Muhammed Numan ÖZEL

Muhammed Numan ÖZEL

Ortak Ruh Olan Şahs-ı Manevî Nasıl Kuvvetlenir, Nasıl Zayıflar?

Şahs-ı manevî meselesini tefekkür etmeye devam ediyoruz. Bir topluluğun ortak irade, gaye ve manevi birikimle oluşturduğu kolektif kimliktir şahs-ı manevî. Bu kavramın güçlenmesi veya zayıflaması, cemaatin disiplinine, ihlâs, sadakat, tesanüt, istiğna gibi nurun prensiplerine ve insanların birbirine karşı tutumlarına bağlıdır. Bu prensipler ne kadar hizmet içinde canlı ruhluysa o cemaat de o nispette canlı ve ruhlu oluyor.

Şahs-ı Manevî Nasıl Kuvvetlenir?

İhlas: Şahs-ı manevînin en önemli dayanağı ihlastır. Allah rızasını esas alarak, riya ve çıkar gözetmeden çalışmak, hizmet etmek, şahs-ı manevîyi güçlendirir. İhlas, topluluğun manevi birliğinin âdeta harcıdır.

Uhuvvet: Cemaat içinde sevgi, saygı ve dayanışma, muhabbet, irtibat, şahs-ı manevîyi kuvvetlendirir. Uhuvvet bağı, farklılıkları bir kenara bırakarak ortak bir hedefe yönelmeyi sağlar. Buna ittifak denir. Farklılıklara rağmen birlik ve beraberlik ittifak, ortak noktalarda birlikse ittihattır.

Ortak Gaye ve Şuur: Cemaatin, ortak bir ideale mesela iman hizmeti, toplumsal ahlaka yönelik bilinçli bir şekilde çalışması, tebliğ ve irşat hizmetleri yapması şahs-ı manevîyi güçlendirir. Ortak bir vizyon, bireyleri birleştirir ve motivasyon kaynağına sebep olur.

Misyon ve Vizyonumuza liyakat mevzulu yazım için:

İstişare, Meşveret: Kararların ortak akılla alınması, şahs-ı manevîyi sağlamlaştırır. İstişare, farklı fikirlerin bir araya gelerek daha güçlü bir sonuç ortaya çıkarmasını sağlar. Ama bu toplulukta rey-i vahid anlamına gelen öne çıkmış tek kişinin fikirleri istişare kararı gibi deklare etmek hem o istişarede bulunanlara hakaret hem de deklare edilen cemaatin aklıyla alay etmektir.

“Eğer mesleği tenkis-i gayr ile meziyetini izhar ve husumet-i gayr ile muhabbetini telkin ve inşikak-ı asâyı istilzam eden hiss-i taraftarlık ve meyelan-ı gıybeti intac eden kendine muhabbeti, başkasına olan husumete mütevakkıf gösterilse; o bir müteşeyyih-i müteevviğdir, bir zi'b-i mütegannimdir.

Din ile, dünyanın saydına gider.

Ya bir lezzet-i menhuse veya bir içtihad-ı hata onu aldatmış, o da kendisini iyi zannedip büyük meşayihe ve zevat-ı mübarekeye sû'-i zan yolunu açmıştır![1]

Büyüklüğün şe'ni tevazu ve mahviyettir.

Tekebbür ve tahakküm değildir.

Demek tekebbür eden, sabiyy-i müteşeyyihtir.

Siz de büyük tanımayınız.”[2]

Fedakârlık ve Adanmışlık: İnsanların nefislerini arka plana atarak cemaatin menfaati için çalışmaları, şahs-ı manevîyi güçlendirir.

Cem'iyete dâhil olan, cem'iyetin nizamını ihlâl etmemek gerektir.”[3]

Fedakârlık, cemaatin ruhunu diri tutar. Bu sebeple zamanımızı boş işlere harcamak yerine iman ve Kur'an hakikatlerine ayırmalıyız. Telefonumda bilmediğim bir özellik varmış ekran başında ne kadar zaman geçirdiğimi gösteriyor. İndirdim bir bakayım dedim ne kadar zaman geçiriyorum ve niye ne kadar zaman veriyorum diye. Bir baktım bayağı zamanımı alıyormuş işte uğraşmış olduğumuz şeyler boş işlerse sosyal medya gibi şeyler ise bunların yerine Hak ve hakikat ile kendimizi donatmaya çalışmak vaktimizi bunlara harcamak daha güzel olacaktır. Bu konuyu İnşallah “Dijital Esaret” başlığı altında yeni bir yazıda el almayı düşünüyorum.

Bazen kurnaz ve dessas kimseler hizmet içine girerek bu adanmışlık hissini yani fedakârlık manasını su’i istimal ederek ya hizmette prensipleri ihlal eder ya yok sayar ya da kendi şahsi ve indi anlayışını nurun prensipleri yerine ikame etmeye de çalışır. Bu sebeple “her söylenen sözün kalbe girmesine yol vermeyiniz.[4] diyen Üstadım Bediüzzaman’a kulak vermeliyiz.

