Muhakemat Müzakereleri-2

Belagat yani güzel söz söyleme sanatı günümüzün en rağbet edilen metaıdır. Kim meramını en güzel bir şekilde anlatırsa, o rağbet görmektedir. Düşünün elinizde çok güzel bir mal var ama diliniz dönmüyorsa, süslemeyi, cazip şekiller vermeyi, vitrin yapmayı bilmiyorsanız, o malı istediğiniz gibi satamazsınız.

Risale-i Nur Külliyatı mükemmel bir hakikatler yumağıdır. Büyük bir bürhan, büyük bir davadır. Bütün insanlığın geleceğini ilgilendiren bu davanın elbette en iyi ve en mükemmel bir şekilde anlatılması gerekir. İşte belagat bu işi yapacaktır. Dolayısı ile Risale-i Nuru dava olarak kabul eden herkesin beliğ bir şekilde konuşarak davasını anlatması gerekir.

Muhatabın uygun zamanında, uygun bir üslupla anlatılması elbette çok güzel neticeler verecektir ve bu da Risale-i Nurların hakkıdır. Bediüzzaman’ın, Muhakemat’ın Unsuru’l-Belagat kısmında anlatmak istediği de budur. Belagatin unsurların ve esaslarını sağlıklı bir şekilde ortaya koymak suretiyle bizlere güncel ve iyi bir yol yordam gösteriyor.

Bediüzzaman Yedinci Meselede, dış dünyadaki etkileşimin ve yeni bileşimlerin aynısının, dildeki kelimelerde ve cümle yapılarında da vukua gelmekte olduğuna vurgu yapmıştır.

Sekizinci Mesele ise bunu biraz da mana ve sözün maksada uygunluğu yönünden derinleştiriyor. Bilindiği üzere anlatılmak istenen manalar, kelimelerden oluşan elbiseleri giyerek gün yüzüne çıkıyorlar. Burada bu kelimelerle meramımızı anlatmak bizim kendi maharetimize kalıyor. Bu nedenle maharetimizi artırmamız ve anlatmak istediğimiz manayı beyan edecek en güzel kelimeleri seçme maharetini gösterebilmemiz lazım. Gerektiğinde örnekler vererek, temsillerle, hikâyeciklerle, teşbihlerle, mecazlarla ve diğer edebi sanatlarla anlatımlarımızı mübalağa ve gerçekdışılığa kaçmadan yapmamız şarttır.

Manalar beyan edilirken birbirlerini aşılaması, tohumlaması, nanaların yer değiştirmesi, bir nevi inkılap geçirmesi, yeni manaların ve o manaların çağrıştırdığı başka manaların ortaya çıkmasına vesile olacaktır. Mecazlar ve teşbihler ortalıkta cevelan ederken manalara ayrı bir zenginlik katacak ve bunları hakiki manaları cezbedip kendisine çekecektir, maksada veya anlatılmak istenen şeye göre cümle içerisinde yerini alacaktır. Böylelikle manalar hayatlanacaktır. Bu sırdan dolayı bir kelimenin çeşitli anlamları ortaya çıkmaktadır. Mesela göz kelimesi hem göz, hem pınar, hem de güneş anlamlarına gelmektedir. Buradan “göz pınarı”, bir göz oda” gibi kelimeler türetilerek yeni manalara kapılar açılmaktadır. Güneş kâinatın gözü gibi tasavvur edilmekte, yer altından yeryüzüne çıkan suların çıktığı yere, pınara da çoğu yerde göz denmektedir. Daha bunun gibi çok örnekler verilebilir.
Günlük hayatta kullanılan birçok kelime bilim dallarında terim ya da kavram haline gelerek birçok manalar yüklenmek suretiyle bilim dünyasında ayrı bir yere sahip olabilmektedirler. İşte bu şekildeki kelimelerin değişiminden ve birbirlerini etkileyerek yeni kelimelerin doğmasından gaflet eden, uzak duran, aldırış etmeyen bir kimse büyük bir belagati kaybedecektir.

Bediüzzaman “İşaret” kısmında Arapça bir cümle ile bize bu olayla ilgili bir de örnek veriyor. Bir şeye binilmişse cümlede “üzerinde” anlamına gelen “ilâ” kelimesinin yer alması gerektiğini, zarf gibi içine aldığından “içinde, -de/-da” anlamına gelen “fî” kelimesinin de yanında olmasını istediğini belirtiyor. Yani Türkçe’de ismin “-a/-e. –da/-de, -dan/-den halleri gibi takılar, bağlaçlar, edatlar alması gerektiğine vurgu yapıyor.

Hem tabii hayat, hem de sosyal hayat mütedahil/içiçe dairelerden oluştuğu gibi kelimelerle ifade edilen manalar âlemi de mütedahil dairelerden oluşmaktadır. Bu manalardan hangisi hedefi yani anlatılmak istenen şeyi en iyi şekilde karşılıyorsa, yani neye vurgu yapılmak isteniyorsa, kelimeleri ve cümleleri ona göre dizmek, inşa etmek ve ondan sonra yazmak ya da konuşmak lazımdır. Yoksa ifade tarzı haşmetten mahrum ve beyanın süslerinden çıplak kalacaktır.

Bediüzzaman belagatin unsurlarını ve esaslarını anlatmakla kalmamış Risale-i Nur Külliyatı ile bizzat uygulamasını da yapmıştır. Belagat noktasında Risale-i Nurun dilinin insanı teshir eden, kendine çeken, okudukça ve dinledikçe diğer eserlerden çok farklı lezzetler veren bir üslubu, bir beyan tarzı var.

Risale-i Nur okuyucularının da bu tarza sahip olması, hakikatleri anlatırken aynı âlî üslubu yansıtması gerekir. Bu noktada gerekiyorsa belagat dersleri konularak bunun eğitimleri verilmelidir. Çünkü elimizde olan bu güzel hakikatlere bütün insanlığın ihtiyacı var. Bizim buna engel olucu bir konumda olmamamız gerekir.

İman ve Kur’an davası yüce bir dava, Unusuru’l-Akide yüce bir akidedir. Allah’ın varlığından birliğinden, haşirden, nübüvvetten ve adaletten mürekkep ve bütün insanlığı ilgilendiren bu yüce davanın beliğ bir şekilde beyanı Risale-i Nur okuyucularının boyunlarının borcudur. Çünkü bugünün en etkili, en cazip silahı belagattır ve bu bize her şeyden çok lazım.

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
YORUM KURALLARI: Risale Haber yayın politikasına uymayan;
Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve BÜYÜK HARFLERLE yazılmış yorumlar
Adınız kısmına uygun olmayan ve saçma rumuzlar onaylanmamaktadır.
Anlayışınız için teşekkür ederiz.
1 Yorum