Müspet milliyetçilik var mı?

Sanıyorum, yeni nesil Nur talebelerinin cehdlerindeki yoğunluk noktaları değişiyor. Şu sıralar tam bir kırılma, bir dönüşüm yaşanıyor. Tahmin ediyorum;  önümüzdeki elli yıl, yeni jenerasyon için ırkçılıkla (ve onun alt tarifleriyle) mücadele edilen bir dönem olacak... Nasıl ki, bundan önceki dönem ahirzaman fitnesinin komünizm/ateizm kanadına yönelik bir mücadeleye sahne olmuştu; bundan sonraki dönem de buna benzer bir mücadele faşizme/etnisizme karşı yaşanacak...

Böyle düşünüyorum, zira zamanın şartları Risale-i Nur’daki başka devaların ortaya çıkarak kendilerini göstermeleri gerektiğini ortaya koyuyor. O zaman verilen mücadeleler bugün ortaya çıkmaya başlayan tecellileriyle başarıya ulaşıldığını gösterirken; şeytan başka bir maske takıp kavgasına aralıksız sürdürüyor. Ve o başka maske, ancak, Nur talebelerinin yüzü Kur’an’a bakan yeni cihadlarıyla bertaraf olabilecek gibi... Şeytan değişiyor, sureti değişiyor, cihad da tarzını değiştiriyor.

Hep söylerim; varlık âleminin ilk milliyetçisi şeytandır. Ateşten yaratılmakla topraktan olana karşı övünmüştür, caka satmıştır. Üstünlük iddiasına kalkışmıştır. Kendisini, hammaddesinden kaynaklanan bir faziletle insandan üstün saymıştır. Bu, bugün de genleriyle, tenleriyle hatta silahşor mazisiyle övünen her faşist akımda vardır. Her faşizan ve milliyetçi akımda şeytanın; “Ben ateşten yaratıldım!” iddiasının “Ben (...) milletten yaratıldım!” şeklinde yeniden kurgulanmasıdır. Farklı bir lisanla beyanıdır...

Bu yönüyle milliyetçilik, ateizmden çok önce geliştirilmiş bir şeytan hastalığıdır. Beşer tarihinin onu Fransız İhtilali’ne bağlaması ise, ancak sosyolojik reenkarnesini temsil eder. Yok o, her zaman vardır. Firavun’un kavminin İsrailoğullarına karşı üstünlük iddiasında da vardır. Emevilerin Arapları sair kavimlerden üstün görmesinde de vardır. Hitler’in Almanları herkesten üstün görmesinde de vardır. Kemalizmin Türkleri bütün milletlerden üstün görmesinde de vardır ve hakeza... Milliyetçilik, şeytandan bize miras kalmış bir illet olarak hep vardır, hep olacaktır. Bu yüzden ona karşı dikkatli olunmalıdır.

Geçmişte, belki ateizme ve komünizme karşı verilen mücadele esnasında milliyetçi akımın bir miktar dindarlığa da sahip kesimiyle yaşanan yakınlaşma, onlardan Risale-i Nur safına dahil olan ve destek verenlerle yaşanan yakınlaşma, malumatlarının tamamen Nurlaşmamasıyla birlikte bizde de biraz tahrife sebep olmuştur. Risale-i Nur’u milliyetçiliğe, özellikle müspet milliyetçiliğe müsait bir alan olarak göstermiştir. Belki bu yollu hatalı tevillere zaman ve zemin şartları yüzünden müsaade edilmiş, taviz verilmiştir.

Fakat Bediüzzaman’ın müspet milliyetçiliği bir “olmazsa olmaz” olarak göstermediği, sadece fikr-i milliyeti bir türlü bırakamayanlar için teselli kapısı olarak kullandığı ortadadır. Bu yüzden 26. Mektup’ta; “Hem fikr-i milliyette bir zevk-i nefsanî var, gafletkârâne bir lezzet var, şeâmetli bir kuvvet var. Onun için, şu zamanda hayat-ı içtimaiye ile meşgul olanlara ‘Fikr-i milliyeti bırakınız’ denilmez” der.

Yani müspet milliyetçiliğe müsaade, bu illetin bir anda terkinin mümkün olmamasındandır. Yoksa yine müellifin ifadesiyle; “müsbet ve mukaddes İslâmiyet milliyeti ona ihtiyaç bırakmamaktadır.”

Hal böyleyken, Nur dairesine herhangi bir milliyetçiliği omuzlarında, zihninde taşıyarak giren birisinin uzun bir süre o dairede, o malumatla kalması kabil-i mümkün müdür? Kaldı ki, bugün kendisini müspet milliyetçiliğe dahil eden her insan, kurduğu en müspet milliyetçi cümlenin bile başka bir millet için istimaline izin vermez. Hatta enteresandır, Nur talebeliği açısından belki en kolay kabullenilmesi gereken birşey olan “gençliğe hitabenin okullardan kaldırılması” veya “andımızın okunmaması” gibi konularda bile, bu insanlardan bazıları fikr-i milliyeye aykırı olduğu için buna karşı çıkmaktadırlar. Yani bir yönüyle hem Kemalisttirler, hem ne gariptir ki, Nurcudurlar. İkisini birden olur sanmaktadırlar...

Ben bu noktada, müspet milliyetçi olduğunu düşünerek, buna sığınarak (hangi millete mensup olurlarsa olsunlar) faşizan damarlarını terk edemeyen Nur talebesi kardeşlerime şunu teklif ediyorum: Gelin, şu milliyetçiliğimizi bir sınayalım. Kendi milletiniz hakkında kurduğunuz herhangi bir cümleyi, hatta en müspet olanını, başka milletler hakkında kurulunca kabul edebiliyor, içinize sindirebiliyor musunuz? Sindiremiyorsanız, sizin milliyetçiliğinizde de bir sorun var demektir. Ve mensubu olmakla dem vurduğunuz müspet milliyet, içinizde yok demektir. Bunun en basit beyanı, budur. Kolayca da ispatlanır, vesselam.

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
YORUM KURALLARI: Risale Haber yayın politikasına uymayan;
Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve BÜYÜK HARFLERLE yazılmış yorumlar
Adınız kısmına uygun olmayan ve saçma rumuzlar onaylanmamaktadır.
Anlayışınız için teşekkür ederiz.
10 Yorum