Dua ve Manevi Bağ: Ortak dua, zikir ve manevi faaliyetler, dersler, müzakere ve müteala zeminleri şahs-ı manevîyi besler Ve cemaatin manevi enerjisini artırır. Mesela böyle bir müzakere mütala ortamına katılıp aktif olarak kendimizi bu atmosferde bulsak emin olun program bittikten sonra bir gün bile sürmüş olsa veya 5 saat bile sürmüş olsa kendimizde bir enerji bulacağız. Biz bu sebeple yakın çevremizde ayda bir defa bu faaliyeti yapıyoruz sabah programımız başlıyor akşama doğru bitiyor okuma programı şeklinde devam ediyor.

Şahs-ı Manevî Nasıl Zayıflar?

İhlasın Zayıflaması: insanların kişisel çıkar, makam, şöhret gibi niyetlerle hareket etmesi, şahs-ı manevîyi zayıflatır. İhlasın kaybolması, cemaatin manevi birliğini zedeler. Tesanüt, sadakat, uhuvvet, kitap merkezli bir hizmet manaları kaybolursa şahs-ı manevi de zayıflar.

Nifak ve İhtilaf: Cemaat içinde dedikodu, çekişme, kıskançlık, gıybet, iftira ve ihtilaf gibi durumlar, şahs-ı manevîyi parçalar. Uhuvvetin zedelenmesi, topluluğun gücünü azaltır. Yaşamış olduğumuz hizmet zemininde Bu ihtilafların çok ciddi zararlarını ve cemaat içindeki uhuvveti muhabbeti tesanütü bozduğunu gördük maalesef. Bu sebeple ihtilaf ve tefrika Risale-i Nur hizmetinin ruhuna zarar veriyor.

Bencillik ve Nefis Merkezli Davranışlar: Cemaati teşkil eden insanların kendi çıkarlarını, fikirlerini, his ve heveslerini cemaatin önüne koyması da şahs-ı manevînin zayıflamasına neden olur. Bu, ortak gayeden uzaklaşmayı beraberinde getirir. Ve cemaatsizlik başgöstermeye başlar. İnsanlar derse gitmeden de olabilir mi şeklinde düşünmeye başlar. Hizmet içinde “Ben merkezli” düşünenler çok kimsenin manevi katili olmuş durumdalar.

Ortak Gayenin Kaybolması: Cemaatin ortak bir hedef veya şuur etrafında birleşememesi, şahs-ı manevîyi etkisiz hale getirir. Amaçsızlık, gayesiz, idealsiz, mefkûresiz bir topluluğun cemaat şuurundan ayrılıp kalabalık haline gelmesi dağılmasına yol açar.

İstişare Eksikliği: Kararların bireysel veya otoriter bir şekilde alınması, cemaatin ortak aklını devre dışı bırakır ve şahs-ı manevîyi zayıflatır. Bu sebeple kararların gerçekten ortak ruhu, akl-ı selimi xtemsil edip edememesi önemlidir.

Manevi İhmalkârlık: Dua, evrad u ezkâr, okumalar ve manevi faaliyetlerin azalması, şahs-ı manevînin ruhani gücünü azaltır. Manevi bağların zayıflaması, cemaatin enerjisini düşürür. Bu topluma da sirayet edip umumi bir sıkıntı haletinin hâsıl olmasına sebep olur.

Şahs-ı manevî, ihlas, uhuvvet, ortak gaye ve istişare gibi unsurlarla kuvvetlenir; nifak, bencillik, gayesizlik ve ihlassızlıkla zayıflar.

Şahs-ı manevî, cemaatin ortak ruhu ve samimiyetiyle ayakta kalır. Bu nedenle insanların bu düstur, prensipleri koruması, şahs-ı manevînin gücünü sürdürmesi için elzemdir.”

"Ne mutlu o adama ki, kendini bilip haddinden tecavüz etmez."[5]

“Ey bu zamanda rahmet-i âlem Risaletü'n-Nur Yolumuz, bu Nur'un bu nurlu yolu Olduk hepimiz o Nur'un bir kulu Nur yolunda yürüyen hem ne mutlu Ey numune-i rahmet-i âlem Risaletü'n-Nur.”[6]

“En esaslı kuvvetimiz ve nokta-i istinadımız, tesanüddür.

Sakın sakın bu sıkıntıların verdiği asabîlik cihetiyle birbirinizin kusuruna bakmayınız.”[7]

“Risale-i Nur'la alâkadar olanlara selâm ediyoruz.”[8]

[1] Hizmet Rehberi (216)

[2] Hizmet Rehberi (25)

[3] Asar-ı Bediiyye (174)

[4] Asar-ı Bediiyye (310)

[5] Lemalar (132)

[6] Sikke-i Tasdik-i Gaybi (242)

[7] Şualar (310)

[8] Kastamonu Lahikası (190)

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
YORUM KURALLARI: Risale Haber yayın politikasına uymayan;
Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve BÜYÜK HARFLERLE yazılmış yorumlar
Adınız kısmına uygun olmayan ve saçma rumuzlar onaylanmamaktadır.
Anlayışınız için teşekkür ederiz.
5 Yorum