcivan bölgesi genelde dağlık bir bölge. Ashab-ı Kehf bölgesi ise çok muhteşem bir görüntüye sahip. Epeyce yukarılara doğru tırmanıyoruz. Bu bölgeyi turizme kazandırmak için büyük bir çalışma yapılmış. 

Arabaların gidebilecekleri en son noktadan itibaren binden fazla basamağı olan bir merdiven yapılmış. Sabır ile tırmanmaya çalışıyoruz. Sağda ve solda çok sayıda dinlenme mekânları yapılmış. Merdivenleri çıkarken yorulan turistler buralarda dinleniyorlar. Nahcivanlılar, adaklarını bu bölgede kesiyorlar. Bunun için de küçük ve modern bir mezbahane yapılmış. Vakit akşam olduğu halde gelen ziyaretçiler göze çarpıyor. Bu bölgede gerçekten teknik imkânlarla bile çok zor ulaşılabilen mağaralar mevcut.

Rehberimiz Ekber Beg, bu bölge ile ilgili bilgileri büyük bir heyecan ve istekle anlatıyor. Ziyaretten sonra dönüş yolunda iken bile ziyaretçi trafiğinin devam ettiğini görüyoruz.  Türkiye’de Tarsus, Afşin, Efes ve Diyarbakır-Lice bölgelerinde bulunan Ashab-ı Kehf mağaralarından sonra Nahcivan’da da böyle bir ziyaret mekânı ile karşılaşmak gerçekten çok ilginç. Bu mekânlardan başka, dünyada Ashab-ı Kehf’in mekanı olduğu iddia edilen otuz kadar daha yer bulunmaktadır.  İslam inancının her şeye rağmen buralarda yaşıyor olması ve büyük ilgi uyandırması da ayrıca çok sevindirici.

Nahcivan’lı dostlarımızdan Türk televizyonları konusunda epey şikayet dinliyoruz. Türk televizyon kanallarının ahlaki yapıyı hiç göz önüne almadığını ve bu yönüyle büyük zarar verdiğini ifade ediyorlar. Nahcivan’da böyle bir şikâyet dinlemek gerçekten çok ilginç. Hatta bu sakıncaları yönünden Rus televizyon kanallarının daha çok tercih edildiğini duymak daha da üzücü. Yetkililere buradan bu hususu önemle hatırlatıyoruz. Yıllardır yapılan tahribatla büyük zarar gören aile hayatımızın daha fazla zarar görmesini önlemek için lütfen herkes sorumluluklarının gereğini özenle yerine getirsin.

Nahcivan’daki alışveriş merkezleri çok sakin. Esnaf neredeyse sinek avlıyor. Burada satılan yiyecek ve giyecek ürünlerinin büyük bir çoğunluğu Türk Malı. Şehir oldukça sessiz ve sakin. Dışarıda hemen hemen kimse görünmüyor. Meclis, bakanlıklar ve başkanlık sarayının önünden geçiyoruz. Hiçbir güvenlik tedbiri dikkati çekmiyor. Binalar genellikle taşlardan yapılmış ve bu şekliyle de şehre çok güzel bir hava vermiş.

Yetmiş sene devam eden Komünist rejime rağmen, insan kendini buralarda yabancı hissetmiyor. Fakat buralar İslami yönden büyük bir hizmete muhtaç. Hamiyetli vatandaşlarımız buralarda bu maksatla bazı gayretlerde bulunuyorlar. Temennimiz, yıllar süren tahribatın mümkün olan en kısa sürede tamir edilmesi. Gönlümüz ve dualarımız Azeri kardeşlerimizle birlikte.

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
YORUM KURALLARI: Risale Haber yayın politikasına uymayan;
Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve BÜYÜK HARFLERLE yazılmış yorumlar
Adınız kısmına uygun olmayan ve saçma rumuzlar onaylanmamaktadır.
Anlayışınız için teşekkür ederiz.
1 Yorum