Mustafa KILIÇ
Dost Tesellisi
Kadir, otobüsten indiğinde saat 2'ye geliyordu. Farklı şehirlerde üniversite kazandıkları için ayrıldığı can dostu Melih ile 9 ay sonra ilk defa buluşacaklardı. Telefonla ara sıra konuşuyorlardı ama karşı karşıya gelecekleri için heyecanlıydı. Dere kenarında buluşmak üzere sözleştikleri için o tarafa yöneldi. Güneye doğru akan derenin kenarına yetişti, belediyenin yaptığı yürüyüş yolundan yürümeye başladı. Biraz yürüdükten sonra ilerde bankta oturan Melih'i gördü. Yaklaşınca Melih de onu gördü. Selamlaşıp sarıldılar. Hal hatır sorulduktan sonra oturup muhabbet etmeye başladılar. Kadir, Melih'in hafif efkarlı ve dalgın olduğunu farketti. Sebebini sordu.
- Kanka bir sıkıntı mı var?
- Nerden çıkardın?
- Ara sıra dalıyorsun, yüz ifaden de eskiye göre daha mutsuz.
Melih ayağa kalktı. Bir kaç adım attıktan sonra geri yerine oturdu.
- Samimi dost olunca böyle oluyor işte, evet, gerçekten de bir sıkıntım var.
- Anlatmak ister misin?
- Ya sana bahsettiğim kız vardı ya?
- Şu hoşlandığın mı?
- Evet, aslında hoşlanmaktan daha ileri, aşığım. İşte sene sonu geldi, 3 ay birbirimizi görmeyeceğiz diye açıldım. Dilim kopaydı. Sert bir şekilde reddetti.
- Yo öyle düşünme. En azından olmayacağını anlamış oldun. Artık rahatlarsın.
- Ben de öyle düşünmüştüm ama öyle olmuyor. Yüzü gözümün önünden gitmiyor. Kalbim sürekli ağrıyor.
Kadir elini Melih'in omuzuna attı.
- Çok üzüldüm dostum
- Sağol
Birkaç dakika öylece oturdular. Sonra Kadir eliyle derede bir yeri gösterdi.
- Kanka derede parlayan yeri görüyor musun?
- He.
- Dere akıyor, su damlaları gidiyor ama aynı yer parlamaya devam ediyor. Neden oluyor bu? Çünkü parlaklık o damlalardan kaynaklanmıyor. Gökteki güneşten kaynaklanıyor. Bu yüzden damlalar gitse de yerine gelenler aynı ışığı yansıtıyor. Güzellik de böyle. Düşünsene! İnsanlık tarihinde ne kadar güzeller gelip geçtiler. Hani şimdi neredeler? Ölüp gittiler. O kız da böyle olacak. Gökteki güneşe bakmanın zamanı gelmedi mi?
- Nasıl yani?
- Aşk, güzelliğin emanetçisi olan fani insanlar için değil, asıl güzellik sahibi yaratıcı için insana verilmiştir.
- Güzel konuştun ama aklımda sorular var hatta şüpheler.
- Sana dereyi, güneşi işaret ettim ama bazen görünmeyen görünenden daha derindir.
- Nasıl?
- Hava zerreleri. Baksana görmediğimiz havanın yüzlerce görevi var. Atmosfer içinde her yerde görüntüyü, sesi, sıcaklığı iletiyor. Bitkilerin üremesini sağlıyor. Bir de bunun telefon, internet gibi şeyleri nakletmesi var ki insanın aklı almıyor. Gerçekten hava zerreleri tesadüfen bu kadar özelliği kazanmış olabilir mi?
- Yo yanlış anlama. Ben yaratıcıya inanıyorum.
- Peki hava zerresine bu kadar görev takmış bir yaratıcı yaratılmışların en şereflisi olan insanı başıboş bırakabilir mi? İnsanlara anlama ve tanıma gücü veren yaratıcı kendini tanıtmamış olabilir mi?
- Yani mantıklı ama kafama yatmayan şeyler var.
- İslam'a dair birçok argüman temellendirilebilir geriye kalanlar da imanla mantıklı gelebilecek şeyler.
- Bana yeni birkaç pencere açtın. Söz veriyorum araştıracağım.
- Kabul edersen bu araştırma sürecine eşlik etmek isterim.
- Tabi memnun olurum. Kanka sen eskiden bu kadar inançlı değildin. Ne oldu sana?
- Bir kitap okudum.
- Hangi kitap?
Kadir gülümseyerek dereye baktı. Melih de onu takip etti. Dere usulca akmaya devam ediyordu.
Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve BÜYÜK HARFLERLE yazılmış yorumlar
Adınız kısmına uygun olmayan ve saçma rumuzlar onaylanmamaktadır.
Anlayışınız için teşekkür ederiz.